İSMAİL SARIÇAY

E-Posta: isaricay@gmail.com

TARİHİ TÜRK İDEALLERİ–9

     

TÜRKLERİN İ’LAY-İ KELİMETULLAH İDEALİ:

Türkler İslâmı kabul ettikten sonra cihan hâkimiyeti idealleri, İ’lay-i Kelimetullah inanç ve idealine dönüşmüştür.

İ’lay-i Kelimetullah; “Allahın adını bütün dünyaya yaymak, yüceltmek, hâkim kılmak, fitneden ve kötülükten eser kalmayıncaya kadar mücadele etmek” anlamına gelmektedir.

İ'lây-ı Kelimetullah idealinde; “ırkları ya da kavimleri, milletleri ezmeden, inkâr etmeden, zayıflatmadan, bir diğerinin zorbalığına uğramadan, birer insan olarak kendi millî şahsiyetleri ve şuurları içinde tutarak, küfürden, batıldan, haramdan eser kalmayacak şekilde huzura kavuşturmak ve Allahın yasak ve emirlerine uymayı sağlamak” ölçüleri esas alınmıştır.

Türkler özellikle İ’lay-i Kelimetullah idealinde, Kur’an-ı Kerimin şu ayetlerinde belirtilen; “Yeryüzünde fitneden eser kalmayıncaya ve dinde tam anlamıyla Allah’ın oluncaya kadar onlarla mücadele edin. Eğer vazgeçerlerse sataşmayın. Zulmedenlerden başkasına düşmanlık yoktur”. (Bakara süresi 2/193)

"Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor" (Nisa Suresi, 4/58)

"Ey iman edenler adil şahitler olarak Allah için adaleti ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup sakının. Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızdan haberi olandır." (Maide Suresi, 5/8)

“Ey iman edenler kendiniz, anne babanız ve yakınlarınız aleyhinde dahi olsa Allah için şahitler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva(tutku)larınıza uymayın.” (Nisa Suresi, 4/135) prensiplerini kendilerine bir emir ve görev olarak kabul etmişlerdir.

Bu prensipler sayesindedir ki adaletli Türk yönetimlerine, toplumların birçoğu direnç göstermeden kendi istekleriyle tabi olmuşlardır.  Türklerin bu özelliği fetihlerin kolaylaşmasını, insanların barış, huzur ve güven içinde yaşamasını da sağlamıştır. Buna güzel bir örnek Bizans halkının söylediği şu veciz sözde kendini bulmuştur.

Bizanslı halkının kendi kral ve yönetimlerinin insanlara yaptıkları haksızlık ve adaletsizlikler karşısında "Bizans'ta Kardinal külahı görmektense, Türk sarığı görmeyi tercih ederiz"  dedirten sözleri Türklerin Kuran’dan aldığı adalet ve yönetim anlayışını teyit eder niteliktedir.

Türkler İslamı kabul ettikten sonra “İ’lay-i Kelimetullah”, Türklerin hem inançları, hem rehberleri, hem Kılavuzları, hem de yol haritaları olmuştur. Bu sayededir ki Cihan devletleri kurmuşlar, Nizam-i Âlem kurucusu ve düzenleyicisi olmuşlardır.

Bilindiği üzere Selçuklular, çift başlı Kartal’ı devletlerinin bayrağı yapmışlardır. Çift başlı kartalın bir başının doğuya diğer başının batıya bakması “güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar” hâkim olma ya da bütün kâinata “i’lay-i Kelimatullah’ı” hâkim kılma ülküsü olarak bayraklaştırmışlardır.

Çift Başlı Kartal Anadolu’nun Türkleşmesi’nin, İslam diyarı olmasının simgesi olduğu gibi; İ’lay-i Kelimetullah Ülküsünün, Cihana nizam verme, ülküsünün de simgesi olmuştur. ( Tamer YAKANER, Çınar Dergisi Sayı 153)

ERTUĞRUL GAZİ:

Osman Gazinin babası olan Ertuğrul Gazi, bir sefer esnasında bir köye uğrar. O köyde, köy imamının misafiri olur. İmam onu özenle ağırladıktan sonra oturma esnasında arkasında Kurân-ı kerim asılı bulunduğu için onun biraz yana çekilmesini ister. Bu talebi yerine getiren Ertuğrul Gazi, hane halkı odalarına çekildikten sonra abdest alır ve o gece Kur’ân-ı Kerimi okuyup hatmeder. Sabaha yakın biraz uyur. Uyurken rüyasında kendisine hitaben bir ses duyar.

 Rüyasındaki bu ses kendisine “sen ki benim kelamıma ikram ve ihtimam gösterdin. Ben dahi seni ve evladını mükerrem(aziz) eyledim. İnsanlık içinde ilini muazzam eyledim.” Ertuğrul Bey uykudan uyandı. Bildi ki hanedanında saltanat ışığı yandı.( İBN-İ KEMAL, 1970: 58–59).

