BÜYÜK PATLAMA(BİG BANG) İSMAİL SARIÇAY
E-Posta: isaricay@gmail.com
Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi'nin (CERN), İsviçre- Fransa sınırındaki laboratuarında gerçekleştirilen kâinatın oluşumunu anlamaya yönelik deneyler tüm dünyanın ilgisini çekmeye devam ediyor.
İnsanoğlu her zaman Kâinatın nasıl oluştuğunu merak etmiş ve anlamaya çalışmıştır.
Bu güne kadar ileri sürülen tezler ve semavi kitaplardaki açıklamalar ve bilgiler, bilim adamlarının her zaman kafasını kurcalamıştır. Kurcalamaya da devam etmektedir.
İşte son yapılan çalışmalar bilinen teorik bilgileri deneysel yöntemlerle ispatlamaya yöneliktir.
Bu deneyler dizisinin tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini iddia edenler olduğu gibi herhangi bir tehlikenin söz konusu olmayacağını iddia edenlerde vardır.
Tehlikeli sonuç bekleyenler ozon tabakasında büyük kara deliklerin oluşabileceğini ve asıl önemlisi bu deneyle kâinatın sıcak sıvı haline bile dönüşebileceğini ileri sürmeleridir.
Ancak deneyi yapan bilim adamları bu endişelere gerek olmadığını defalarca açıklamışlardır.
Eğer beklendiği gibi bu deney istenen hedeflere ulaşırsa, insanoğluna yeni ufukların açılacağı muhakkaktır.
Belki de bilimde büyük bir devrim meydana gelecektir.
Yaşı 25’in üzerinde olanlar hatırlar.
Daha 1980’li yıllara kadar okullarımızda okutulan ders kitaplarında atom şöyle tanımlanırdı. “Maddenin bölünemeyen en küçük parçasıdır”.
Hâlbuki atom 1945 yılında parçalanmıştı. 1970’li yıllarda atomun parçası olan proton bile parçalanmıştı. Ama bizler hala öyle öğreniyor ve öğretiyorduk.
Bu tip bilimsel deney ve sonuçlarından bu gün artık bigâne kalmamalıyız.
1920’li yıllara kadar bilim çevrelerinde kâinatın başlangıcının olmadığı, ezelden ebede kadar var olduğu tezi genel kabul görüyordu.
Bir başka ifadeyle kâinat yaratılmamış zaten var olan ve var olacak bir sonsuzluktu.
Kâinatın bir atom parçacığının büyük bir patlama sonucunda oluştuğunu ilk kez 1922'de Alexander Friedmann ve Abbé Georges Lemaître tarafından ortaya atılmıştır
Big Bang ya da Büyük Patlama denilen bu olay, evrenin yaklaşık 13,7 milyar yıl önce aşırı yoğun ve sıcak bir noktadan meydana gelen patlama sonrası oluşan gazlardan meydana geldiği iddiasıydı.
Yine David Darling de “Deep Time (Derin Zaman)” adlı kitabının başlangıç bölümünde, Big Bang Teorisini; Evren’in ve zamanın bir başlangıcı olduğunu, Evren’in sürekli genişlediğini ve tüm Evren’in bitişikken birbirinden ayrıldığını, maddenin sonsuzdan beri var olmadığını, maddenin sonradan oluştuğunu(yaratıldığını)” iddia etmiştir.
Bu tezlerin aksi de mümkün olabilir diye insanın aklına gelmiyor değil. Eğer kâinat genişlemeye devam ediyorsa ileriki bir zamanda tekrar tersine büzüşmesi ve ilk haline dönüşmesi de mümkündür. Yani kıyametin kopma hali.
İleri sürülen bu tezler önceki tezleri kökten sarsmaya yetmiştir. Çünkü bu tezler kâinatın sonradan oluştuğunu(yaratıldığını) ileri sürüyorlardı.
Üzerinde çalışılan ve kâinatın oluşumunu anlamak maksadıyla ileri sürülen bu tez aslında bizlere yabancı değil.
Üzerinde çalışılan bu tez Kur’anı Kerim’de birçok ayette şöyle ifade ediliyor. “Gökleri ve yeri altı günde yaratan sonra arşa istiva(denklik, eşitlik veren, yöneten) eden O'dur…”. (7/54, 25/59, 32/4, 57/4)
Yine kâinatın genişlemesiyle ilgili ayette de şöyle denmektedir. “Ve Evren’i kuvvetimizle kurduk, muhakkak ki onu genişletmekteyiz”. (51/ 47)
Madde altı parçacıkların çarpıştırılması esasına dayanan ve kozmik zekâyla yapılan bu deneyler araştırıldığında Kur’an mesajlarıyla daha da iyi anlaşılacaktır.
Yapılan ve yapılacak olan bu deneyler bizlere hangi ufukları açacak, karşımıza neler getirecek önümüzdeki gün, ay ve yıllarda göreceğiz.
Ancak insanoğlunun kozmolojiye ilgisi arttıkça yeni sırlar keşfedecek ve araştırmalarına büyük bir heyecanla devam edecektir.