İSMAİL
SARIÇAY
e-posta:isaricay@turk.net
Filistin’in tüm dünya ülkeleri tarafından yakından tanınan, efsanevi
lideri ve devlet başkanı Yaser Arafat ağır hasta. Hatta ölüm döşeğinde.
Arafat ölümle pençeleşirken dünya kamuoyu, Arafat sonrası Filistin’in ne
olacağını tartışıyor. Orta Doğu daha da mı karışacak, yoksa çözüm daha
çabuk mu olacak?
Şunu
unutmamak gerekir ki, İsrail’e dur diyecek bir güç ortaya çıkmadıkça,
İsrail’in ölçüsüz ve teröristçe saldırıları sürdükçe, ne Filistin’de, ne
de Orta doğuda barışın sağlanması mümkün gözükmemektedir.
Çünkü her Filistinli aile bu saldırılarda ya bir ferdini kaybetmiş, ya evi
yıkılmış, işyeri yerle bir edilmiş, sakat kalmış yada yakınında birini
kaybetmiştir.
Karşılıklı saldırılardan da anlaşılacağı gibi, bu durum biraz da kan
davasına dönüşmüştür. Bu hal iki toplumun bir arada yaşama şartlarını da
ortadan kaldırmıştır.
Burada en büyük görev ABD’ye düşmektedir. Eğer ABD yöneticileri
isterlerse, Orta doğuda barışı çok kısa sürede sağlayabilirler. Çünkü bu
günkü şartlarda İsrail’e dur diyebilecek tek güç ABD’dir.
Tabi
ki, çıkarları barışın sağlanmasındaysa. Dünyadaki güç dengeleri
bakımından, ABD’nin dışında bunu yapabilecek başka bir güç merkezi de şu
anda gözükmemektedir.
Aslında barışın temeli, İsrail’in Filistin topraklarını derhal terk
etmesinde yatmaktadır. Bir çok BM kararları da bunu söylüyor ama, ne
acıdır ki bu kararlar bir türlü uygulatılamıyor ve uygulanamıyor.
Eğer İsrail BM’nin kararları uyarınca, kayıtsız şartsız işgal altındaki
Filistin topraklarının tamamını boşalttığı taktirde, barışın sağlanması da
daha kolay olacaktır.
Çünkü herkesin kabul ettiği gibi, bütün Orta doğudaki anlaşmazlıkların
temelinde, İsrail’in Filistin’i işgali yatmaktadır.
Filistin’deki direniş örgütlerinin bütün varoluş nedenleri de, Filistin’in
işgal edilmiş olması gerçeğine dayanmaktadır.
Bu
gerçek ortadan kalktığı anda, görülecektir ki, karşılıklı saldırı
nedenleri de, kendiliğinden ortadan kalkmış olacaktır.
Böylece kırk elli yıldır devam eden ve on binlerce insanın hayatına mal
olan bu sorun da kendiliğinden çözülecektir.
Şu
anda ölümle pençeleşen, Orta Doğudaki mücadelenin baş kahramanı olarak
bilinen Yaser Arafat, hepimizin bildiği gibi, bütün ömrünü İsrail’in
işgali altındaki Filistin topraklarının kurtarılması mücadelesiyle
geçirdi.
Arafat kendi öz vatanından sürgün edildi yılmadı. Toprakları her gün med
cezir misali, İsrail’in bir saldırıp bir geri çekilmesiyle tarumar edildi
yine pes etmedi.
Ama
öyle anlaşılıyor ki, hayatının son demlerini yaşıyor. Arafat’ın ölümü
istesek de istemesek de, Filistin ve Orta doğuda yeni bazı gelişmeleri de
beraberinde getirecektir.
Her
şeyden önce Arafat sonrası Filistin’in durumu biraz belirsizliğini
artırmış olacaktır. Arafat’ın yerini alabilecek, tüm Filistin halkının
gönlünü kazanmış bir liderlik, hali hazırda ufukta gözükmüyor.
Çünkü liderliğe oynayabilecek bir çok Filistinli, İsrail tarafından tek
tek ortadan kaldırılmış yada yok edilmiştir.
Bu
durum Filistinli gruplar arası rekabeti kızıştırabileceği gibi, bir iç
mücadele de başlatabilir.
Böylece Filistinliler İsrail’in yok etmesine gerek kalmadan, bir birlerini
ortadan kaldırma mücadelesine girişebilirler veya giriştirilebilirler.
Bu
durum ise Filistinliler açısından, kırk elli yıldır verdikleri bağımsızlık
mücadelesine de büyük bir darbe indirebilir.
Böyle bir kardeş kavgası Orta Doğuyu daha da içinden çıkılmaz bir hale
dönüştürebilir.
Dileriz böyle kötü sonuçlar doğurabilecek, Filistin halkını ve bölgemizi
belirsizliğe itebilecek karmaşalara zemin oluşturmazlar veya fırsat
vermezler.
<<ana sayfaya dön |