İSRAF EKONOMİSİNE SON VERİLMELİDİR

İSMAİL SARIÇAY

E-posta: isaricay@gmail.com

           Ülkemizin en büyük problemlerinin başında israf ve israf ekonomisi gelmektedir. Nereye bakarsak bakalım, hatta evlerimizden başlayarak bakacak olursak kıt kaynaklarla elde edilen değerleri nasıl Çar çur ettiğimiz açıkça görülür.

              İş gücünde, parada, suda, enerjide, zamanda, sağlıkta vb. her alanda inanılamayacak kadar  israfın içine batmış durumdayız.

              Eğer bu fakirlik ve yoksulluktan, geri kalmışlıktan kurtulmak istiyorsak,  bütün alanlardaki israfı önleyecek tedbirlerin,  hiç zaman geçirilmeden alınması gerekir.

Nereye gidersek gidelim, en basitinden bakacak olursak, apartmanların önlerindeki çöp konteynırlarının çevresinde bütün bütün ekmeklerin bayat bahanesiyle atıldığını görürsünüz.

Halbuki ülkemizde bir ekmeğe muhtaç insanların sayısı milyonlarla ifade edilmektedir.

Nedir bu israf ve lüks çılgınlığı anlamak mümkün değil. Bu durumu her alanda görmek mümkün.

Bir çok kurum ve kuruluşlarda sadece kişilere maddi gelir yada ekstradan menfaat sağlamak için, üretime ve verimliliğe hiç mi hiç katkı sağlamayan kişilere özel mesai ve iş sağlama uygulamaları başlı başına bir israf ve haksız kazanç ulufesi haline gelmiştir.

Yoksa ülkemizde yeterli para da, kaynak da var. Ancak bu kaynaklar, sen ben, senin benim yakınımsın diye birilerine bir şekilde aktarılmaktadır.

Böylece bir kısım insanlar malı götürürken bir kısım insanlarda maalesef yiyecek ekmeğe muhtaç olarak hayatını idameye çalışmaktadır.

Ülkemizin  kaynakları, tüm insanlarımıza dengeli şekilde aktarılması gerekirken, ahbap çavuş ilişkisiyle belli bazı  kesimlere aktarılmaktadır.

Dolayısıyla hak, hak sahiplerine gitmemekte ve büyük bir adaletsiz gelir dağılımına da yol açılmaktadır.

Buralara aktarılan bu haksız  kaynaklar, israf edilen kaynaklardır. Bunların önüne mutlaka geçilmelidir.

 Eğer bütün kuruluş ve kurumların kaynakları kontrol edilir, denetim altına alınıp gerekli ve zaruri ihtiyaçlara göre harcama yapılabilirse, ülkemiz bu büyük ekonomik krizden, ele güne muhtaç olmadan, çok kısa zamanda ve rahat bir şekilde çıkabilir.

Baştan sonuçlanmayacağı belli olan  ve gösteriye dönük  temel atma ve yatırımların, bundan böyle mutlaka önüne geçilmelidir ki, halkın buralarda  israf edilen  kaynakları, halkımızın gerçek problemlerinin çözümünde kullanılabilsin.

Türk insanının inancında ve kültüründe “israf haramdır” sözü büyük bir yer tutar.  Bu sözün ve kıt kaynaklarımızın yerinde değerlendirilmesi ve uygulanması neticesinde, bütün toplum kesimlerinde, kuruluş ve kurumlarında, israfın önüne geçilebilmesi mümkündür.

Her sorumlu mevkideki insanlar, halkımızın bu kıt kaynaklarını harcarken, harcama yaptıkları alanların halkımızın refah ve mutluluğuna katkıda bulunup bulunmadığını, halkımızın iş ve aş bulmasına yardımcı olup olmadığını, bu kaynaklarda yetimlerin ve mazlumların hakkı bulunduğunu düşünerek bu harcamaları yapmaları gerekir.

İşte o zaman  israfın önüne geçilmiş olabileceği gibi, ekonomik dengelerin de daha rahat kurulmasına yardımcı olunacaktır. 

         Aksi taktirde israfla, darlık, yokluk, zorluk, yoksulluk, yolsuzluk, hırsızlık, başkasına kulluk  ve sefaletle yaşamaya devam ederiz. 19.11.2002