YAZARLAR

GÜNAYDIN ÇOCUKLAR

                                     İsmail SARIÇAY                                                                                       

                                     e-posta: isaricay@gmail.com

             Yedi yaşımıza basıp okula ilk adımımızı attığımız gün ilk duyduğumuz söz,öğretmenlerimizin “günaydın çocuklar” sözüdür. Buna karşılık hepimizin koro halinde verdiğimiz cevap ise “sağol öğretmenim” cümlesidir. Yıllar yılı her sabah bu sözler tekrarlanır durur.

         Hepimiz o ilk okula başladığımız günü,kalemi bile tutamadığımız o günlerin nostaljisini hayat boyu hiç unutamayız. Öğretmenimizin her söylediği, ana ve babamızın söylediklerinden daha doğru ve güvenilirdir artık. Zaman zaman ana ve babalarımıza,”senin söylediğin yanlış,benim öğretmenim şöyle şöyle dedi “dediğimiz çok olmuştur.

        Bizlere okumayı yazmayı,her türlü bilgi ve beceriyi,ülkemizi ve dünyayı öğreten ve tanıtan hep öğretmenlerimiz olmuştur. Atatürk bir sözünde ”Öğretmenler cumhuriyet sizlerden,fikri hür,vicdanı hür,irfanı hür nesiller ister” derken öğretmenliğin ne kadar önem arz ettiğini,bir ülkenin geleceğinin öğretmenlere bağlı olduğunu vurgulamıştır.

           Dünya ile yarışacak insanları yetiştirecek,Türk kültürünü ve medeniyetini yaşatacak ve geliştirecek olanda yine öğretmenlerdir. Bu konuda yine Atatürk  “Türk kültür ve medeniyeti atinin ufkunda bir güneş gibi parlayacaktır” derken,bunun baş mimarlarının öğretmenler olduğunu vurguluyordu.

Bütün insanları ve meslek gruplarını yetiştiren,öğretmenlik mesleğinin bütün bu önemine rağmen,ülkemizde meslek grupları içinde ekonomik olarak en alt sıralarda yer alması oldukça düşündürücü ve vahim bir durumdur.

 Halbuki gelişmiş ülkelere baktığımızda meslek grupları içinde, birinci üst gelir grubunu öğretmenler teşkil etmektedir. Diğerleri ondan sonra gelir. Bunun karşılığı da o ülkelerin geldiği yüksek gelişmişlik düzeyi olmuştur.

Ülkemizde öğretmene verilen bu alt sıralardaki düşük gelir seviyesi, otomatik olarak,ister istemez eğitim ve öğretime yansımakta,öğretmenleri geçimini sağlamak için ikinci,hatta üçüncü iş peşinde koşmak zorunda bırakmıştır. Öğretmene,eğitim ve öğretime verilen değer neyse,o ülkenin ekonomisi,sağlığı,güvenliği,sosyal yaşamı v.b alanlardaki seviyesi de odur dersek yanılmış olmayız.

Bir öğretmenin anlattığı şu olayı hiç unutmam. Bir öğretmen yaramaz bir öğrencinin velisini(babasını),çocuğun durumunu görüşmek üzere okula çağırır. Veli okula gelir. Çocuğunun öğretmenini bulur. Daha öğretmenin kendisine çağrılma sebebini bile söylemeye fırsat tanımadan,veli şöyle çıkışır. “Sen kim oluyorsun da beni ayağına çağırıyorsun. Ben senin iki katın maaş alıyorum sen kimsin ki!” diye densizce bağırır. Bu durum öğretmenlerin hakkı olmasa gerek. Her şeyden       fedakarlık yapılır ama eğitim ve öğretimden yapılmaması gerekir.

Eğer yapılırsa öğretmenin toplumdaki değeri biraz önce anlattığımız örnek olayda olduğu gibi olur. 24 kasım öğretmenler gününde laftan ziyade icraatlar yapılmalıdır. Laflar öğretmenlerin maalesef karnını doyurmuyor.24 kasım 2001 günü sayın Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer “bu zamana kadar hep öğretmenler fedakarlıkta bulundu,birazda devlet fedakarlıkta bulunsun” diyerek öğretmenlerin tercümanı olmuş ve mağduriyetlerini dile getirmiştir. Kendisine teşekkür ediyoruz.

Büyüklerimiz bütün ekonomik sıkıntılara rağmen,kendilerini de yetiştiren öğretmenlerin sıkıntılarını,ertelemeye mahal bırakmadan çözmeleri gerekmektedir. Yetkililerin geçmiş olsun manasında “Günaydın öğretmenim”  dememelerini dileyerek, bütün öğretmenlerin buruk da olsalar 24 kasım öğretmenler gününü kutluyorum.

<==Anasayfa