İSMAİL SARIÇAY

E-Posta: isaricay@gmail.com

TARİHİ TÜRK İDEALLERİ–6

             Hun kağanları; “Dünya durdukça kahramanlık şanımız yaşayacak, oğullarımız ve torunlarımız başka milletlerin başbuğları olacaktır” derlerdi.

                Türklerin; “Cihanı idare etme görevinin Tanrı tarafından kendilerine verildiği” inancını taşıdıklarını daha önce belirtmiştik.

Bu inancı bilge Kağanda açık ve net olarak şöyle ifade etmiştir.

BİLGE KAĞAN:

Orhun kitabelerinde Bilge Kağan’ın;Tanrı istediği için tahta oturdum, dört yandaki milletleri nizama soktum

Türk Tanrısı, milleti yok olmasın diye babam İlteriş Kağan'ı ve anam İl Bilge Hatun'u gökten tutup yükseltmiştir

"Doğuda gün doğusuna, batıda gün batısına, güneyde gün ortasına, kuzeyde gece ortasına, onun içindeki bütün milletler hep bana tabidir. Bunca milleti hep düzene soktum... Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım" sözleri de Türklerin Tanrı tarafından görevlendirildiği inancı ve Cihan hâkimiyeti idealinin açık ve net yansımasıdır.

İŞPARA HAN:

Göktürk hakanı İşpara Han(M.Ö 551–587), Çin hükümdarlarına yazdığı mektuplara “Tanrı tarafından gönderilen büyük Göktürkler imparatorluğunun bilge kağanı İşpara Han olarak diyorum ki…” diye başlarmış.

Yine İşpara Han Bizans imparatoru Maurikianus’a yazdığı mektupta da “Cihanın kağanı, yedi iklimin efendisi ve yedi ırkın hamisi” şeklinde başlayan mektuplar yazmıştır.(Prof.Dr. O.Turan).

Bu söylemleri ileri de Osmanlı Padişahlarında ve özellikle Kanuni Sultan Süleyman hanın ifadelerinde çok sık kullandığını göreceğiz.

TÜRK ŞAD HAN:

Göktürk prensi Türk Şad Han da Bizans elçisi Valentinos’a şöyle hitap etmiştir. “Güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar dünya önümüzde diz çökecektir”.

SULTAN SENCER HAN:

Sultan Sencer de konuşmasına ve mektuplarına; “Allah'ın lütfü ile cihan padişahlığına yükseldim. Allah, bu dünyayı bizim tasarrufumuza vermiş ve bize emanet etmiştir. Bütün emirler ve hükümdarlar bizim memurlarımızdır” diye başlarmış.

İSTEMİ HAN:

İstemi Han ise Türklerin Cihan hâkimiyeti idealini kastederek; “Roma elçileri huzurumuza geldi. Bu bizim için yeryüzünü fethedeceğimize işaret eder” demiştir.

SULTAN ALPARSLAN:

Sultan Alparslan’ın Türklere: ”Aslan ve kartal yavruları gibi olunuz; yeryüzünde gece-gündüz uçunuz; artık Romalılara ve Hıristiyanlara aman vermeyiniz”.  (Prof. Dr. Osman Turan, Türk Cihan hâkimiyeti mefkûresi. I. Cilt, sayfa 204)

“Yüksek bir tepenin üzerine çıktığım sırada, ordunun büyüklüğü ve askerin kalabalığından arzın ayaklarımın altında sallandığını hissettim ve kendi kendime şöyle düşündüm: Ben, dünya hükümdarıyım, hiç kimse bana karşı güç yetiremez”. Sözü Türk hükümdarlarının cihan hâkimiyeti ideallerinin açık örnekleridir.  (H.İbrahim Hasan, İslâm Tarihi, shf. 35 Kayıhan Yayınları)

Sultan Alparslan; “Biz temiz Müslümanlarız, sapıklık nedir bilmeyiz. Bunun için Allah halis Türkleri aziz kıldı” derken Türklerin Allah tarafından görevlendirildiğini, üstün ve seçkin bir millet olduğunu ifade etmektedir.

