İSMAİL SARIÇAY
E-Posta: isaricay@gmail.com
AHİLİK-3
AHİ EVRAN:
Ahilik teşkilatının kurucusu Ahi Evran, Azerbaycan'ın Hoy kasabasında doğmuştur. Asıl adı "Nasırüddin Mahmud el Hoyi"dir.
Ahi Evran, gençliğinde Ahmet Yesevî'nin talebelerinden aldığı tasavvuf terbiyesi ile yetişmiş, pişmiş ve olgunlaşmıştır.
Ahi Evran, Tefsir, Hadis, Kelâm, Fıkıh ve Tasavvuf kitapları yazmıştır. Ayrıca Felsefe, Tıp ve Kimya sahalarında da bilgi sahibi olan çok yönlü bir ilim adamımız ve filozofumuzdur.
Ahiliğin kurucusu Ahi Evran, tarihe şu anlamlı dizeleri armağan etmiştir.
Hak ile Sabır dileyip,
Bize gelen bizdendir.
Akıl ve Ahlâk ile çalışıp,
Bizi geçen bizdendir.
Ahi Evran 1205 yılında Kayseri'ye gelerek buraya yerleşmiş, geliştirmiş olduğu insani ve ekonomik düşüncelerine, Anadolu Selçuklu sultanları büyük ilgi göstermiştir. Ahi evran’ın bu orijinal ve ilgi uyandıran düşüncelerini uygulamaya geçirmesine yardım etmişlerdir.
Ahi Evran, Kayseri'de devletin desteği ile debbağları(Dericileri) ve diğer sanatkârları da içine alan büyük bir sanayi kuruluşuna öncülük etmiştir.
Her sanat dalındaki birliklerin bir araya gelerek oluşturduğu sanayi siteleri, Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat zamanında diğer şehirlerde de yaygınlaştırılmıştır. Aynen bu günün organize sanayi sitelerinde olduğu gibi.
Kendi mesleği olan debbağlık(dericilik) dalının dışında 32 çeşit esnaf ve sanatkâr kuruluşunun liderliğini yapmış ve birlik içinde hareket etmelerini sağlamıştır.
Evran’ın Anadolu'da kurduğu Ahilik teşkilatının asıl amacı, ilim ve bilgiyi akıl ve gönül süzgecinden geçirerek insanlığın hizmetine sunmaktı. Özellikle bilginin sanat dalları vasıtasıyla uygulamaya geçmesine önderlik etmiştir. Çünkü bilim ve bilginin olduğu yerde bolluk, bereket, dirlik, düzenlik, huzur, güven ve üretimin olduğuna inanılmıştır.
O günün şartlarında üretilen bilgi ve teknolojinin uygulanmasına dair örnekleri Cizreli İsmail B. Rezzaz isimli bilim adamının kitabında görebiliriz. Bu kitapta birçok otomatik makinenin projelerinin çizildiği gibi, yapılış tariflerinin de anlatıldığı, tasarlanan bu projelerin uygulamaya geçirildiği görülmektedir.
Bu makine ve robotlara örnek olarak; Su saati, otomatik musluk, otomatik el yıkama ve abdest almayı sağlayan su dökme makinesi, kendi kendine müzik çalan cihaz, şifreli anahtarlar, çeşitli hareketler yapan robotların üretildiğini görüyoruz.
Ahi Evran'ın Selçuklu Sultanı II. İzzettin Keykavus'a sunduğu “Letaif-i Hikmet” adlı önemli bir kitabı da vardır. Bu kitap sultanlara ve yöneticilere fikir ve öğüt verici "Siyasetname" tarzında önemli bir eserdir.
Bu eserde halkın ihtiyaçları belirlenmekte, bu ihtiyaçların karşılanması, istihdamın artırılması, malların kaliteli, bol ve ucuz olması, çıkabilecek sorunlara karşı tedbirlerin neler olabileceğine dair çözüm yolları anlatılmaktadır.
Ahi Evran bu eserinde insanların ihtiyaçlarını karşılayabilmek için nelerin yapılabileceğine dair şu önerileri sunmuştur.
"Allah insanı, medenî tabiatlı yaratmıştır. Bunun açıklaması şudur: Allah insanları yemek, içmek, giyinmek, evlenmek, mesken edinmek gibi çok şeylere muhtaç olarak yaratmıştır. Hiç kimse kendi başına bu ihtiyaçları karşılayamaz.
Bu yüzden demircilik, marangozluk, dericilik gibi çeşitli meslekleri yürütmek için çok insan gerekli olduğu gibi, bu meslek dallarının gerektirdiği âlet ve edevatı imal etmek için de birçok insan gücüne ihtiyaç vardır.
Bu yüzden toplumun ihtiyaç duyduğu ürünlerin üretimi için lüzumlu olan bütün sanat kollarının yaşatılması şarttır.
Bununla da kalmayıp, insanların sonradan doğacak ihtiyaçlarını karşılamak için yeni sanat dallarının meydana getirilmesi gerekmektedir."
Ahi Evran'a göre toplumdaki fertlerin büyük bir kesiminin sanata yönlendirilmesi ve her birinin belli bir sanat dalıyla meşgul olması gerekir ki, toplumun ihtiyaçları rahat görülebilsin. Üretim artsın, bolluk olsun ve fiyat dengeleri sağlıklı kurulabilsin. Bu düşünce ve felsefe üzerine kurulan Osmanlı’nın başına geçen bütün padişahların hemen hemen hepsinin birer mesleği olmuştur.
Ayrıca Ahi Evran ileriye dönük planların da yapılarak gelecekte doğabilecek ihtiyaçlara da hazırlıklı olmak gerektiğini ifade etmektedir. Ahi Evran’ın parolası şu hadisi şerif olmuştur. “Günü gününe denk olan bilsin ki zarardadır”. Ahi Evran bu parolayla bilim ve teknoloji alanında hem ilerlemeyi, hem zenginleşmeyi hem de medeniyet öncülüğünü sürdürmeyi hedeflemiştir.
Bu gün Türkiye’de uygulamaya çalıştığımız “Çıraklık ve meslek eğitimi kanunu (3308 sayılı kanun)” aslında Ahiliğe dayanıyor.
Ne yazık ki, bu sistemin kurucusunun Ced’lerimiz olduğunu unutarak, yeni sistemmiş gibi Almanya’dan aldık getirdik. Bu sistem aslında bizim bilerek veya bilmeyerek yitirdiğimiz, varlığını dahi unuttuğumuz yerli sistemimizdir.
Almanlar bunu Osmanlıdan almışlar kendilerine uyarlamışlardır. Sistemi de tam 150–200 yıl sonra ancak oturtabilmişlerdir. Biz ise “Made in Osmanlı” ya da “Made in Türk” olan bu sistemi tekrar Alman sistemi diye getirdik uygulamaya çalışıyoruz. Tabi ki bizler bu sistemi tekrar tüm özellikleriyle kendi bünyemize uygun hale getirebilirsek.
Şimdi de tarihimizde büyük bir öneme sahip olan Ahi birliklerinin yapısına bir göz atalım.
DEVAM EDECEK
Politika gzt.yay.tar. : 8 Ekim 2012