İSMAİL SARIÇAY

E-Posta: isaricay@gmail.com

TARİHİ TÜRK İDEALLERİ–5

 TÜRKLERİN CİHAN HÂKİMİYETİ İDEALİ:

Türk Cihan hâkimiyeti ideali; Dünyayı düzene sokmak, insanlar arasındaki hak ve adaleti tesis etmek, hâkimiyeti altındaki çeşitli millet, ırk, din, mezhep ve inanca sahip olan toplumları huzur, güven ve hoş görü içerisinde yönetme düşüncesidir.

Tarihte Türk nizamını ve adaletini yaşamış olanlar bu gün bile Türklerin bu yönetim şeklinin özlemi içindedirler.

Ukraynalıların bağımsızlıklarına kavuşmak için söyledikleri ”Türk atlıları Vistül nehrinden su içmedikçe bize hak, adalet ve hürriyet yoktur” sözü bunun ispatıdır.

Romanyalılar arasında da atasözü haline gelmiş şu söz yüz yıldır söylenegelmektedir. “Türkler gitti, adalet de gitti”.

Türklere karşı beslenen bu özlem duygusunun nedeni, Türklerin her gittikleri yere insanlık, adalet, eşitlik, kardeşlik, tolerans, refah, güven, emniyet ve sağlam bir nizam götürmelerinden kaynaklanmaktadır.

Türk hükümdarları kendilerini Tanrının dünyayı idare etmek için tahta çıkardığına inandıklarını daha önce bekitmiştik.  Dolayısıyla yüklendikleri vazifenin de kutsal olduğunu kabul ederler ve Tanrının buyruğunu kusursuz yerine getirmeye çalışırlardı. Onun için hak, adalet, eşitlik, kardeşlik ve tebaasının refahı konusunda oldukça titiz davranırlardı.

 Türklerin bu inancına göre; “Başka milletlerin Türk hâkimiyetini kabul etmeleri de Tanrı buyruğu sayılırdı. Türk hâkimiyetini kabul etmeyenler Tanrıya isyan etmiş sayıldığından cezalandırılırdı”.

Buna bir örnek verecek olursak Avrupalılar, Atilla’nın Tanrı tarafından kendilerini cezalandırmak için gönderildiğine inanır ve Atilla’ya “Tanrının kırbacı”  derlerdi.

Hatta bu gün bile Avrupa’da Türklere Atilla’nın torunları dendiğini biliyoruz.

Buna sadece Türkler değil, Türklerle beraber diğer milletler de inanıyorlardı.

Birçok yerli ve yabancı kaynağa göre, Tanrının Türkleri özel bir amaçla yarattığına inanılıyordu.

Türklerin Cihan hâkimiyeti idealini bazı Türk Kağan, Hakan, Hükümdar, Padişah ve Türk büyüklerinin ifadeleriyle örnekler vererek açıklamaya çalışalım.

Türklerin Cihan hâkimiyeti düşüncesinin temel amacı, her zaman insanlığın mutluluğunu sağlamak, insanlar arasında ki zulmü kaldırmak ve yeryüzünde iyiliği, hak ve adaleti hâkim kılmak olmuştur. Gök Tanrının buyruklarını harfiyen yerine getirmeyi kendilerine görev olarak kabul etmişlerdir.

Bu ideale göre “cihan tahtının tek sahibi Türkler olmalıdır. Türklerden başka hiçbir millet cihan tahtına layık değildir”.

İslam’dan sonra bu idealin adı “İ’lay-i kelimetullah”, yani “Allahın adını bütün dünyaya yaymak, hâkim kılmak, fitneden ve kötülükten eser kalmayıncaya kadar mücadele etmek” olmuştur.

OĞUZ KAĞAN(METE HAN):

Türklerin cihan hâkimiyeti idealini oğuz kağan destanında da bulabiliriz. Destanda Oğuz Kağan şöyle der.

 “Güneş bayrağımız, gökyüzü çadırımız”.

Bir başka ifadeyle “Güneş ışınlarının yayıldığı her yer bizim nişangâhımızdır.

Bu parolayla yeryüzünün, hatta yıldızların ve genel anlamıyla fezanın fethi hedefleniyordu.

Ancak bu gün bakıyoruz ki bu hedefi binlerce yıl sonra Oğuz’un torunları değil maalesef başkaları gerçekleştiriyor.

Oğuz Kağan bir ferman yazarak elçileri vasıtasıyla bütün dünya devletlerine tek tek gönderdi. Bu fermanda şöyle yazıyordu. "Ben Türklerin Kağan'ıyım. Dünyanın dört bucağına hâkim olmam gerekir. Sizlerden itaatinizi istiyorum. Kim benim buyruğuma baş eğerse, hediyelerini kabul eder dost sayarım. Her kim de baş eğmez ise, ona gazab eder, üzerine Ordu gönderip, baskın yapar yok ederim”.

Oğuz kağan destanı'nda geçen şu mısralar da, bu Cihan hâkimiyeti idealini en veciz şekilde izah etmektedir:

"Ben sizlere oldum kağan

Alalım yay ile kalkan

Nişan olsun bize buyan

Bozkurt olsun bize uran

***

Demir kargı olsun orman,

Av yerinde yürüsün kulan

Daha deniz, daha nehir

Güneş bayrak, gök çadır.

Oğuz Kağan Türk birliğini kurup güçlendikten sonra komşusu Çin sınırlarını aşarak Çin sarayına, bu günkü anlamıyla Çin’in başkenti Pekine doğru ilerlemeye başlamıştır.

Hatta Pekin’in ele geçirilmesi için büyük hazırlıklara girişilerek Çin hanedanlığına son darbenin vurulması planları yapılmaktaydı. 

Tırnak içerisinde burada “Pekin Türklerin ilk Kızıl elması” olmuştur da diyebiliriz.

Bu planlar yapılırken Oğuz Kağan’a önde gelen komutanları ve devletin ileri gelenleri, Pekin’e dayanan sınırları kastederek şöyle sorarlar.

Ulu hakanım, topraklarımız oldukça genişledi, yeteri kadar büyüdük, yetmez mi, hedef neresi?

Oğuz Kağan bu soruya şöyle karşılık verir.

“Hedef, güneş ışınlarının yayıldığı her yer”.

Yani bütün kâinatı hedef olarak göstermiştir.

Bu hedef zaman zaman  “güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar” olarak da ifade edilmiştir.

Yine Oğuz Han cihan hâkimi olduğunu ifade eden şu sözleri tarihe armağan etmiştir.

"Tam yirmi altı devlet aldım! Yirmi altı budun(Millet) üzerine hakan oldum!"

“Bütün yay çeken budunları(Milletleri) Hun yaptım!”

Böylece o günlerden itibaren Türklerin “cihan hâkimiyeti ideali”, milli idealleri haline gelmiştir.

Bu sayededir ki Türkler nereye gittilerse, orada önce devlet, sonra hâkimiyet kurmuşlardır.

Türklerin tarihteki ilk cihan hâkimiyeti Oğuz Kağan tarafından kurulmuştur.

Oğuz Kağan çeşitli kavimlere elçiler göndererek "Ben bütün cihanın Kağanıyım” cümlesiyle başlayan mektuplarını gönderir kendine itaat etmelerini isterdi. 

Politika gazetesi yay.tar. : 04.06.2012

DEVAM EDECEK

<<Ana sayfa