Dost bildiğimiz ya
da dediğimiz birçok ülke, ülkemiz aleyhinde teker
teker Ermeni soykırımı yaptığımızı kabul ederek,
Türkiye’yi soykırımcı ilan edip, Ermeni yanlısı
kararlar almaya başladılar.
Son yıllarda Ermenilerin mesnetsiz ve
temelsiz iddialarını baz alarak, başkaları adına bizden hesap sormaya
kalkışıyorlar.
Bu ülkelerin başında Fransa, Belçika, Polonya
vb. gibi dost bilinen ya da öyle ifade edilen ülkeler geliyor.
Bu ülkeler Ermenilerin iftira ve
propagandalarına dayanarak Türkiye’yi soykırımcı ilan etmeye başladılar.
Bari yaptıkları bilgi ve belgelere dayansa
söyleyeceğimiz hiçbir şey olamaz. O zaman deriz ki biz bunları yaptık, o
halde katlanacağız.
Dost dediğin, başkalarının söylem, iftira
ve dedikodularıyla değil, gerçekleri araştırıp soruşturduktan sonra dostları
hakkında bazı kararlar almak zorunda kalır.
Yoksa yalan yanlış bilgilerle ya da
iftiralara inanarak hareket edenlerle yapılan dostlukların, gerçekte dostluk
olmadığı, bir takım çıkarlar gereği dost gibi davranıldığı anlaşılır.
Bu tip ilişkilerinde dostlukla ilgili
ilişkilerden çok, çıkar ilişkilerinden başka bir şey olmayacağı aşikârdır.
Son olarak Polonya Parlamentosu, Birinci
Dünya Savaşı esnasında Türkiye'deki Ermenilere yönelik soykırım! kurbanlarını
andıklarını ve bu soykırım iddiasını kabul ettiklerini açıklamışlardır.
Eğer Türkler soykırım yapmış olsalardı bu gün
ne Ermeni, ne Polonyalı(Lehli), ne Rum, ne Bulgar, ne Yunan nede Sırp vb.
kalırdı.
Çünkü Türkler başta balkan ülkeleri olmak
üzere, bu gün elli dolayındaki devletin yönetimini 400-500 yıl elinde tuttu.
400-500 yılda da her halde bütün
yapacaklarını yapmış olurdu ve bu gün bu iddia sahiplerinden iddiada
bulunacak kimse de kalmamış olurdu.
Ayrıca soykırımla suçladıkları Osmanlı
devleti ne kadar Türklerin devletiydi ise, en az o kadar da Ermenilerin,
Yunanlıların, Rumların ve benzerlerinin de devletiydi.
Çünkü bu günkü iddia sahiplerinin atalarının
da, Osmanlı yönetiminde çok üst düzeylerde önemli görevler üslendiğini tüm
dünya bilmektedir. Sadece bu gerçek bile Ermeni iddialarını çürütmeye yeter.
O zaman şu ortaya çıkmaktadır ki, soykırım
iddiasında bulunanlar, kendi atalarının da aynı suçtan sorumlu olacaklarını
unutmamalıdırlar.
Yok, eğer amaçları Türkiye’yi sıkıştırmak,
bazı çıkarlar elde etmek ya da Türkiye’nin önünü kesmekse, böyle ispatı
olmayan, sadece kuru iddia, iftira ve dedikodularla bunun olmayacağını
bilmelidirler.
Bir gün belgeler konuşmaya başlarsa,
belgelerin konuştuğu yerde herkes susmak zorunda kalır.
İşte o zaman da dost dediklerimiz ya da dost
diye bildiklerimizin başları eğilmek zorunda kalacaktır.
Dost bildiklerimiz Türkiye hakkında
verecekleri ya da alacakları kararlardan önce, gerçekleri araştırıp bularak
kararlarını öyle vermeleri, hem daha doğru, hem de daha dostane olacaktır.