Ortadoğu Osmanlı yıkılalı beri huzur ve sükundan mahrum kalmış,Zalimler
zulmetmekten, despotlar halkı ezmekten bıkmamış ve masumlar ise işkence
çekmekten bir türlü kurtulamamıştır.
Orta doğu insanı ne yazık ki,ne insanca yaşamayı,ne insan olarak haklarının
neler olduğunu,nede insanca yaşayabileceği bir refah düzeyine ulaşmayı
başaramamış, hatta düşünme fırsatını dahi yakalayamadığı gibi,bu medeniyet
ölçütleri Ortadoğu insanlarına çok görülmüştür veya dünya dizayncıları
böyle planlamışlardır.
Osmanlı Türk medeniyeti Orta doğuyu idare ederken Müslüman,Hıristiyan ve
yahudi ayrımı yoktu. Cami,Kilise,Havra yan yana yapılabiliyor,kimse kimseye
benden değil diye düşmanlık beslemiyordu.
Savaş,Toprak kavgası,Sancak başkanlarını ve halkı tecrit,aşağılama,sen benden
değilsin diye işkence ve zulüm yoktu. Öyle bir güven ve düzen oturtulmuştu
ki, halk idarecisinden,idareci halkından hoşnut ve düşman kabileler bile
kendisine haksızlık yapılmayacağından emindi.
Bunları sadece biz değil,Bosna’lılar,Filitin’liler,Kosova’lılar v.b bölge
insanları haykırıyor. Çünkü oralarda bulunmanın amacı sömürü veya emperyalist
emeller değil insanlığa hizmetti. İşte bu bakış açısıdır ki yüz yıllar
boyunca orta doğu ve Balkanlar barış ve sükun içinde yaşamıştır.
Hatta Anadolu’ya yapılmayan yatırım ve hizmetler Ortadoğu ve balkanlara
yapılmıştır.
Ne zaman ki Osmanlı Türk adaleti Orta doğudan ve Balkanlardan
uzaklaştırıldı,o gün bu gündür,bu bölge kan ve gözyaşından kurtulamadı. Yüz
yılı aşkın zamandan beri savaş ve gözyaşı dinmedi ve hala İsrail’in
Filistin’e son saldırıları karşısında kan ve göz yaşı akmaya devam ediyor.
İnsanlar evleriyle beraber, birer çöp yığını gibi,yıkılıyor, yakılıyor,
bunlara kimse dur diyemiyor veya demiyor.
Çünkü her şey çıkar hesaplarına göre düşünülüyor ve yapılıyor. İnsanlar
öldürülmüş, vatanlarından kovulmuş,işkence görmüş,sürülmüş hiç kimsenin
umurunda bile değil. İnsan bunları görünce ister istemez şöyle düşünüyor.
Demek ki insanlık her türlü insan hakları yaygaralarına rağmen ölmüş . İnsan
Filistin’de olan vahşeti görünce işte ”Buşaron adaleti” budur demekten
kendini alamıyor. Çünkü Şaron yakıyor, yıkıyor, öldürüyor, dünya lideri
A.B.D başkanı Bush destekliyor.
Bütün bu savaş suçlarını işleyen Şaron bir İsrail’li yazarın kaleminden bakın
nasıl ifade ediliyor. 2 Şubat 2002 tarihinde İsrail’li tanınmış bir yazar
olan Uri Avnery'nin International Herald Tribune'da yayınlanan 'Ramallah
Kapılarındaki Napolyon-Sharon'un hatası' başlıklı yazısında, İsrail’in
Filistin’i daha aylar önceden nasıl işgal edeceğini, neler yapacağını
açıklayan yazısından bir bölümünü, nokta ve virgülüne dokunmadan hep
birlikte görelim.
“Şimdi 120 yıllık bir mazisi olan Filistin-İsrail savaşı, tayin edici
aşamalarından birine yaklaşıyor. İki büyük kitle karşı karşıyalar: dayanılmaz
bir güç ve yerinden edilemez bir nesne.
İsrail komutanı, Başbakan Ariel Sharon, tam olarak ne istediğini biliyor.
Kamuya, onun vakit geçirmekte olduğunu, çünkü ne istediğini bilmediğini,
çünkü hiçbir planı olmadığını bildiren köşe yazarları, bu adamı tanımıyorlar.
Sharon, master planını uygulamak için tutarlı, kararlı ve mantıklı bir yolda
hareket ediyor. Onyıllar boyu, gerçek Siyonizmi -'Eretz İsrail'in tümünü
zaptetmeyi, yerel halktan onu temizlemeyi ve üzerine (Yahudi) yerleşim
merkezleriyle kaplamayı amaçlayan- uygulamayı, tarihin kendisinin omuzlarına
yüklediğini düşünmüştü.
Bu tarihi misyonu yerine getirmek için, Sharon, acımasız ve insafsızdır. Kan
nehirleri onu caydırmaz ve –her iki tarafta verilecek- kayıplar onun
hesaplarında sadece bir rakamdan ibarettir.
İhtiyatla hareket eder, hilelere başvurur ve kimisinin savaş suçları diye
niteleyebileceği şeyleri yapmaktan geri durmaz.
Fazla zamanı kalmadığını ve dolayısıyla kalan zamanı, bir siyasi faktör
olarak, Filistin halkını ezmek için kullanması gerektiğini biliyor. Bu amacı
gerçekleştirebilmek için, Filistin halkının liderliğini parçalaması, silahlı
güçlerini bozguna uğratması, iradelerini ve direnme yeteneklerini mahvetmesi
gerekiyor.
...
Napolyon'un Rusları anlamamış olduğu gibi, İsrail de Filistinlileri
anlamıyor. Sharon ve yandaşları, Arafat'ın tecrit edilmiş, hareket edemez, 'devredışı
önemsiz' bir şahsiyet olduğuna inanıyorlar.
Anlayamadıkları, Arafat'ın, tam da böyle bir durumda, daha güçlü ve her
zamankinden daha etkili olduğu”diyor iki ay önce yazdığı yazıda,Uri Avnery.
İşte bugünkü anlayış ve bu anlayışa destek veren dünyayı idare eden büyük
güçlerin adaleti.
Gel de sen BuŞaron değil, Türk adaleti deme.
Politika Gzt. Yay Tar:
23.04.2002
<==Anasayfa