BURASI TÜRKİYE!

 İSMAİL SARIÇAY

E-Posta: isaricay@gmail.com

Özellikle son bir yıldır ülkemizde yaşadığımız olayları film şeridi gibi gözümüzün önünden şöyle bir geçirecek olsak;

Neler yaşamadık ki demekten kendimizi alamayız herhalde.

Çeşitli bahanelerle halkımızı rahatsız etmekten tutunda, şu güzelim ülkemizi birbirimize dar etmek için ne gerekiyorsa yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz.

Birçok E-posta alıyoruz.

Bu çağda ülkemizde şu şu olaylar olabilir mi ya diyerek başlayan onlarca soru.

İnanın istemeyerek de olsa büyük çoğunluğuna şu cevabı veriyorum.

Sayın Ali, veli… Bey burası Türkiye!

Her an her şey olabilir gibi cevap vermek zorunda kalıyorum.

Ne kadar kötü bir durum değil mi?

Çünkü Türkiye’de akşamdan sabaha her şey olabiliyor.

Hatta bir saat sonrasının bile garantisini vermek mümkün değil.

Böyle bir ülkede insanların huzurlu olması mümkün müdür?

Tabiî ki değildir ve yansımalarını da her yerde ve her alanda görmek mümkün.

Hiç kimse ne doğru dürüst görevini yapıyor nede haddini biliyor.

Herkes kendi işi dışındakileri herkesten çok iyi biliyor.

Bilmediği sadece kendi işi.

Kısacası hiç kimse yetki sınırları içerisinde kalmak istemiyor.

Yetkilerini, karşı düşünce, inanç ve ideolojide gördüğü kişi ve gruplara karşı acımasızca kullanma yoluna gidiyor.

Hak ve hukuk adına yapılanlar maalesef toplumumuzun adalet duygularını yok ediyor.

Tuzu da ne yazık ki kokutma safhasına geldik.

Bunun neticesi herkes kendi hukukunu oluşturma yoluna gitmektedir.

İşte bunların sonucu envai çeşit çeteler, arsızlar, hırsızlar vb.

Türk halkını bölecek, ayrıştıracak ne kadar olur olmadık bahane varsa hepsini kendi ellerimizle devreye sokmaya çalışıyoruz.

Birbirlerimize olmadık hakaret ve aşağılamalarla saldırıyoruz.

Hatta kutsallarımıza bile insafsızca saldırmaktan geri durmuyoruz.

 Türk milleti bırakın yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir halkı, onlarca inançtan oluşan toplumları yüz yıllarca adalet içerisinde kardeşçe yaşatmıştır.

Nedir bu hiddet ve nefret.

Bizim tarihimizde yanlış yapan Hakan da olsa, padişah da olsa, Mehmet de olsa, Hırıstos da olsa hukukun ününde diz çökmüş adil olarak hesabı neyse onu ödemiştir.

Birde şu gün çağdaş dediğimiz Türkiye’mize bakalım.

 Elimizden gelse, karşımızdakini benim düşündüklerimi düşünmüyor diye darağacına gönderceğiz.

Kendi insanımızı kendi öz vatanından kovacağız.

Nedir bu birbirimize karşı duyduğumuz nefret ve acımasızlık.

Bunlar hangi çağın düşünce ve uygulamalarıydı hiç düşünüyor muyuz?

Söyleyeyim.

Bunlar Ortaçağ Avrupa’sının düşünce ve uygulamalarıydı.

Bunlar Türk medeniyetine, kültürüne, inancına ve geleneklerine yabancı olan düşünce yapılarının uygulamalarıydı.

Türk milleti olarak bizler bunları 1453’de tarihin çöplüğüne attık.

Bakın Hacı Bektaş-ı Veli şu sözleriyle tamda bugünlere nasıl hitap ediyor.

Gelin canlar bir olalım.

İşi kolay kılalım.

Sevelim, sevilelim.

Bu dünya kimseye kalmaz.

Evet, ayrılık gayrılılıkta sıkıntı vardır, zorluk vardır, sefalet vardır, acı vardır, ızdırap vardır, geri kalmak vardır, dünyadan dışlanmak vardır.

Gelin bir olalım, iri olalım, diri olalım, özümüzün eri olalım.

Burası Türkiye sözünün, yanlışlıkları, olumsuzlukları, dengesizlikleri, haksızlıkları ifade eder durumdan birlikte çıkaralım.

Burası Türkiye sözünü, güzelliklerin, adaletin, doğrunun, hakkaniyetin ve tüm insanlığın özlemlerinin yaşandığı ülke anlamına dönüştürelim.

 

 

BAYRAK NAMUSTUR