YAZARLAR

  

DAMARLARINA BASTIK

         İsmail SARIÇAY                                                                   25.07.2006

e-posta: isaricay@gmail.com                                           

 Türkçemizde bir söz vardır hani. “Damarına basmak” diye.

Damarına basmak, kişinin, toplumun veya bir ülkenin zayıf taraflarına dokunarak onu kızdırmak, sinirlendirmek, can noktasından vurmak anlamına gelir.

  Çünkü bu söz konuşulanların ya da yapılan uygulamaların birilerinin niyetlerini ve gocunduğu alanların ortaya çıkmasını sağlaması bakımından da önemlidir.

Özellikle son günlerde terör örgütü PKK’nin saldırıya geçmesi ve cinayetler işlemesi karşısında sesini çıkarmayan hatta örtülü destek anlamına gelen tavırlarda bulunan ABD’nin, son bir iki gün içinde PKK politikasında bir anda önemli değişiklikler göze çarpmaya başladı.

ABD yetkilileri, PKK konusunda hemen acil tedbirler almayı düşünüyoruz gibi açıklamalar yapma lüzumunu hissettiler.

 Bu konuda sizin yanınızdayız, sizin hassasiyetlerinizi paylaşıyoruz demeye başladılar.

Alelacele böyle açıklamalar yaptıklarına göre, “damarlarına bastık” galiba.

 ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ü arayarak, "PKK işinin vahametini anladık(nihayet!), Kuzey Irak'a siz müdahale etmeyin, biz gerekeni yapacağız.

Bu durumun böyle sürmesine kesinlikle müsaade edilemeyeceğini, ne gerekiyorsa bunun yapılacağını ve bu konuda kararlı olduklarını "  ifade ettiği açıklandı.

Peki, yıllardan beri Türkiye’ye bu konuda söz verdikleri halde devamlı oyalayan ve ipe un seren Bush yönetiminin bu politika değişikliği nereden kaynaklanıyor?

Hemen belirtelim.

Son günlerde basında geniş şekilde yer alan haberlerde, Türkiye’nin İran ile PKK konusunda anlaştığı haberleri yazılmaya başladı.

Türkiye’nin de hedefinde bulunan kandil dağının İran tarafından bombalandığı geniş şekilde ifade edildi.

Hatta Türk ve İran tarafı ortak operasyonlara bile başladı gibi haberler ABD yönetiminin can damarına basmaya yetti.

Türkiye’nin PKK konusunda ABD dışında yeni ittifaklar oluşturabileceği ve oluşturduğu anlamına da gelen bu haberler ABD yönetiminin paçalarını tutuşturdu.

Hele ABD’nin hedefinde bulunan İran gibi bir ülkeyle yapılabilecek böyle bir işbirliği ve ittifak, ABD’nin Ortadoğu planlarını altüst edebilecek bir gelişmenin de işareti olarak algılanmasına yetti.

Uzun zamandan beri defalarca ısrarlarımıza rağmen oradan olmayan ve duymazlıktan gelinen isteklerimiz nasıl olduysa bir anda anlaşılıverdi.

Yıllardan beri askerlerimizi ve vatandaşlarımızı haince şehit eden ve katleden hain terör örgütüne karşı en ufak bir tedbir almaya bile lüzum görmüyorlardı.

Çünkü Türkiye’nin kendi iç sorunlarıyla ve terörle uğraşması onların çıkarları açısından bulunmaz fırsatları sunuyordu.

Böylece Türkiye’nin kontrol edilmesi de kolay oluyordu kendi açılarından.

Terör ve kendi içindeki problemler dolayısıyla sıkışık bir Türkiye’nin her zaman her alanda kendilerine muhtaç olacağını da biliyorlardı.

 ABD ve genelde batı, Türkiye’nin hiçbir zaman kendi kontrollerinden çıkmasını istememişlerdir ve istememektedirler.

Bunu da çeşitli vesilelerle birçok batılı diplomat açıkça ifade etmiştir.

 Çünkü bugün gizli ya da açık bütün sömürdükleri bölge ve ülke halkları, Türkiye’nin coğrafik ve kültürel bakımdan kardeş olduğu halklardır.

Türkiye’nin bağımsız hareket etmesi halinde bu bölgeleri doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyebileceği endişesindedirler.

Böyle stratejik bir yapılanmanın neticesinde, yakın gelecekte Türkiye’nin bütün alanlarda her türlü gücü eline geçirebileceğini düşünmektedirler.

Onun için Türkiye’nin ya kendi kontrol ve yanlarında olmasını ya da hiç kimsenin yanında olmamasını sağlama çabasındadırlar.

Çünkü İslam ülkeleri arasında kendilerine engel teşkil etme kabiliyeti olan yegâne ülke Türkiye olduğu konusunda hemfikirdirler.

Her bakımdan güçlü bir Türkiye’nin, başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere, bölgemizde güç mücadelesi verenlerin damarlarına basmamız anlamına gelir.

Onun için Türkiye’nin hinterlandıyla barışması ve işbirliğine girmesi kesinlikle istenmemektedir ve kendi çıkarları için tehlikelidir.

Evet, tüm bu nedenlerle bizim damarlarımıza basıla basıla ezilmedik damarımız kalmadı.

Her zaman onlar bizim damarımıza basacak değil ya, birazda biz onların damarına basalım.

<==Anasayfa