HUZUR  

İSMAİL SARIÇAY

E-posta: isaricay@gmail.com                                                                  

           İnsanların hayatta aradığı ve ulaşmaya çalıştığı hedef, her zaman huzurlu ve mutlu bir hayattır.

Huzurlu ve mutlu bir hayata ulaşmak için ise, biz insanlar her türlü sıkıntıya katlanmayı, gecemizi gündüzümüze katarak çaba göstermeyi, yorulmayı ve terlemeyi göze alırız.

 Fakat huzura kavuşmayı yada tam manasıyla her bakımdan rahata ulaşmayı belki de bir türlü başaramayız.

Çünkü istek ve arzularımız her gün çeşitlenmekte, birisine ulaşsak diğerine gücümüz yetmemektedir.

Aslında ihtiyaçların sınırı da yoktur. Ekonominin anlamı da zaten bunu söylüyor. Sınırlı kaynaklarla, sınırsız ihtiyaçları karşılama faaliyeti.

Tabi ki insanlar huzur ve güveni, sadece maddi ihtiyaçların karşılanmasında aradığı müddetçe, bunun pek mümkün olamayacağı da apaçık ortaya çıkıyor. Çünkü insan madde ve manadan(ruhtan) oluşmaktadır.

Böyle olunca, bir maddi, bir de manevi ihtiyaçların olduğu herkesçe malum. 

Eğer maddi ihtiyaçlar karşılanıp, manevi ihtiyaçlar karşılanmazsa moralimizin yerinde olmadığını, hayattan tat almadığımızın farkına varırız.

Tersinden bakacak olursak, manen ihtiyaçlarımızı tatmin ettiğimizde, eğer fakru zaruret içinde olursak, yine istediğimiz huzur ve mutluluğa kavuşamayız.

Halk arasında bir deyim vardır. Namerde muhtaç olmamak. Namerde muhtaç olmadan yeterli maddi kaynaklara sahip olmakla birlikte, moral değerlere de sahip olursak,  huzur ve mutluluğu yakalamamız daha kolay olacaktır.

Yaşadığımız Ramazan ayında, varlıklıların yoksulları gözlediğini, sosyal yardımlaşmanın zirveye ulaştığını, gönüllerin yumuşadığını, kinlerin azaldığını ve herkesi manevi bir atmosferin sardığını görüyoruz. Bunu televizyon, radyo ve basın organlarında da açık açık görmek mümkün.

Bu ayda tüm toplumumuzu saran huzur ve güven ortamı, sokaklarda bile fark ediliyor.

İnsanların Ramazanda daha uyumlu, birbirini kırmaktan ve bir birinin haklarına tecavüz etmekten mümkün olduğunca daha çok kaçındığını görüyoruz.

Devamlı endişe duyduğumuz hırsızlıkların, arsızlıkların, kavgaların ve cinayetlerin en aza indiğini çevremizden, basın ve yayın organlarından izliyoruz.

Böylece insanların maddi ve manevi ihtiyaçlarının belli oranlarda  dengelendiği anlarda, daha mutlu ve huzurlu olabileceğini de anlıyoruz.

Tek taraflı ihtiyaçların karşılanması yada giderilmesinin, insanları mutlu etmediğini ve huzurlu kılmadığını görüyoruz.

Çünkü maddesel bir ihtiyacımızı karşılasak hemen peşinden bir başka ihtiyaç devreye giriyor. Kışlık ev alsak, yazlık ev ihtiyacı, araba alsak hemen sonrasında yeni modelleri devreye giriyor. Bu defa onlara ulaşmaya çalışıyoruz.

 Her yeni ihtiyaç, belli bazı sıkıntıları da beraber yanında taşıyor. Bunun en bariz örneği, maddi ihtiyaçlarını karşılayabilecek ekonomik düzeye ulaşmış batı toplumları başta olmak üzere, bir çok gelişmiş, zenginleşmiş toplum ve kişiler, hayattan aradığı tadı ve huzuru bir türlü yakalayamamaktadır.

Yatların, katların, adaların, son model araba ve uçakların sahipleri de olsalar, sonunda görülüyor ki, yine istediği huzur ve mutluluğa bir türlü kavuşamıyorlar.

 Huzur, barış ve güvenin sağlıklı olması için, kişilerin madden ve manen ihtiyaçlarının asgari düzeyde karşılanmış olması, daha sağlıklı insan ilişkilerini ve toplum yapısını ortaya koyuyor.

Ancak böyle bir toplum içinde yaşayan fertlerin, daha mutlu, huzurlu ve güven içinde yaşamaları söz konusu olabiliyor.

Sağlıklı, mutlu ve huzurlu günler dileğiyle.

27.10.2004