Türk
gençliği uzun zamandan beri büyük bir kimlik bunalımı içine girmiştir. Genç
insanlarımız, toplumumuzun maddi ve moral değerlerinden bilerek veya
bilmeyerek uzak tutulmaya çalışıldıkça, kimlik bunalımına sürüklenmeye
başlamıştır.
Toplumumuzda
meydana gelen alabora ya da kültürel yozlaşma, birçok problemi de beraberinde
getirmektedir.
Kültürel
yozlaşmanın gençler üzerindeki en büyük göstergesi, kendine, ailesine ve
toplumuna yabancılaşma eğilimi olarak ortaya çıkmaktadır.
Bunun neticesi
gençler arasında şiddet ve kötü alışkanlıklar hızla yaygınlaşmıştır. Adeta
gençlik şiddetle birlikte anılmaya başlamıştır.
Suçu gençlerin
ya da çocukların üzerine yüklemekle sorumluluğumuzdan kurtulamayız. Onları o
hale biz büyüklerin ittiğini hiçbirimiz unutmamalıdır.
Çocuklarımıza
hangi ölçülerin doğru, hangilerinin yanlış olduğu konusunda gerekli eğitim
verilemediğinden, yanlış ellerden esen rüzgârlara yelken açıp, yanlış yönlere
sürüklenebilmektedirler.
Milletler,
ortak maddi ve kültürel değerler etrafında şekillenmişlerdir. Ortak değerler
ne kadar çok ve bu değerlere gönüllü olarak ne kadar sahip çıkılmışsa, o
milletler ayakta kalmayı o kadar sağlıklı başarabilmişlerdir.
İnsanlar da
milletler gibidir. Çünkü insan biyolojik(maddi) ve psikolojik(ruhi) iki
unsurdan müteşekkil yaratılmıştır.
Mademki
insanlar böyle önemli iki temel değere sahiptir, bu iki değerinde toplumun
temel değer kaynaklarından iyi beslenmesi gerekir.
Beslenemediği
takdirde çeşitli alanlarda çeşitli arızi durumlar ortaya çıkmaya başlar.
Eğer siz
insanın sadece biyolojik ihtiyaçlarını dikkate alır, psikolojik(ruhi)
ihtiyaçlarını görmezden gelirseniz, o insanı büyük bir rahatsızlık ve
huzursuzluk içine girmekten kurtaramazsınız.
Nasıl ki
gerekli gıdalardan yoksun kalan insan, her türlü hastalıklara karşı dirençsiz
kalıp hastalanıyorsa, moral bakımından aç kalan ya da eksik bırakılan
insanlarında onarılması güç hastalıklara yakalanmasının önüne geçemezsiniz.
Moral değerler
insanları ve dolayısıyla toplumları ayakta ve birarada tutan en temel
değerler sistemidir.
Tabiat boşluk
kabul etmez diye bir söz vardır. Sizin boş bıraktığınız alanları mutlaka
birileri doldurur. Ondan sonrada bunlar nereden çıktı diye şaşar kalırsınız.
İşte bugün
ilköğretim okullarına kadar inmiş olan çetecilik ve şiddet faaliyetleri tüm
bu değerler sistemimizin horlanmasından, aşağılanmasından ve en basit
tabiriyle dikkate alınmamasından ileri geldiğini unutmamak gerekir.
Eğer toplumun
temel değerlerini bir tarafa bırakıp, genç nesilleri onlardan
uzaklaştırırsak, bütün yollar bu günkü gibi şiddet, hırsızlık, kapkaç, alkol,
uyuşturucu, tiner vb. alanlarına çıkacaktır.
Ondan sonrada
hepimiz bir birimize bu kadar şiddet içeren olaylar nasıl oluyor yahu diye
sorarız.
Yıllardan beri
orta öğretim kurumlarında çeteleşme, şiddet, fuhuş, kumar, uyuşturucu vb.
gibi faaliyetlerden hep söz edile geldi.
Bu gün ise
ilköğretim okullarında bile şiddet kol gezmeye başladıysa hepimizin oturup on
kere, yüz kere tekrar tekrar düşünmemiz gerekir.
Nerede hata
yapıyoruz, neleri eksik bırakıyoruz diye başta aileler ve sorumlular olmak
üzere, tüm toplum kesimleri ideolojik saplantılardan uzak, bilimin
ölçütleriyle, eğitimin nelerden yoksun bırakıldığını sağlıklı bir şekilde
değerlendirmekten başka çıkar yol yoktur.
Eğitim sistemi
hemen masaya yatırılarak anaokulundan üniversiteye kadar, A’dan Z’ye yeni
baştan ve çağın gereklerine ve milletimizin yapısına göre derhal gözden
geçirilmelidir.
Bunu birçok
araştırma sonuçları bize bas bas bağırmaktadır.
Bakın yakın
zamanda açıklanan Türk eğitim sen’in ilköğretim okullarının 7.ve 8.sınıfları
arasında yaptığı araştırmada, hepimizin tüylerini diken diken edecek sonuçlar
ortaya çıkmıştır.
Anketten çıkan
sonuçların bir kısmına şöyle bir bakalım.
Ø
Öğrenciler arasındaki taciz (sözlü, fiziksel, cinsel) oranının yüzde 92
olduğu.
Ø
Televizyon dizilerini seyretmede tercihlerinin ne olduğuna yönelik soruda ise
yüzde 21 oranı ile mafya dizilerinin ilk sırayı aldığı.
Ø
Yine
öğrencilerin yarıya yakını, yani yüzde 44.8’i aksiyon, macera, gerilim, korku
türünde filmleri izlemeyi tercih ettikleri ortaya çıkmıştır.
Bütün bunlar gösteriyor ki,
eğitim alanında bir şeyler eksik bırakılıyor. Bilimsel pencerelerden
görülenler dikkate alınmıyor ya da alınıyor gibi görünse de uygulanmıyor ya
da uygulanamıyor.
Tüm olanları polisiye
tedbirlerle önlemek mümkün değildir. Önlenemediği de yaşanan olaylarla
görülmektedir.
Zaten her insanın başına da
bir polis dikemezsiniz.
<==Anasayfa