YAZARLAR

GÜCÜMÜZÜN FARKINA VARALIM

                                     İsmail SARIÇAY                                                                                       

                                     e-posta: isaricay@gmail.com

    Dünya  devletleri içinde gelişme ve etkileme potansiyeli olarak en büyük avantaja sahip ülkelerin başında  ülkemiz gelmektedir. Adriyatik’ten, Çin’e kadar olan  coğrafi alanda, kültürel  ve etnik olarak Türkiye’nin kültür nüfuz sahası inanılmaz bir potansiyele sahiptir. Bu bölge, hem coğrafi olarak, hem de ekonomik ve stratejik  bakımlardan dünya çapında önemli bir yere sahiptir.

    Gözümüzü kulağımızı kesinlikle buralardan ayırmamak zorundayız. Bu görevi  tarih, kaçınılmaz bir şekilde her zaman bize hatırlatmaktadır. Buraları ihmal ettiğimiz müddetçe bize Anadolu’da da huzur ve güven vermeyeceklerdir.

     Herkes tarafından bilinen Osmanlı’dan bize miras kalan kültür sahalarını, maalesef  bizler boş bırakmış, bütün ilgili toplulukların bağlılıklarını her sahada ifade etmelerine rağmen onlarla yeteri kadar ilgilenmemiş ve onları hayal kırıklığına uğratmışızdır.

    Onun için devamlı başımız ağrımaktadır. Bir başka açıdan      Bosna’dan Doğu Türkistan’a , Çeçenistan’dan, kuzey Irak’a kadar   olan alan, bizim kültür alanımız olarak kabul edilebilir. Eğer tüm bunları değerlendirebilirsek, bu alanlar Türkiye açısından paha biçilmez  birer potansiyel güçtür.

       Buralarda yaşayan devlet ve toplulukları belli idealler çevresinde uzlaştırıp tek ses haline getirebiliriz. Türkiye’nin bir işareti bütün bu topluluklardan çıkacak sesle dünyayı sarsabilir ve ağırlıklı bir kamuoyu oluşturulabiliriz.

    Türkiye’nin dünya devleti olması için hemen hemen bütün şartlar hazır. Fakat ya biz farkında değiliz yada elimizde bulunan bu potansiyeli değerlendirebilecek  kapasitemiz yok demektir.

      Özellikle Ortadoğu ve Orta Asya’da  Türkiye dikkate alınmadan hiçbir güç herhangi bir faaliyete girememelidir. Ancak bakıyoruz buralarda herhangi bir konuda operasyona girişen büyük güçler sanki Türkiye yokmuş gibi davranarak hareket etmekteler.

       Tabi bu bizim kendimizi dünya üzerinde kabul ettiremeyişimizin bir eseridir. Bizim bu bölgelerde etkinliğimizi sağlayamadığımızdan dolayıdır ki kimse bizi dikkate almamaktadır.

    Tarihin altın tepsi içinde bize sunduğu fırsatları maalesef yeteri kadar değerlendiremedik. Kardeş devletler olarak tarih sahnesine çıkan  Orta Asya’daki Türk devletlerine gereken yakınlığı ve yardımı gösteremediğimizden, onlar tekrar ya Rusya’nın nüfuz alanına girmeye başladılar yada Amerika’nın yeni nüfuz bölgeleri olmaya başladılar.

     A.B.D’nin Türkmenistan ve Özbekistan gibi ülkelerde üsler oluşturmaya başlaması buna en iyi örnektir. Dünyanın Ortadoğu’dan sonra ikinci büyük enerji kaynaklarının bulunduğu bu bölge bütün imkanlarımıza rağmen vurdum duymazlığımız sayesinde, elimizden çıkmakta olup başkalarının kontrolüne geçmek üzeredir.

     Öyle sanıyorum ki A.B.D’nin Orta Asya’da  iki amacı var. Birinci amaç Orta Asya’daki enerji potansiyelini ele geçirmek, ikinci önemli amaç ise  nükleer güce sahip  tek İslâm ülkesi olan Pakistan’ı kontrol etmek ve  bu güçten arındırmaktır diyebiliriz.  Tabi ki Rusya’da boş durmuyor. A.B.D ile dirsek temasına geçerek terazinin öbür kefesini dengelemeye çalışıyor.

      Bu devletlerin uzun süre buralarda çıkarlarını koruyabilmeleri için bölge ülkeleri arasında da, bu günden yeni itilaf alanları oluşturmaya başlayacaklarını pek yakında görmeye başlayacağız.  

    Türkiye devamlı iç sorunlarla değil biraz da hayati öneme haiz bu bölgeyle de yakından ilgilenmek zorundadır. Yoksa tekrar böyle fırsatları yakalamak için, bir yüz yıl daha beklemek zorunda kalırız.

<==Anasayfa