Çağımızda A.B.D ve A.B gibi bazı gelişmiş ülke insanları,fazla
beslenme sorunları yaşarken, bazıları da maalesef bir dilim
ekmeğe muhtaç bir şekilde,bütün sevdiklerini geride bırakarak,tek
tek veya ailecek her türlü tehlikeleri göze alarak,varını yoğunu,
her şeyden önce vatanını,akrabasını, komşusunu geride
bırakarak,karnını doyurabilecek bir ekmek parası kazanabilmek için
yollara düşmektedir.
Bu yolculuk öyle bir yolculuk ki menzile ulaşabilmek için canından
bile olabilme ihtimali oldukça yüksek.
Her gün basından,televizyonlardan
içimiz burkularak izliyoruz. Yüzlerce insan, yolcu taşımaya pek de
elverişli olmayan tırlara veya gemilere doluşarak,yarının
kendilerine neler getireceğini bilmeden denizlerin o azgın
dalgalarıyla boğuşarak Avrupa ülkelerine doğru yola çıkmaktalar.
Ne yazık ki bir çoğu taka
teknelerle yapılan bu yolculuklar hüsranla sonuçlanmaktadır.
Teknelerin aşırı yolcu almaları nedeniyle bir çok tekne,daha
ulaşacağı yere varamadan,Ak denizin o mavi sularına gömülmekte ve
bir çok insan da,ne acıdır ki hayatını kaybetmektedir.
Peki son zamanlarda bu tip olaylar
niçin çoğaldı,bu insanlar evlerini,yurtlarını bırakarak niçin
böyle tehlikeli yollarla batı ülkelerine kaçmaya çalışıyorlar,
bunun üzerinde durmak gerekiyor sanırım.
Dünyadaki iletişimin her alanda
zirveye çıktığı çağımızda,hızlı ulaşım,televizyonlar,otomatik
telefonlar ve internet kanalıyla dünyanın herhangi bir yerindeki
bir insan,dünyanın bir başka yerindeki insanlarla gayet rahat
iletişim kurabilmekte, dünyanın her yeriyle ilgili bilgiler
edinebilmekte,dolayısıyla kendi sosyal ve ekonomik durumunu
Avrupa’daki veya A.B.D’deki diğer insanlarla kıyaslayabilmektedir.
Böylece kendi durumunun hiç de iç
açıcı olmadığını anlayan insanlar fırsat bulduğunda,fırsatlar
ülkesi olarak düşündüğü ülkelere kaçma yollarına başvurmaktadır.
Her şeyden önce vatanlarını ve
yakınlarını geride bırakarak yola çıkan bu insanlara baktığımızda
hepsinin ortak özelliği ülkelerinin fakirlik ve yoksulluk
içerisinde olmasıdır.
Yani ülkelerinde iş bulma ve ekmek
parası kazanabilme olanakları oldukça sınırlı, yoksul ve fakir
insanlar bunlar.
Kaçak veya yasadışı göçmenler de
dediğimiz bu insanlar, Çin, Afganistan, Pakistan, Bengaldeş, Irak,
İran, Suriye, Somali vb ülke insanları olduğu görülmektedir.
Ne acıdır ki ülkemiz
insanlarından da,son zamanlarda kaçmaya çalışanların sayısının
oldukça arttığına şahit olunmaktadır.
Peki gelişmiş veya zengin denilen
ülkelerin bu zenginlikleri nereden geliyor?
Sadece kendi ülke kaynaklarını
değerlendirerek mi?
Yoksa fazla çalışmalarından mı?
diye sorulabilir.
Mutlaka bunların etkisi büyük. Ancak bu ülkelerin,zenginliklerinin
büyük bir kısmı,geri kalmış veya fakir dediğimiz ülkelerin yer
altı veya yer üstü kaynaklarının bir şekilde,o ülkelere
aktarılmasıyla oluşmuştur. Bu akış halihazırda devam etmektedir.
Yine bu zengin dediğimiz ülkeler,son zamanlarda,bizim birinci
derecede akraba olduğumuz,ama bizim değerlendiremediğimiz,Orta
Asya cumhuriyetlerindeki paha biçilmez yer altı ve yer üstü
kaynaklarına da göz dikmişlerdir.
Görüyoruz ve biliyoruz ki,bu
ülkelerin kaynakları,ne kadar hüzün verici de olsa,yine aynı
sömürgeci güçlerin kontrolüne girmektedir.
Bütün dünyada pazarlık konusu
edilen ve hatta savaşlar çıkarılan bu bölgede yine aynı aktörler
sahnede boy göstermektedirler.
Dolayısıyla dünyadaki bu
açlık,fakirlik,yoksulluk,savaş ve göz yaşlarının sebebi, adaletsiz
kaynak bölüşümüne neden olan,sömürücü ve yoksullaştırıcı dünya
düzenini yürütenlerdir.
Yoksa bütün insanlar,kendi
ülkesinin kaynaklarından adaletli bir şekilde faydalanma olanağı
bulabilse, insanca yaşayabilecek bir gelir düzeyine kavuşabilse,
bir dilim ekmek için, kişinin veya bütün aile fertlerinin hayatına
mal olabilecek, böyle tehlikeli, sonu belirsiz yolculuğa niye
çıksınlar.
<==Anasayfa