1990’lı yıllarda Sovyetlerin çökmesiyle meydana
gelen tarihi değişimlere tanıklık ettik.
Kuzey yarım küredeki
coğrafik ve politik yeniden yapılanmaları
izledik.
Şimdi de 2010’lu
yıllarda tekrar tarihe şahitlik yapıyoruz.
Ortadoğu ve Afrika’daki
krallıkların ve despotizmin yıkılışlarına tanık
ediyoruz.
Halklarını inim inim
inleten despot krallar birer birer yıkılıyor.
Birinci dünya savaşından
sonra o günün hâkim güçlerinin cetvellerle
sınırlar çizerek nasıl yapay devletler
oluşturdular hepimizin malumu.
Bilindiği gibi başlarına
da sadık adamlarını oturttular.
Bu sadık adamlar
halklarını ezdikçe ezdiler.
Adeta nefes
aldırmadılar.
Çıkması muhtemel halk
önderlerini anında yok ettiler.
Halkının gözü kulağı
olacak bilim ve düşünce adamlarını ya yok
ettiler ya da ülke dışına kovdular.
Her şeyi ama her şeyi
kontrolleri altına almaya çalıştılar.
Ancak dünyanın geldiği
bu yayın ve iletişim çağında insanların her
şeyine hâkim olamamaya başladılar.
Bu yayın ve iletişim
sayesinde ezilen halklar birbirileriyle
iletişime geçtiler.
Böylece ezildiklerinin
farkına vardılar.
Sanal âlemde
örgütlenmeye ve güçlerini birleştirmeye
yöneldiler.
Kendilerinin kimlerin
mutemetleri tarafından acımasızca yönetildiğini
görmeye başladılar.
Her ne kadar korku
içindelerse de seslerini son günlerde
yükseltmeye başladılar.
Ezilmişliklerini ve
yoksulluklarını yüksek sesle haykırmaya
başladılar.
Daha da ileri giderek
her şeyi göze alıp sokaklara döküldüler.
İşte Tunus’ta halk bu
başkaldırının ilk fişeğini ateşledi.
Halkın bu başkaldırısı
karşısında Tunus’ta despot lider kurtuluşu
kaçmakta buldu.
Tunus’ta onlarca yıldan
beri halkına kan kusturan despot Zeynel Bin
Abidin halkın sokaklara dökülmesiyle tasını
tarağını toplayıp ülkeden kaçtı.
Çok güçlü ve her şeye
hâkim gözüken despot kralın ne kadarda pamuk
ipliğine bağlı bir gücü olduğu böylece ortaya
çıkmış oldu.
Çünkü halk tabanı
olmayan hiçbir güç uzun vadede ayakta kalamaz.
Böylece görüldüğü gibi
ne kadar kof bir diktatör olduğu da dünya âlemce
görüldü.
Yine otuz yıldan beri
Mısır halkına nefes aldırmayan Hüsnü mübarek de
aynı şekilde halk hareketiyle karşı karşıya bu
gün.
Tahtı sallanıyor.
Hem de dokuz şiddetinde.
Yakın gelecekte neler
olacak göreceğiz.
Eğer Hüsnü Mübarek de
yıkılırsa siz o zaman görün bölgede olacak
gelişmeleri.
Çünkü Mısır Ortadoğu’nun
kalbini oluşturuyor.
Ayrıca batının ve
ABD’nin en sadık müttefikidir.
Kalpte oluşacak bir
değişim bütün bölgeyi değiştirecektir.
Bu vesileyle daha
yıkılacak onlarca diktatör sırada bekliyor.
Batılı ülkelerin
kontrolünde onlarca yıldan beri halklarını ezen,
nefes aldırmayan Arap diktatörler aynı akıbeti
yaşamak için sıralarını bekliyorlar.
Ülke kaynaklarını
halklarına değil kendilerini ayakta tutanlara
sunarak sonsuza kadar kalacaklarını
zannediyorlardı.
Ancak yaşanan bu
gelişmelerle sonsuza dek tahtlarında
kalamayacaklarını görmüş olmalılar.
Bu durum aynı zamanda
dünyada dengelerin yeni baştan kurulacağı
anlamına da gelir.
Tabi ki bu dengeleri
kurarken kimlerin direksiyonda olacağı da
önemlidir.
Bu dengeler kurulurken
Türkiye’nin direksiyonda olmasa bile ön koltukta
bulunması tarihi bir zarurettir.
Çünkü Türkiye’nin
olmadığı yeni bir dünya dengesinde yer küreye
barış ve huzurun gelmesi mümkün değildir.
29.01.2011