İSMAİL SARIÇAY
e-mail: isaricay@turk.net
Gönüllü Hıristiyan din adamlarının, Hıristiyanlığı kabul etmemiş
ülkelerde, Hıristiyanlığı yaymakla görevli olanlara “Misyoner”,
çeşitli isim ve faaliyetler adı altında yürütülen Hıristiyanlık
propagandasının her çeşidine de “Misyonerlik”
deniyor.
Hıristiyanlaştırma, emperyalizmin din
perdesi altında yürütülen bir başka versiyonudur aynı zamanda.
Misyonerler; önce çalıştıkları ülkede, o
milleti millet yapan, maddî ve mânevi bütün değerleri soysuzlaştırmakla
işe başlarlar.
Sarstıkları, dejenere ettikleri millî ve
manevî duyguların enkazı üzerinde her türlü melanetlerini göstermeye
çalışırlar. Bütün olanaklarını bu yolda harcamaktan kaçınmazlar.
Teknolojinin, savaş gücünün ve nükleer
hâkimiyetin, Hıristiyan ülkelerin elinde oluşu, bir de medyanın bunların
hâkimiyetinde bulunuşu, alkolün, fuhşun, bağımlılığın yaygınlaşması vb.
Misyonerlik faaliyetlerini daha da kolaylaştırmıştır.
Eskiden para ile, sosyal yardımlarla
yaptıklarını, şimdi çok daha ucuz ve kolay yol olan alkolle, fuhuşla,
porno filmleriyle yapıyorlar. Hem de bu yoldan büyük para kazanıyorlar.
Misyonerlerin özellikle İslâm
ülkelerindeki faaliyetlerini şu şekilde yaptıklarını görüyoruz.
Önce hedef toplumun maddi ve manevi
değerlerini kötülemek, yıpratmak ve yıkmak.
Sonra istedikleri şekle sokmak veya önce
eritmek, sonra yeniden şekillendirmek.
Böylelikle toplumu, bölücü ve yıkıcı
kamplara ayırmak yada ayrılmaya hazır hale getirmek.
Ondan sonra da kolaylıkla millî ve manevî
benliklerinden uzaklaştırmak ve neticede onları daha kolaylıkla
Hıristiyanlaştırmak. Üstelik bunları yaparken de, uygarlık adına yapıyor
görünmektir.
Özellikle son günlerde Anadolu’nun çeşitli
yerlerinde Batılı ve ABD’li Misyonerler fink atıyor. Bunların yanında
Hintli, Çinli bilmem ne tarikatları da cabası. Ne demişler, tabiat boşluk
kabul etmez.
Misyonerler, ülkemizin çeşitli
bölgelerinde ekipler halinde dolaşarak, başta İncil olmak üzere bir çok
Hıristiyanlık propagandası içeren kaset, CD, broşür, dergi vb. propaganda
araçlarını bedava dağıtarak, Türk halkını ifsat etmeye çalışmaktadırlar.
Osmanlı’nın başına Ortadoğu ve Afrika
Çöllerinde, İngiliz Lawrens gibi Misyonerlerin ne gibi büyük belalar
açtığını bilmeyenimiz yoktur.
ABD’nin Irak’a yerleşmesiyle birlikte, bu
faaliyetler daha da hızlanmış, başta Irak olmak üzere bütün bölge
ülkelerinde gözle görülür bir şekilde artmıştır.
Eğer bu günkü Misyonerlik faaliyetlerine
duyarsız kalacak olursak, gelecekte ülkemizi de bu gün adını sanını
bilmediğimiz hangi Misyonerler, ne gibi belalar açacak bilemiyoruz
Bütün bu tehlikelere karşı, ülke olarak ne
gibi çareler bulabiliriz, çok iyi düşünüp, gerekli tedbirleri almamız
gerekir.
Ancak görüyoruz ki Türk aydınları olarak
bizler, bırakın bunları düşünüp çare aramayı, halkımızı uyarmayı,
Misyonerler için oluşturulan ve oluşturulmaya çalışılan zeminleri ortadan
kaldırmayı, onlara ne kadar kolaylık varsa, bilerek veya bilmeyerek,
yazdıklarımızla, söylediklerimizle ve yaptıklarımızla daha da kolaylık
sağlamış oluyoruz.
Ne kadar paha biçilmez maddi ve manevi
değerlerimiz varsa, onları önce bizler hırpalayıp, örselemeye çalışıyoruz.
Dolayısıyla, varlığımız, bekamız olan
değerlerimizi önce bizler horluyoruz, aşağılıyoruz, görmezlikten
geliyoruz.
Böylece her türlü yabancı unsurlara da
zeminleri maalesef biz oluşturuyoruz.
Misyonerlere de tohum atmak kalıyor.
Bütün bunlar karşısında gel de milli
şairimiz M.Akif’in on yıllarca önce dile getirdiği, Misyonerlerle ilgili,
şu mısraları mırıldanma.
Misyonerler, gece gündüz yeri
devretmedeler
Ulemâ, vahy-i ilâhî'yi mi bilmem,
bekler...
|