Yedi yaşımıza basıp okula ilk adımımızı attığımız gün ilk duyduğumuz
söz,öğretmenlerimizin “günaydın çocuklar” sözüdür. Buna karşılık hepimizin
koro halinde verdiğimiz cevap ise “sağol öğretmenim” cümlesidir. Yıllar yılı
her sabah bu sözler tekrarlanır durur.
Hepimiz o ilk okula başladığımız günü,kalemi bile tutamadığımız o günlerin
nostaljisini hayat boyu hiç unutamayız. Öğretmenimizin her söylediği, ana ve
babamızın söylediklerinden daha doğru ve güvenilirdir artık. Zaman zaman ana
ve babalarımıza,”senin söylediğin yanlış,benim öğretmenim şöyle şöyle dedi
“dediğimiz çok olmuştur.
Bizlere
okumayı yazmayı,her türlü bilgi ve beceriyi,ülkemizi ve dünyayı öğreten ve
tanıtan hep öğretmenlerimiz olmuştur. Atatürk bir sözünde ”Öğretmenler
cumhuriyet sizlerden,fikri hür,vicdanı hür,irfanı hür nesiller ister”
derken öğretmenliğin ne kadar önem arz ettiğini,bir ülkenin geleceğinin
öğretmenlere bağlı olduğunu vurgulamıştır.
Dünya ile yarışacak insanları yetiştirecek,Türk kültürünü ve medeniyetini
yaşatacak ve geliştirecek olanda yine öğretmenlerdir. Bu konuda yine Atatürk
“Türk kültür ve medeniyeti atinin ufkunda bir güneş gibi parlayacaktır”
derken,bunun baş mimarlarının öğretmenler olduğunu vurguluyordu.
Bütün insanları ve meslek
gruplarını yetiştiren,öğretmenlik mesleğinin bütün bu önemine
rağmen,ülkemizde meslek grupları içinde ekonomik olarak en alt sıralarda yer
alması oldukça düşündürücü ve vahim bir durumdur.
Halbuki gelişmiş
ülkelere baktığımızda meslek grupları içinde, birinci üst gelir grubunu
öğretmenler teşkil etmektedir. Diğerleri ondan sonra gelir. Bunun karşılığı
da o ülkelerin geldiği yüksek gelişmişlik düzeyi olmuştur.
Ülkemizde öğretmene
verilen bu alt sıralardaki düşük gelir seviyesi, otomatik olarak,ister
istemez eğitim ve öğretime yansımakta,öğretmenleri geçimini sağlamak için
ikinci,hatta üçüncü iş peşinde koşmak zorunda bırakmıştır. Öğretmene,eğitim
ve öğretime verilen değer neyse,o ülkenin ekonomisi,sağlığı,güvenliği,sosyal
yaşamı v.b alanlardaki seviyesi de odur dersek yanılmış olmayız.
Bir öğretmenin anlattığı
şu olayı hiç unutmam. Bir öğretmen yaramaz bir öğrencinin
velisini(babasını),çocuğun durumunu görüşmek üzere okula çağırır. Veli okula
gelir. Çocuğunun öğretmenini bulur. Daha öğretmenin kendisine çağrılma
sebebini bile söylemeye fırsat tanımadan,veli şöyle çıkışır. “Sen kim
oluyorsun da beni ayağına çağırıyorsun. Ben senin iki katın maaş alıyorum sen
kimsin ki!” diye densizce bağırır. Bu durum öğretmenlerin hakkı olmasa gerek.
Her şeyden fedakarlık yapılır ama eğitim ve öğretimden yapılmaması
gerekir.
Eğer yapılırsa öğretmenin
toplumdaki değeri biraz önce anlattığımız örnek olayda olduğu gibi olur. 24
kasım öğretmenler gününde laftan ziyade icraatlar yapılmalıdır. Laflar
öğretmenlerin maalesef karnını doyurmuyor.24 kasım 2001 günü sayın
Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer “bu zamana kadar hep öğretmenler
fedakarlıkta bulundu,birazda devlet fedakarlıkta bulunsun” diyerek
öğretmenlerin tercümanı olmuş ve mağduriyetlerini dile getirmiştir. Kendisine
teşekkür ediyoruz.
Büyüklerimiz bütün
ekonomik sıkıntılara rağmen,kendilerini de yetiştiren öğretmenlerin
sıkıntılarını,ertelemeye mahal bırakmadan çözmeleri gerekmektedir.
Yetkililerin geçmiş olsun manasında “Günaydın öğretmenim” dememelerini
dileyerek, bütün öğretmenlerin buruk da olsalar 24 kasım öğretmenler gününü
kutluyorum.
<==Anasayfa