Ertuğrul Gazi Allah katından saltanat ile müjdelenmiş; eski Türk geleneğine göre ise “kut” sanmıştır. Bu rüyayı doğru kabul eder isek, XIII. asrın sonlarında bir taraftan, Anadolu’da Moğol baskısından bunalan ve Bizans ucuna yani Söğüt ve civarına akın akın gelen asker, ahi, alp, gazi, derviş ve klasik Anadolu halkının Ertuğrul Gazi, özellikle Osman Gazi’yi Allah’ın övgüsüne mazhar bir lider olarak kabul etmesi doğal bir durumdur(İNALCIK, 39–44, KÖPRÜLÜ, 1988.33–37).

Ertuğrul Gazinin “cihan hâkimiyeti idealine” yönelik bu rüyasına benzer bir rüyayı oğlu Osman gazinin de gördüğünü biliyoruz. Osman Gaziyi anlatırken onun rüyasını da aktaracağız.

OSMAN GAZİ:

Osman Gazi bir gün Şeyh Edebali’ye misafir olur. Akşam olur. Derin ve hoş sohbetler yapılır. Osman Gazinin yatacağı odası hazırlanır. Yatma vakti gelir. Osman Gazi yatmaya gittiğinde yatağının serildiği yerin duvarında Kur’an-ı Kerim’in bir Mushaflık içinde asılı olduğunu görür. Osman Gazi uykusuz ve yorgundur. Ancak Kur’an-ı Kerimi görünce kendi kendine “ben Kur’an karşısında bacaklarımı uzatarak saygısızca yatamam” diyerek, Kur’an-ı eline alır sabaha kadar okur ve hatmeder. Kur’anı kerimi bitirdikten sonra oturduğu yerde uyur kalır.

Osman Gazi uyurken rüyasında şeyhi Edebali’nin kucağından çıkan bir ay kendi koynuna girer. Bunun üzerine Osman Gazinin göbeğinden çok büyük bir çınar ağacı yükselir ve dalları tüm dünyayı kaplar.  Sabah Şeyh Edebali kalktığında Osman Gazinin yatağının hiç bozulmadığını görür ve sorar. Bu gece uyumadın mı Osman?   Osman Gazi cevaben, “Kur’anın bulunduğu yerde nasıl bacaklarımı uzatarak saygısızca yatıp uyuyabilirim hocam” der. Sabaha kadar Kur’an okuduğunu ve hatmettiğini, ancak bir ara oturduğu yerde biraz kestirdiğini, o kısa uyku sırasında bir rüya gördüğünü söyler ve rüyasını Şeyh Edebali’ye anlatır. Anlatılanları dikkatle dinleyen Edebali, hemen Osman Gazinin geleceğinin işaretlerini gönül gözüyle keşfeder.

Edebali Osman Bey'e; "Padişahlık sana ve nesline mübarek olsun ve kızım Malhatun da senin helâlin olsun" der.

 Edebali’nin verdiği bu müjde üzerine, Osman Gaziden başlayarak bütün Osmanlı padişahları, cihan hâkimiyeti ülküsüne daha büyük bir inançla sarılarak, ilk hedef olarak da İstanbul'u bu cihan hâkimiyeti idealinin ilk merhalesi olarak kabul etmişlerdir.

Türk siyaset ve fikir adamları arasında gelişen ve beslenen bu millî ve İslâmî mefkûre halk kitlelerine ve askerlere "Kızılelma" adı ve efsanesiyle yayılıyordu.

Türklerin fetihten önceki hedefleri, en son varacakları yer, onların manevî haritaları olan "Kızılelma" ülküsünün bir yerde ve maddede canlandırılmasıdır. (Doç.dr. Hasan Basri Karadeniz. Türklerde "kut" kavramı ve Osmanlıların kutsiyet elde etme çabaları).

Türklerin cihan hâkimiyeti ideali, Osman Gazi ile birlikte “İ’lay-i Kelimetullah” olarak daha açık ve net olarak ifade edilmeye başlamıştır.

Osmanlı devletinin kurucusu olan Osman Gazi hasta yatağında yatarken oğullarını başına toplar ve şu tavsiyede bulunur.

 “Oğullarım sakın birbirinize düşmeyin. Bizim hedefimiz ne toprak, ne altın, nede kuru bir cihangirliktir. Bizim hedefimiz İ’lay-i kelimetullah’tır” der. 

Osman Gazinin oğullarına yaptığı bu tavsiyeler, hocası ve kayın babası Şeyh Edebali kaynaklı tavsiyelerdir. Şeyh Edebali’nin Osman Gaziye tavsiyeleri de şöyledir. 

                                  Politika gzt.yay.tar. :2 Temmuz 2012                          

    DEVAM EDECEK

<<Ana sayfa