İSMAİL SARIÇAY

E-Posta: isaricay@gmail.com

TARİHİ TÜRK İDEALLERİ–3

 Özetleyecek olursak “cihana hâkim olma ve yönetme düşüncesi” tarihte kurulan bütün büyük Türk devletlerinin ortak özellikleridir. Türklerin bu cihan hâkimiyeti anlayışını Kaşgarlı Mahmut Divânü Lugâti’t-Türk’te şöyle açıklamıştır.

KAŞKARLI MAHMUT:

Önemli tarihi yazılı kaynaklarımızdan olan Divânü Lugâti’t-Türk’te Kaşgarlı Mahmut; “Yüce Tanrı devlet güneşini Türklerin burçlarından doğdurmuş, göklerdeki burçları, onların devletleri çevresinde döndürmüştür. Onlara Türk adını kendisi vermiştir. Mülk ve saltanatı onlara vererek, onları asrın hükümdarı kılmıştır. Cihan halkının dizginlerini de onların ellerine bırakmıştır” diye yazmaktadır.

Bu ifadeler bize Türk milletinin “cihanşümul” bir başka ifadeyle “Cihan hâkimiyeti” ideal ve felsefesini açıkça ortaya koymaktadır.

Kaşkarlı Mahmut Divânü Lugâti’t-Türk’te, Türklerle ilgili bu görüşünü hadislerle de desteklemiştir.

Bu hadislerden bazıları şöyledir.

 “Yüce Allah: benim bir ordum vardır ki onlara Türk adını verdim. Onları doğuda birleştirdim. Bir millete kızarsam cezalandırmak görevini onlara veririm...”

Türkçe öğreniniz, çünkü Türkçenin uzun bir saltanatı vardır...

“Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayınız”.

“Horasan'da Arap olmayan güzel yüzlü hâkim bir insan zuhur edecektir. Onun adı da benimki gibi Muhammed olacak ve Büveyhilerin baskısına son verecektir. Horasan'dan Büyük Dervazat'a kadar fetihler yapacak. Irak, İran ve Mekke hutbelerinde adı okunacaktır”. (Neticede Büveyliler devletine son veren Selçuklu Sultanı Tuğrul beydir. Tuğrul beyin tam adı “Rüknettin Talib Muhammed bin Selçuk Toğrul”dur-Divan-ı Lügatü’t-Türk).

Bu mealdeki hadisler bütün İslâm dünyasında dilden dile yayılmıştır. Görülmüştür ki hadislerde dikkat çekilen bütün hususlar bir bir gerçekleşmiştir.

Hadislerde bahsi geçen bütün işaretler tarihin seyri içinde tek tek olmuş ve adı anılan yerlerde Padişahlar adına hutbeler okunmuştur. Hatta 1970’li yıllarda bile Somali’de II. Abdülhamit adına hutbe okunduğu bilinmektedir.

Yine Endonezya’nın Açe bölgesinde 26 Aralık 2004 günü 8,7 şiddetinde bir deprem olmuş, bunun sonucunda meydana gelen Tusunami felaketi sonrasında oralara giden çeşitli medya temsilcileri tarafından yazılıp çizildiğine göre hala Osmanlı padişahı Halife II. Selim adına hutbe okunduğunu öğrendik.

YUSUF HAS HACİP:

Tarihi yazılı kaynaklarımızın başında gelen eserlerden birisi de Yusuf Has Hacib’in Kutadgu-Bilig(Saadet veren Bilgi) adlı eseridir. Yusuf Has Hacib Kutadgu-Bilig adlı eserinde; “Türk hükümdarları makama kendi gücü ve isteği ile gelmez. Hükümdarlar iktidarı Tanrı’dan alırlar…” der.

Kutadgu-Bilig de Cihan hâkimiyetini temsil eden Türk Hakan’ına, bütün dünya bağlılığını şu sözlerle gösterir.

Kimi doğudan binlerce armağan sunar

Kimi batıdan hizmetine koşar.

 Mutluluk hizmet için gelmiş kapıda durur

Kapıda duran kulluk için durur.

 

 Hakan’ın namı, şanı dünyaya yayıldı

Onu göremeyen gözlerin uykusu kaçtı.

 Dünya halkı bunu duyunca onu arzuladı

Bütün dünya halkı ona kul olur; böyle beyler

 

Ey dünyaya hâkim olan, iyi hareket et

Mutluluk geldiği gibi yine gidebilir.

Hükümdar kötü olursa dünyayı bozar

Ona engel olan çıkmazsa yolunu şaşırır.

 

Bu hakanın adı kitaba yazıldı;

Ey devletli hükümdar, bu ad ebedi kaldı.

Yağız yer, kızıl bakır oluncaya kadar

Ya da ateşten yeşil çiçek çıkıncaya kadar.

Yusuf Has Hacip, efsanevi kahramanlarımızdan olan Alp Er Tunga(Afrasiyab)’nın  Dünya hükümdarı olduğuna dair de şunları kaydetmiştir.

Bu Türk beylerinden, adı bilinen

Tonga Alp Er idi, kutlu, sevilen

En seçkin, en yüce ve yiğit idi

 Hakim, yetkin kişi, dünya sahibi

NİZAM’ÜL-MÜLK:

Nizam’ül-mülk de Türklerin cihan hâkimiyeti idealine vurgu yaparak; “Sultanımız(Melik Şah 1072–1092) cihan ailesinin babasıdır ve devrin hükümdarları ona itaat etmiştir” şeklinde kayıt düşmüştür.

İBN FADLAN VE MAVERDİ:

İbn Fadlan’ın ve Maverdi’nin anlattıklarına göre, Uygur hakanının (1027) Gazneli Sultan Mahmut’a yazdığı bir mektupta “Göklerin sahibi, yeryüzü ülkelerinin ve birçok kavimlerin hâkimiyetini bize verdi” ifadesi bütün Türk devletlerinde aynı idealin var olduğunu göstermektedir

Kısaca Türkler gerek İslâmiyet'ten önceki Gök Tanrı inancı döneminde, gerekse İslâmî dönemde kendilerinin Allah tarafından dünyaya hükmetme ve adaleti sağlama amacıyla yaratıldıklarına inanmışlardır.

Buraya kadar söylediklerimiz bizim kaynaklarımızdan ve bizim penceremizden görülenlerin bazılarıdır.

İleride tarihi Türk ideallerini maddeler halinde açıklarken daha geniş detaylandırmaya çalışacağız.

Bir de yabancı gözüyle Türkler nasıl görülmüş, değerlendirilmiş ve tarihe hangi kayıtlar düşülmüş birkaç örnekle onları açıklamaya çalışalım.

politika Gzt.yay.tar::22.05.2012

<<Ana sayfa

DEVAM EDECEK