AİLE YAPIMIZ
İSMAİL SARIÇAY
E-posta: isaricay@gmail.com
Türk toplumunun en büyük özelliklerinden birisi ve en önde geleni toplumumuzun sağlam aile yapısıdır.
Bu yapı öyle bir yapı ki, bizleri her türlü tehlikeler karşısında dik ve bir tutmaktadır. Nice savaş ve ekonomik krizleri bu sağlam aile yapımız sayesinde fazla alabora olmadan atlattık ve atlatıyoruz.
Yakın zamanda bizim gibi ekonomik krizle karşılaşan Arjantin, Endonezya vb. gibi toplumların nasıl savrulduklarını hep birlikte gördük.
Lord Gladiston en gelişmiş silah ve ordularıyla Çanakkale’yi geçemediklerinde, bakın en büyük engel olarak neyi görüyor. “Türklerin en büyük özelliklerinden birisi onların sağlam aile yapılarıdır. Eğer biz Türkleri yenmek ve tarih sahnesinden silmek istiyorsak, önce onların kale gibi sağlam duran bu aile yapılarını bozmamız gerekir...”. Gladiston bu sözü durup dururken laf olsun diye boşuna söylememiştir.
Toplumları meydana getiren temel unsur ailedir. Toplumların sağlığı da aile yapısıyla direk ilişkilidir.
Eğer bir toplumda aile yapısı ne kadar güçlü olursa, karşılaşılabilecek her türlü olumsuz şart ve tehlikeler o kadar rahat atlatılır.
Çünkü aile yapısının sağlığı sayesinde bir çok olumsuz olay ve tehlikeler tolere edilir.
Birkaç yıldır yaşadığımız korkunç ekonomik kriz, eğer toplumsal hareketlere sebep olmadıysa, bunun tek nedeni Türk toplumundaki aile yapısı ve dayanışması sayesindedir.
O halde aile yapımızı bozabilecek yada dejenere edebilecek her türlü uygulama ve düzenlemelerden sakınmak gerekir.
Son zamanlarda yeni hazırlanan Türk Ceza Kanununun(TCK) zina maddesiyle ilgili, çeşitli platformlarda ve medyada tartışmalar yapılmaktadır.
Tartışmaların ana ekseni zinaya ceza verilsin yada verilmesin noktasında düğümlenmektedir. Bir başka ifadeyle zina serbest bırakılsın diyenler yada bırakılmasın diyenler.
Önce “zina” ne anlama gelmektedir isterseniz onu ifade edelim. Zina, aralarında nikah olmayan erkek ve kadının cinsel ilişkiye girmesi olarak ifade edilebilir.
Hepimizin şahit olduğu gibi, Türk toplumunda bu fiili gerçekleştirenlere iyi gözle bakılmaz. Böyle kişilere, eşi, dostu, yakınları ve komşuları mesafeli yaklaşır.
Artık bu tip kişilere ister kadın, ister erkek olsun kimse güvenle bakmaz ve güven duymaz.
Toplumumuzda böyle gayri meşru ilişkilerden olan çocuklara da halkımız arasında “zina” denir.
Halkımızın hoş görmediği, aile yapımızı yakından ilgilendiren böyle bir konuda, halkımızın hassasiyetleri mutlaka dikkate alınmalıdır.
Meşru olmayan ilişkilere meşru imiş gibi bir hüviyet kazandırılması, sakıncalı olduğu kadar aile yapımız açısından da tehlikeli sonuçlar doğuracaktır.
Meşru olmayan her ilişki nasıl cezai müeyyidelere tabi ise, zina konusu da aynı şekilde gerekli cezai müeyyidelere bağlanmalıdır.
Zinanın serbest bırakılması anlamına gelecek her türlü düzenleme, yakın gelecekte cami avlularına, köprü altlarına bırakılan çocukların sayısının hızla artması anlamına da gelmektedir.
Hangi kanun yada yasa olursa olsun, hazırlanırken ve kabul edilirken, Türk toplumunun hassasiyetleri hiçbir zaman dikkatten uzak tutulmamalıdır.
Çünkü yapılan her düzenleme bir başka toplumda uygulanmak için değil, Türk toplumunda uygulanmak için yapılmaktadır. Politika Gzt. Yay. Tar. :14.09.2004