BİR NEBZE OLSUN

İSMAİL SARIÇAY

E-posta: isaricay@gmail.com                                                                  

       YÖK yasası büyük tartışmalar neticesinde güdük de olsa çıktı. Bu yasayla birlikte 1999 yılından beri meslek liselerini mağdur eden çağ dışı uygulamalar, bir nebze de olsa ortadan kaldırılmış oldu.

       Meslek liselerinin çanına ot tıkayan engeller, ne yazık ki özellikle mesleki teknik eğitimi bitirme noktasına getirmişti.

        Mesleki teknik eğitimde okullar ve öğretmenler öğrencisiz kalmıştı. Trilyonlarca liralık yatırım atıl duruma düşmüştü.

        Bu haksız uygulamalardan önce, artan talep karşısında yeterli gelmeyen öğretmen açığını kapatmak için, dışarıdan ücretli öğretmenler görevlendiriliyordu.

          Bu da yetmiyor Meslek yüksek okulu ve mühendislik fakültelerini bitirenler bile öğretmen olarak atanıyordu.

          Durum böyleyken 1999 yılında meslek liselerinin önüne çıkarılan  anlamsız, bilim dışı ve  çağdışı uygulamalar, özellikle mesleki ve teknik eğitimi öğrencisiz, Teknik öğretmenleri de işsiz bırakmıştır.

          Teknik öğretmenlerin büyük bir kısmı kadro dışı kalmış(havuza düşmüş) ve  maaş karşılığını dolduracak ders bile bulamaz hale gelmişlerdir.

           Birkaç yılda, gürül gürül çalışan atölyeler sesini kesmiş, adeta olanları protesto ediyordu.

           Öğretmenler öğrencisiz kaldığı için döner sermaye çalışmaları da durmuştu. Böylece ülke ekonomisine ve okul bütçelerine büyük oranda katkıda bulunan çalışmalar da sekteye uğramış oldu.

          Yıllardan beri YÖK yasasına karşı büyük eleştiri ve gösteri yapan kesimlerin bir bölümü, yeni YÖK yasası ve Meslek liselerinin mağduriyetlerinin giderilmesi çalışmalarının karşısında  yer aldılar.

           Aslında bu durum bir çifte standarttır. Ya dünkü karşı duruşları yanlıştı yada bu günkü duruşları yanlış.  

         Yeri geldiğinde hepimiz eşitlikten, haktan, adaletten, eğitimde fırsat eşitliğinden ve fakir fukara çocuklarının okuyamadığından söz ederiz.

          Ondan sonra da fakir fukara çocuklarının önüne konulan engelleri savunuruz. Eğitimde fırsat eşitliğini bir tarafa bırakır, müspet yönde yapılacak her şeyin karşısında saf tutarız. Bu kadar yaman çelişki olamaz.

         Şunu hiçbirimiz unutmayalım. Meslek liselerine giden çocukların yüzde doksan dokuzu ekonomik bakımdan orta kesim ve fakir kesim çocuklarıdır. Bunlar çok güç şartlarda eğitimlerini sürdürmeye çalışmaktadırlar.  Tüm bu güçlüklere rağmen birde önlerine aşılmaz engeller konulmuştur.

        Bırakalım çocuklarımız istedikleri ve sevdikleri alanda eğitimlerini sürdürsünler. Bundan daha doğal ne olabilir. 

            Bu engellerin kaldırılmaya çalışılması karşısında, akla, bilime ve bu günkü dünya şartlarına uymayan çeşitli iddialar ortaya atılmaktadır.  Bu iddialar biraz peşin hükümlerden kaynaklanmaktadır.

Peşin hükümler çok zaman yanıltıcı olmaktadır. Çağımızın gerçekleri neyse onu yakalamamız gerekiyor. 

Bizler boş şeylerle tartışıp kavga ederken, dünya dev adımlarla koşuyor.

Bizim fert başına milli gelirden aldığımız pay, üç bin dolarlarda dolanırken, başkaları otuz kırk bin dolarların peşinde.

Biz hiç bunları konuşmuyor, fikir üretmiyor, tartışmıyor ve çareler aramıyoruz.

Türk toplumu olarak bizler birbirimizle didişmekten, birbirimizi tehdit etmekten, birbirimize engel olmaktan, ne acıdır ki her alanda geri kalmış ülkeler sınıfından bir türlü kurtulamıyoruz.

Hiç olmazsa şu demokrasi ve iletişim çağında, kavga etmeden uzlaşmayı başaralım.

               Bir nebze olsun bir birimize tahammül edelim.  18.05.2004