YAZARLAR

BİR DİLİM EKMEK İÇİN

                                      İsmail SARIÇAY                                                         08.07.2002

                                     e-posta: isaricay@gmail.com 

      Çağımızda A.B.D ve A.B gibi bazı gelişmiş ülke insanları,fazla beslenme sorunları yaşarken, bazıları da maalesef  bir dilim ekmeğe muhtaç bir şekilde,bütün sevdiklerini geride bırakarak,tek tek veya ailecek her türlü tehlikeleri göze alarak,varını yoğunu, her şeyden önce vatanını,akrabasını, komşusunu geride bırakarak,karnını doyurabilecek bir ekmek parası kazanabilmek için yollara düşmektedir.

    Bu yolculuk öyle bir yolculuk ki menzile ulaşabilmek için canından bile olabilme ihtimali oldukça yüksek.

Her gün basından,televizyonlardan içimiz burkularak izliyoruz. Yüzlerce insan, yolcu taşımaya pek de elverişli  olmayan tırlara veya gemilere doluşarak,yarının kendilerine neler getireceğini bilmeden denizlerin o azgın dalgalarıyla boğuşarak Avrupa ülkelerine doğru yola çıkmaktalar.

 Ne yazık ki bir çoğu taka teknelerle yapılan bu yolculuklar hüsranla sonuçlanmaktadır. Teknelerin aşırı yolcu almaları nedeniyle bir çok tekne,daha ulaşacağı yere varamadan,Ak denizin  o mavi sularına gömülmekte ve bir çok insan da,ne acıdır ki hayatını kaybetmektedir.

Peki son zamanlarda bu tip olaylar niçin çoğaldı,bu insanlar evlerini,yurtlarını bırakarak niçin böyle tehlikeli yollarla batı ülkelerine kaçmaya çalışıyorlar, bunun üzerinde durmak gerekiyor sanırım.

Dünyadaki iletişimin her alanda zirveye çıktığı çağımızda,hızlı ulaşım,televizyonlar,otomatik  telefonlar ve internet kanalıyla dünyanın herhangi bir yerindeki bir insan,dünyanın bir başka yerindeki insanlarla gayet rahat iletişim kurabilmekte, dünyanın her yeriyle ilgili bilgiler edinebilmekte,dolayısıyla kendi sosyal ve ekonomik durumunu Avrupa’daki veya A.B.D’deki diğer insanlarla kıyaslayabilmektedir.

 Böylece kendi durumunun hiç de iç açıcı olmadığını anlayan insanlar fırsat bulduğunda,fırsatlar ülkesi olarak düşündüğü ülkelere kaçma yollarına başvurmaktadır.

Her şeyden önce vatanlarını ve yakınlarını geride bırakarak yola çıkan bu insanlara baktığımızda hepsinin ortak özelliği ülkelerinin fakirlik ve yoksulluk içerisinde olmasıdır.

Yani ülkelerinde iş bulma ve ekmek parası kazanabilme olanakları oldukça sınırlı, yoksul ve fakir insanlar bunlar.

Kaçak veya yasadışı  göçmenler de dediğimiz bu insanlar, Çin, Afganistan, Pakistan, Bengaldeş, Irak, İran, Suriye, Somali vb  ülke insanları olduğu görülmektedir.

 Ne acıdır ki ülkemiz insanlarından da,son zamanlarda kaçmaya çalışanların sayısının oldukça arttığına şahit olunmaktadır.

Peki gelişmiş veya zengin denilen ülkelerin bu zenginlikleri nereden geliyor?

Sadece kendi ülke kaynaklarını değerlendirerek mi?

Yoksa fazla çalışmalarından mı? diye sorulabilir.

          Mutlaka bunların etkisi büyük. Ancak bu ülkelerin,zenginliklerinin büyük bir kısmı,geri kalmış veya fakir dediğimiz ülkelerin yer altı veya yer üstü kaynaklarının bir şekilde,o ülkelere aktarılmasıyla oluşmuştur. Bu akış halihazırda devam etmektedir. 

           Yine bu zengin dediğimiz ülkeler,son zamanlarda,bizim birinci derecede akraba olduğumuz,ama bizim değerlendiremediğimiz,Orta Asya cumhuriyetlerindeki paha biçilmez yer altı ve yer üstü kaynaklarına da göz dikmişlerdir.

 Görüyoruz ve biliyoruz ki,bu ülkelerin kaynakları,ne kadar hüzün verici de olsa,yine aynı sömürgeci güçlerin kontrolüne girmektedir.

Bütün dünyada pazarlık konusu edilen ve hatta savaşlar çıkarılan bu bölgede yine aynı aktörler sahnede boy göstermektedirler.

Dolayısıyla dünyadaki bu açlık,fakirlik,yoksulluk,savaş ve göz yaşlarının sebebi, adaletsiz kaynak bölüşümüne neden olan,sömürücü ve  yoksullaştırıcı dünya düzenini yürütenlerdir.

Yoksa bütün insanlar,kendi ülkesinin kaynaklarından adaletli bir şekilde faydalanma olanağı bulabilse, insanca yaşayabilecek bir gelir düzeyine kavuşabilse, bir dilim ekmek için, kişinin veya bütün aile fertlerinin hayatına mal olabilecek, böyle tehlikeli, sonu belirsiz yolculuğa niye çıksınlar.

 

<==Anasayfa