Özetleyecek olursak “cihana hâkim olma ve
yönetme düşüncesi” tarihte kurulan bütün büyük
Türk devletlerinin ortak özellikleridir. Türklerin
bu cihan hâkimiyeti anlayışını Kaşgarlı Mahmut
Divânü Lugâti’t-Türk’te şöyle açıklamıştır.
KAŞKARLI MAHMUT:
Önemli tarihi yazılı kaynaklarımızdan olan Divânü
Lugâti’t-Türk’te Kaşgarlı Mahmut; “Yüce Tanrı
devlet güneşini Türklerin burçlarından doğdurmuş,
göklerdeki burçları, onların devletleri çevresinde
döndürmüştür. Onlara Türk adını kendisi vermiştir.
Mülk ve saltanatı onlara vererek, onları asrın
hükümdarı kılmıştır. Cihan halkının dizginlerini de
onların ellerine bırakmıştır” diye yazmaktadır.
Bu ifadeler bize Türk milletinin “cihanşümul”
bir başka ifadeyle “Cihan hâkimiyeti” ideal
ve felsefesini açıkça ortaya koymaktadır.
Kaşkarlı Mahmut Divânü Lugâti’t-Türk’te,
Türklerle ilgili bu görüşünü hadislerle de
desteklemiştir.
Bu hadislerden bazıları şöyledir.
“Yüce Allah: benim bir ordum vardır ki onlara Türk
adını verdim. Onları doğuda birleştirdim. Bir
millete kızarsam cezalandırmak görevini onlara
veririm...”
“Türkçe
öğreniniz, çünkü Türkçenin uzun bir saltanatı
vardır...”
“Türkler size dokunmadıkça siz de onlara
dokunmayınız”.
“Horasan'da
Arap olmayan güzel yüzlü hâkim bir insan
zuhur edecektir. Onun adı da benimki gibi Muhammed
olacak ve Büveyhilerin baskısına son verecektir.
Horasan'dan Büyük Dervazat'a kadar fetihler yapacak.
Irak, İran ve Mekke hutbelerinde adı okunacaktır”.
(Neticede Büveyliler devletine son veren Selçuklu
Sultanı Tuğrul beydir. Tuğrul beyin tam adı
“Rüknettin Talib Muhammed bin Selçuk
Toğrul”dur-Divan-ı Lügatü’t-Türk).
Bu mealdeki hadisler bütün İslâm dünyasında dilden
dile yayılmıştır. Görülmüştür ki hadislerde dikkat
çekilen bütün hususlar bir bir gerçekleşmiştir.
Hadislerde bahsi geçen bütün işaretler tarihin seyri
içinde tek tek olmuş ve adı anılan yerlerde
Padişahlar adına hutbeler okunmuştur. Hatta 1970’li
yıllarda bile Somali’de II. Abdülhamit adına hutbe
okunduğu bilinmektedir.
Yine Endonezya’nın Açe bölgesinde 26 Aralık 2004
günü 8,7 şiddetinde bir deprem olmuş, bunun
sonucunda meydana gelen Tusunami felaketi sonrasında
oralara giden çeşitli medya temsilcileri tarafından
yazılıp çizildiğine göre hala Osmanlı padişahı
Halife II. Selim adına hutbe okunduğunu öğrendik.
YUSUF HAS HACİP:
Tarihi yazılı kaynaklarımızın başında gelen
eserlerden birisi de Yusuf Has Hacib’in Kutadgu-Bilig(Saadet
veren Bilgi) adlı eseridir. Yusuf Has Hacib
Kutadgu-Bilig adlı eserinde; “Türk
hükümdarları makama kendi gücü ve isteği ile gelmez.
Hükümdarlar iktidarı Tanrı’dan alırlar…” der.
Kutadgu-Bilig
de Cihan hâkimiyetini temsil eden Türk
Hakan’ına, bütün dünya bağlılığını şu sözlerle
gösterir.
Kimi doğudan binlerce armağan sunar
Kimi batıdan hizmetine koşar.
Mutluluk hizmet için gelmiş kapıda durur
Kapıda duran kulluk için durur.
Hakan’ın namı, şanı dünyaya yayıldı
Onu göremeyen gözlerin uykusu kaçtı.
Dünya halkı bunu duyunca onu arzuladı
Bütün dünya halkı ona kul olur; böyle beyler
Ey dünyaya hâkim olan, iyi hareket et
Mutluluk geldiği gibi yine gidebilir.
Hükümdar kötü olursa dünyayı bozar
Ona engel olan çıkmazsa yolunu
şaşırır.
Bu hakanın adı kitaba yazıldı;
Ey devletli hükümdar, bu ad ebedi kaldı.
Yağız yer, kızıl bakır oluncaya kadar
Ya da ateşten yeşil çiçek çıkıncaya kadar.
Yusuf Has
Hacip,
efsanevi
kahramanlarımızdan
olan
Alp Er Tunga(Afrasiyab)’nın
Dünya hükümdarı olduğuna dair de şunları
kaydetmiştir.
Bu
Türk
beylerinden,
adı
bilinen
Tonga Alp
Er
idi,
kutlu,
sevilen
En
seçkin,
en
yüce
ve
yiğit
idi
Hakim,
yetkin kişi, dünya sahibi
NİZAM’ÜL-MÜLK:
Nizam’ül-mülk de Türklerin cihan hâkimiyeti idealine
vurgu yaparak; “Sultanımız(Melik Şah 1072–1092)
cihan ailesinin babasıdır ve devrin hükümdarları ona
itaat etmiştir” şeklinde kayıt düşmüştür.
İBN FADLAN VE MAVERDİ:
İbn Fadlan’ın ve Maverdi’nin anlattıklarına göre,
Uygur hakanının (1027) Gazneli Sultan Mahmut’a
yazdığı bir mektupta “Göklerin sahibi, yeryüzü
ülkelerinin ve birçok kavimlerin hâkimiyetini bize
verdi” ifadesi bütün Türk devletlerinde aynı
idealin var olduğunu göstermektedir
Kısaca Türkler gerek İslâmiyet'ten önceki Gök Tanrı
inancı döneminde, gerekse İslâmî dönemde
kendilerinin Allah tarafından dünyaya hükmetme ve
adaleti sağlama amacıyla yaratıldıklarına
inanmışlardır.
Buraya kadar söylediklerimiz bizim kaynaklarımızdan
ve bizim penceremizden görülenlerin bazılarıdır.
İleride tarihi Türk ideallerini maddeler halinde
açıklarken daha geniş detaylandırmaya çalışacağız.
Bir de yabancı gözüyle Türkler nasıl görülmüş,
değerlendirilmiş ve tarihe hangi kayıtlar düşülmüş
birkaç örnekle onları açıklamaya çalışalım.
politika Gzt.yay.tar::22.05.2012
<<Ana
sayfa