HEP KAYBETTİK

İSMAİL SARIÇAY

E-posta: isaricay@gmail.com                                                                  

      Halkımız arasında şöyle bir söz dolaşır. Türk milleti olarak biz savaş meydanlarında kazanır, fakat barış masalarında hep kaybederiz.

Özellikle Yunanlılara karşı gerçekten de hep kaybettik. Yunanlılar Mora yarımadasında bağımsızlıklarını elde ettikten sonra, devamlı bizim aleyhimize kazanmışlar ve büyümüşlerdir. Batı Trakya, Girit, on iki ada ve üç bin dolaylarındaki Ege adalarını  masa başında kazanmışlardır. Megola idea’larına adım adım ilerlemişlerdir.

Biz ise devamlı geri çekilmiş ve kaybetmişizdir. İşte yeni bir kaybetme ve kazanma masası yine önümüze geldi. Kıbrıs masası.

Bütün Avrupa bir oldu yunanlıların lehine, Türkiye’nin aleyhine olacak şekilde taarruzda bulunmaktadırlar. Kıbrıs’taki Türk halkını azınlık ve Türk haklarını da bertaraf etmek için, büyük bir blok oluşturdular.

Yetmedi Birleşmiş milletleri ve ABD’yi de peşlerine aldılar. Yine bize masa başında kaybettirmek üzere hepsi üzerimize çullanıyorlar.

Biz ise bu zamana kadar dünyadaki herkesi kendimize düşman belledik. Hiçbir ülkeyle doğru dürüst dostluk kuramadık, kendimizi anlatıp tanıtamadık. Bunlara kardeş Orta Asya Türk Cumhuriyetleri de dahil.

Herkesin çeşitli bahanelerle  bizim düşmanımız olduğunu,  bizim için gizli emelleri bulunduğunu düşündük ve söyledik durduk. Ne komşularımızla, ne de diğer dünya ülkeleriyle barışık olamadık.

Böyle olunca da bölge ve dünya meselelerinde her zaman yalnızları oynadık ve oynamaya da devam ediyoruz.

 En haklı davamız olan Kıbrıs meselesinde bile yanı başımızda, ne acıdır ki hiç kimseyi bulamıyoruz.

Bulamayız çünkü bizim de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanıyıp tanımadığımız bile belli değil.  Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ı ve hükümet başkanlarını  çeşitli zamanlarda Türkiye’yi ziyarete geldiklerinde, onları devlet protokolüyle hava alanlarında hiçbir zaman karşılamadık. Devamlı onların  Türkiye’ye  çalışma ziyaretine geldiğini söyledik.

Eğer biz  gerçekten Kuzey Kıbrıs Türk cumhuriyetini tanımış olsaydık, nasıl ki Almanya, Fransa, Mısır Cumhurbaşkanını vb hava alanlarında karşılıyorsak, Denktaş’ı da öyle karşılamamız gerekirdi. Çünkü o bir devletin Cumhurbaşkanıdır. Ama bunu çeşitli korku ve çekincelerle yapmadık, yapamadık.

Bu durumu gören değişik dost bildiğimiz ülkelerde, Kuzey Kıbrıs Türk cumhuriyetini tanıyamadı yada tanımaya gerek görmedi. Sadece Bengaldeş tanımıştı, o da çeşitli baskılarla tanımaktan vazgeçti.

İşte bütün bunların sonucu, dünya ülkeleri şu günlerde Kıbrıs konusunda bizim yanımızda değil, Yunan’lıların ve Rum’ların yanında saf tuttu.

Masa başında yine önemli bir milli davamızda kaybetmeyle karşı karşıya kaldık. Bu defa tarihten de ders çıkartarak, bakalım kazanmasını becerebilecek miyiz?

Tarihe baktığımızda ne zaman ki bize dost gibi davranıp, bizlerden bir şeyler isteyenler, her zaman bizden bir şeyler koparmışlardır. Ne zaman da karşımızda diklenmişler ve görünür şekilde üzerimize gelmişlerse, Türk milleti olarak bizler derlenip toparlanıp haklarımızı korumasını bilmişizdir. Yani bizlere zorla bir şeyler yaptırılmaya kalkıldığında, karşı taraf emellerine pek kavuşamamıştır.

Bakın yakın tarihlerde Apo’yu Yunanlıların elinde yakaladığımızda, tam da Yunanlıları teröre destek veren ve teröristleri koruyan, yataklık yapan bir ülke olarak ilan etme fırsatı bulmuşken, her fırsatta bize sözlü saldırıda bulunan Yunanlılar, hemen barış ve kardeşlik türküleri söylemeye başlamışlardır.

 Böylece ellerinde patlamak üzere olan PKK  ve terör örgütü  başının koruyucusu olarak bütün dünyaya, terör ve teröristlere yataklık yapan ülke olarak anılmaktan bir manevrayla kurtulmuşlardır. Onlar elimizdeki bu güçlü kozu da kardeşlik türküleriyle   alıverdiler. Ne yazık ki o fırsatı da böylece  kaybediverdik.

Şimdi kimse Yunan düşmanlığı yaptığımızı filan düşünmesin. Kimseye düşmanlığımız yok. Sadece millet olarak kendi zaaflarımızdan bahsediyoruz. Bu zaaflarımız neticesinde de neleri kaybettiğimiz ve kaybedebileceğimizi söylüyoruz.

Yakın zamanda yapılacak görüşmelerde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kazanılmış bütün haklarını koruyarak, adada hem barış anlaşmasını yapabilmeli, hem de AB engeli olmaktan çıkarabilmeliyiz.

Kıbrıs’ta savaşta kazandıklarımızı, kurulacak Annan masasında da kaybetmeden kalkmasını bu sefer başarmalıyız.

Böylece savaşlarda kazanır, masa başında hep kaybederiz inanışını da yıkmış olacağız.

23.12.2003