Türklerin İslam’dan sonra da, Gök tanrı döneminde olduğu gibi kendilerinin Allah tarafından dünyayı idare etmek için görevlendirildikleri inancını, aynen devam ettirdiklerini görüyoruz.

TARİHÇİ RÂVENDİ:

Ravendi, Sultan Alparslan’ın Malazgirt zaferinin ardından şunu söylemiştir.

 “Alparslan bütün cihana at sürdü”.(Rahatüssudur, 1957, s. 115.)

ŞAİR SENÂİ:

Şair Senai Sultan Alparslan’ın Merv’deki mezarını ziyaret etmiş ve ona şu dizeleri yazmıştır.
Alparslan’ın göklere yükselen başını gördüm,
Merv’e gel ve onun toprak olmuş vücuduna bak;
Ne kemeri üstündeki yıldız, ne ay gibi parlak yüzü,
Ne altındaki at, ne de elindeki dizgin kalmıştır
...

Ne ay gibi parlak yüzü, ne atı, ne de dizgini kalmıştır, ama arkasında hakikat erlerinin, ışık süvarilerinin soluk soluğa at koşturacakları, takip edecekleri bir mefkûre ve ışıktan izler bırakmıştır.(Ravendi, s. 22)

İBN MÜSLİME:

İbn Müslime Halifelik veziri olarak Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey Bağdat’a girdiğinde karşılamaya gelir.  Tuğrul beye ilk sözü “Allah sana bütün dünyayı verdi” olur. İbn Müslime’nin bu sözüyle Türklerin cihan hâkimiyeti idealini çok iyi bildiğini ve kabul ettiklerini göstermektedir.

 

EFZALÜDDİN KİRMANÎ:

Efzalüddin Kirmanî şöyle yazar; “Selçuklu padişahları, hep güzel ahlâka sahip idi. Onların bayrakları yükseldikten sonra ihtiyar dünya tazelendi ve dünya nizama kavuştu”.(Vakayi-i Kirman, Tahran 1326, s: 29–30)

Türklerde padişah veya hakan olanlara kılıç kuşatma törenleri düzenlenirdi. Bu törenlerde Türk geleneğine göre padişah veya hakanlara kılıç kuşandırılırken; “Doğunun ve batının padişahı, dinin direği “denilerek kılıç kuşandırılırdı.

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN:

Kanuni Sultan Süleyman Han yabancı devlet adamlarına gönderdiği mektuplara; “Hak Teâlâ’nın taç giydiren sultanlar sultanı Sultan Süleyman Han…” diye başlardı.  Sonra şöyle devam ederdi. Sen ki;Avusturya vilayeti kralı”, “İspanya vilayeti kıralı”, “Almanya Vilayeti kralı”, “Fransa vilayeti kralı” şeklinde hitap eder ve o ülkeleri Osmanlının bir vilayeti mertebesinde görürdü. Tabii ki bu durum Osmanlının ulaşmış olduğu gücün de göstergesidir.

Bu şekildeki hitaplarla Kanunî Sultan Süleyman çağdaşı olan hükümdarları kendisine kesinlikle eşit kabul etmez, böylece Cihanın tek hâkiminin kendisi olduğunu vurucu cümlelerle vurgulardı. 

Roma-Cermen İmparatoru Şarlken, Fransa Kralı Fransuva'yı 24 Şubat 1525'te Kuzey İtalya'da Pavia Muharebesi'nde mağlup ederek esir aldı. Bunun üzerine Fransa Kralının annesi Düşes Dangolem Kanuniye şu mektubu yazar.

Şimdiye kadar oğlumun kurtuluşunu Şarlken’in insafına bırakmıştımKanuninin Fransa Kralına yazdığı mektup Fakat Şarlken oğluma hakaretler etmektedirKanuninin Fransa Kralına yazdığı mektup Dünyaya geçen hükmünüz, cihanın bildiği azamet ve şanınızla oğlumun kurtulmasını temin etmenizi zat-ı şahanenizden niyaz ediyorumKanuninin Fransa Kralına yazdığı mektup

Düşes Dangolem’in sözlerine dikkat edin. Ne diyor Düşes Dangolem “Dünyaya geçen hükmünüz, cihanın bildiği azamet ve şanınızla” sözleri hem bir acizliğin, hem de Osmanlının azametini açık ve net olarak ifade etmektedir. Bu azamet ve gücün verdiği güvenle Kanuninin cevaben yazdığı mektubu görelim şimdi de.

