GELİŞMİŞLİK
İSMAİL SARIÇAY
E-Posta: isaricay@gmail.com
Bu gün gelişmişliğin çeşitli ölçüleri vardır.
Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz.
Ülke vatandaşlarının milli gelirden aldıkları pay.
Halkın eğitim seviyesi.
Kişi başına okunan kitap sayısı.
Tükettiği et, süt vb. gibi gıda maddelerinin miktarı.
Tarımsal ve sanayi üretimleri.
Teknoloji geliştirme ve kullanma.
Yapılan üretim ve ihracat seviyesi.
Kişi başına tüketilen elektrik miktarı.
Demokrasi ve hukuk anlayışı.
İnsan hak ve hürriyetleri.
Çevre ve ulaşım durumu.
İnsanların yaşam kalitesi v.b gibi.
Bu ölçüler içinde en çok kullanılanı ve dikkat çekeni ise kişi başına düşen milli gelirdir.
Günümüzde ülkelerin gelişmişliği ve kalkınmışlığı daha çok kişilerin milli gelirden aldıkları payla değerlendirilmektedir.
AB ülkelerinin milli gelirden aldıkları pay 30–40 bin dolar dolaylarındadır.
ABD ve İsviçre gibi ülkelerin ise 45–50 bin dolarları geçmektedir.
Özellikle 20 bin dolarların üstü gelişmişliğin kabul edildiği rakamlardır.
Bu seviyenin altı gelişmekte ve geri kalmış fakir ülkeler sınıfını oluşturmaktadır.
Onlarca yıldan beri ülkemizde açıklanan milli gelirden aldığımız pay 1500–2000 dolar dolaylarındaydı.
Özellikle 1990 öncesi milli gelirden aldığımız pay bu seviyelerdeydi.
Ülkemizde AB ölçüleri dikkate alınarak son yapılan yeni hesaplamalara göre 7500 dolarlara çıktığı açıklanmıştır.
Bu değer yüksek görünse bile Türk insanının gelişmişlik seviyesi hiçbir zaman bu rakamlar olmamalıdır.
Bu değere nereden bakarsak bakalım fakir ülkeler sınıfından kurtarmıyor bizi.
Türk insanının sahip olduğu potansiyeller bu seviyeleri asla kabul etmez.
Ancak birbirimize tahammülsüzlüğümüz birçok gelişmenin önünde en büyük engeli teşkil etmektedir.
Tarihte 16 tane devlet kurduğumuzla övünürüz.
Fakat hiç düşünmeyiz ki bu devletlerin hemen hemen tamamını da yine kendimiz yıkmışızdır.
Kendi halkımızı kendimiz bölmüşüz, birbirine düşürmüşüzdür.
Bunlardan da maalesef hiçbir zaman ders almamışızdır.
Bu günde yaşadıklarımız geçmişimizden farklı değildir.
Dünya ülkeleri nelerle meşgul oluyor bakın bizler nelerle.
Yine fakirliğe ve yoksulluğa giden yolları döşüyoruz.
Yine dünyanın gittiği yönün tersine gitmeye çabalıyoruz.
Yine akıntının tersine kürek çekiyoruz.
Yine anafor ortamı oluşturarak ülkemizin fakirleşmesi, yoksullaşması ve soyulması için ne gerekiyorsa yapmaya çalışıyoruz.
Yine 5.dünya ülkesi olarak kalmamız için elimizden geleni arkamıza bırakmamaya gayret ediyoruz.
Türkiye’nin uzun yıllardan beri varlık içinde yokluk çekmesinin anlamsızlığı ortadadır.
Artık buna dur demenin zamanı gelmedi mi?
Üç tarafı denizlerle çevrili, yeraltı ve yerüstü kaynakları bakımından zengin olan ülkemiz hala niye sefilleri oynuyor?
Ülkemizin insan kaynakları başta olmak üzere tüm olanaklara sahipken, fakir ve yoksul kalması, hepimizin kafasında bir soru işareti olarak her zaman yerini korumuştur.
Galiba uzun yıllar daha korumaya da devam edeceğe benziyor.
Çünkü gelişmişliğin önünde en büyük engel, yine kendimizin gelişmeye karşı direnişidir.