YAZARLAR
 

ORTADOĞU  “BUŞARON  DEĞİL”,TÜRK ADALETİ ARIYOR  

                                       İsmail SARIÇAY                                                                 

 e-posta: isaricay@gmail.com

      Ortadoğu Osmanlı yıkılalı beri huzur ve sükundan mahrum kalmış,Zalimler zulmetmekten, despotlar halkı ezmekten bıkmamış ve masumlar ise işkence çekmekten bir türlü kurtulamamıştır.

          Orta doğu insanı ne yazık ki,ne insanca yaşamayı,ne insan olarak haklarının neler olduğunu,nede insanca yaşayabileceği bir refah düzeyine ulaşmayı başaramamış, hatta düşünme fırsatını dahi yakalayamadığı gibi,bu medeniyet ölçütleri  Ortadoğu insanlarına çok görülmüştür  veya  dünya dizayncıları böyle planlamışlardır.

   Osmanlı Türk  medeniyeti Orta doğuyu idare ederken Müslüman,Hıristiyan ve yahudi ayrımı yoktu. Cami,Kilise,Havra yan yana yapılabiliyor,kimse kimseye benden değil diye düşmanlık beslemiyordu.

   Savaş,Toprak kavgası,Sancak başkanlarını ve halkı tecrit,aşağılama,sen benden değilsin diye işkence ve zulüm  yoktu.   Öyle bir güven ve düzen oturtulmuştu ki, halk idarecisinden,idareci halkından hoşnut ve düşman  kabileler bile kendisine haksızlık yapılmayacağından emindi.

           Bunları sadece  biz değil,Bosna’lılar,Filitin’liler,Kosova’lılar v.b bölge insanları haykırıyor. Çünkü oralarda bulunmanın amacı sömürü veya emperyalist emeller değil  insanlığa hizmetti. İşte bu bakış açısıdır ki yüz yıllar boyunca orta doğu ve Balkanlar barış ve sükun içinde yaşamıştır.

           Hatta Anadolu’ya yapılmayan yatırım ve hizmetler Ortadoğu ve balkanlara yapılmıştır.

            Ne zaman ki Osmanlı  Türk adaleti Orta doğudan ve Balkanlardan uzaklaştırıldı,o gün bu gündür,bu bölge kan ve gözyaşından kurtulamadı. Yüz yılı aşkın zamandan beri savaş ve gözyaşı dinmedi ve hala İsrail’in Filistin’e son  saldırıları karşısında kan ve göz yaşı akmaya devam ediyor. İnsanlar  evleriyle beraber, birer çöp yığını gibi,yıkılıyor, yakılıyor, bunlara kimse dur diyemiyor veya demiyor.

      Çünkü her şey  çıkar hesaplarına göre düşünülüyor ve yapılıyor. İnsanlar öldürülmüş, vatanlarından kovulmuş,işkence görmüş,sürülmüş hiç kimsenin umurunda bile değil. İnsan bunları görünce  ister istemez şöyle düşünüyor.

        Demek ki insanlık her türlü insan hakları yaygaralarına rağmen ölmüş . İnsan  Filistin’de olan vahşeti  görünce işte ”Buşaron adaleti” budur demekten kendini alamıyor. Çünkü Şaron yakıyor, yıkıyor, öldürüyor, dünya lideri  A.B.D başkanı Bush  destekliyor. 

         Bütün bu savaş suçlarını işleyen Şaron bir İsrail’li yazarın kaleminden bakın nasıl ifade ediliyor. 2 Şubat 2002 tarihinde İsrail’li tanınmış bir yazar olan Uri Avnery'nin International Herald Tribune'da yayınlanan 'Ramallah Kapılarındaki Napolyon-Sharon'un hatası' başlıklı yazısında, İsrail’in Filistin’i daha aylar önceden nasıl işgal edeceğini, neler yapacağını açıklayan yazısından bir bölümünü, nokta ve virgülüne dokunmadan  hep birlikte görelim.

         “Şimdi 120 yıllık bir mazisi olan Filistin-İsrail savaşı, tayin edici aşamalarından birine yaklaşıyor. İki büyük kitle karşı karşıyalar: dayanılmaz bir güç ve yerinden edilemez bir nesne.

       İsrail komutanı, Başbakan Ariel Sharon, tam olarak ne istediğini biliyor. Kamuya, onun vakit geçirmekte olduğunu, çünkü ne istediğini bilmediğini, çünkü hiçbir planı olmadığını bildiren köşe yazarları, bu adamı tanımıyorlar.

       Sharon, master planını uygulamak için tutarlı, kararlı ve mantıklı bir yolda hareket ediyor. Onyıllar boyu, gerçek Siyonizmi -'Eretz İsrail'in tümünü zaptetmeyi, yerel halktan onu temizlemeyi ve üzerine (Yahudi) yerleşim merkezleriyle kaplamayı amaçlayan- uygulamayı, tarihin kendisinin omuzlarına yüklediğini düşünmüştü.

      Bu tarihi misyonu yerine getirmek için, Sharon, acımasız ve insafsızdır. Kan nehirleri onu caydırmaz ve –her iki tarafta verilecek- kayıplar onun hesaplarında sadece bir rakamdan ibarettir.

      İhtiyatla hareket eder, hilelere başvurur ve kimisinin savaş suçları diye niteleyebileceği şeyleri yapmaktan geri durmaz.

       Fazla zamanı kalmadığını ve dolayısıyla kalan zamanı, bir siyasi faktör olarak, Filistin halkını ezmek için kullanması gerektiğini biliyor. Bu amacı gerçekleştirebilmek için, Filistin halkının liderliğini parçalaması, silahlı güçlerini bozguna uğratması, iradelerini ve direnme yeteneklerini mahvetmesi gerekiyor.

... Napolyon'un Rusları anlamamış olduğu gibi, İsrail de Filistinlileri anlamıyor. Sharon ve yandaşları, Arafat'ın tecrit edilmiş, hareket edemez, 'devredışı önemsiz' bir şahsiyet olduğuna inanıyorlar.

         Anlayamadıkları, Arafat'ın, tam da böyle bir durumda, daha güçlü ve her zamankinden daha etkili olduğu”diyor  iki ay önce yazdığı yazıda,Uri Avnery.

      İşte bugünkü anlayış ve bu anlayışa destek veren dünyayı idare eden büyük güçlerin adaleti.

 Gel de sen  BuŞaron değil, Türk adaleti deme.

                     Politika Gzt. Yay Tar: 23.04.2002

<==Anasayfa