KANUNİNİN CEVABİ MEKTUBU:

Fransa Kralı Fransuva’nın annesi Düşes Dangolem’in Kanuniden yardım isteyen bu mektubuna karşı Kanuni Sultan Süleyman, Fransa kralına tarihe mal olmuş şu meşhur mektubu gönderir.

Ben ki sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren Allah'ın yeryüzündeki gölgesiyim.  Akdeniz'in ve Karadeniz'in ve Rumeli'nin ve Anadolu'nun ve Azerbaycan'ın ve Şam'ın ve Halep'in ve Mısır'ın ve Mekke ve Medine'nin ve Kudüs'ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen'in ve nice memleketlerin sultanı ve padişahı Sultan Beyazıt Han oğlu Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Han'ım.

Sen ki Fransa vilayetinin Kralı Fransuva'sın.

Hükümdarların sığındığı kapıma elçinizle mektup gönderip, ülkenizi düşman istila edip, şu anda hapiste olduğunuzu bildirip, kurtuluşunuz konusunda bizden yardım talep ediyorsunuz.

Söylediğiniz her şey dünyayı idare eden tahtımızın ayaklarına arz olunmuştur.

Her şeyden haberdar oldum. Yenilmek ve hapsolunmak hayret edilecek bir şey değildir. Gönlünüzü hoş tutup üzülmeyesiniz.

Böyle bir durumda atalarımız düşmanları mağlup etmek ve ülkeler fethetmek için seferden geri kalmamışlardır.

Biz de atalarımızın yolundayız ve daima memleketler ve alınmaz kaleler fetheylemekteyiz.

Gece gündüz daima atımız eyerlenmiş ve kılıcımız belimizde kuşatılmıştır. Yüce Allah hayırlara bağışlasın.

Allah'ın istediği ne ise o olur. Bundan başkasını haberleri gönderdiğiniz adamınızdan öğrenesiniz”.  

Her iki mektupta da, yani hem Fransuva’nın annesinin mektubunda hem de Kanuninin cevabi mektubunda Türk cihan hâkimiyetinin bütün batılı devletler tarafından da tescillendiğinin açık delilleri vardır. Aynı içerik Almanya kralı Şarlken’e yazılan mektupta da geçerlidir. Şimdi de Kanuninin Almanya kralı Şarlken’e yazdığı mektubu görelim.

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN’IN ALMAN KRALI ŞARLKEN’E MEKTUBU.

Biz ki, Ak denizin, Kara denizin ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve Karamanın ve Rum’un ve Zulkadriye vilayetlerinin ve Diyarıbekir’in ve Azerbaycan’ın ve Acemin, Halep’in ve Mısırın ve Mekke ve Medine’nin ve Kudüs’ün ve Bütün Arap Diyarının ve Yemenin ve ecdadımın fethettikleri daha birçok diyarın Sultanı ve Padişahı Sultan Beyazıt Han oğlu, Sultan Selim Han oğlu, Sultan Süleyman Hanız.

Sen ki Almanya vilayetinin Kralı Şarlken’sin. Sana deriz ki Fransız Kralı Fransuva kulumuzu derhal serbest bırakasın".

Bu mektup Şarken’in eline geçer geçmez Fransa Kralı hemen serbest bırakılır.

Evet, tarihimizin birçok kesitinde atalarımız bize şan ve şerefle anacağımız böyle muhteşem örnekler bırakmışlardır. Bir mektupla, bir kralın elinden başka bir kralı kurtarabilen atalarımızın, irade ve güçlerini, inanç ve ideallerini bütün dünyaya kabul ettirdiklerini görüyoruz.

Kanuninin Fransa Kıralı Fransuva’ya 2. mektubu da şöyledir.

           DEVAM EDECEK

<<Ana sayfa