İSMAİL SARIÇAY

E-Posta: isaricay@gmail.com

İTALYA NOTLARI

-2-

 FLORANSA GEZİMİZ

25 Ocak 2016 günü sabah kahvaltıdan sonra saat 8:00 dolaylarında bir taksiye atlayarak Riccione tren istasyonuna gittik. Floransa’ya direk tren yoktu. Önce Bologna’ya oradan da Floransa’ya gidilebiliyormuş. İstasyondan Bologna’ya biletlerimizi alarak saat 9:00 da trene binerek 1,5 saat sonra Bologna’ya vardık.

Bologna’dan Floransa’ya ise hızlı tren gidiyormuş. Hızlı trene hemen biletlerimizi aldık. Saat 11:00 da hızlı tren hareket etti. Hızlı tren gerçekten hızlı trenmiş. Kısa süre sonra hızı 300 Km’ye ulaştı. Yaklaşık 45 dakika sonra Floransa’ya vardık.

Tren istasyonundan çıkar çıkmaz Ortaçağ döneminden kalma tarihi binalarla karşılaşıyorsunuz. O binalar öyle güzel korunmuş ki hayran kalmamak elde değil.

Meydanlarıyla, evleriyle, saraylarıyla, büyük taşlarla döşenmiş sokaklarıyla ve kiliseleriyle orijinalliğini kaybetmeden bu güne kadar koruyabilmişler. Bütün sokaklar yabancı ziyaretçilerle dolup taşıyor.

O eski yapıları görünce ister istemez kendi memleketimizdeki tarihi yapıların mahzunluğunu ve sahipsizliğini düşünüyorsunuz.

Büyük medeniyetler kurmuş Türk milleti olarak en azından Selçuklu ve Osmanlı eserlerinin yoğun olduğu yerleşim yerlerimizdeki bazı mahalleler, evleriyle birlikte korunup bu günlere taşınamaz mıydı diye kendi kendinize sormadan edemiyorsunuz.

Ne yazık ki bizler, eskiye ait ne varsa yakıp yıkmakta çok mahiriz. Tarihimize hakaret etmek, sövmek saymakta maalesef üstümüze yok.

İtalyanlar buraları korumakla bacasız sanayi denilen ekonomik turizm faaliyetlerini sonuna kadar değerlendirmişler. Oralardaki eserlerin modellerini ve resimlerini hediyelik eşya olarak yapmışlar. Gelen turistlere satarak ekonomiye büyük katkı sağladıkları gibi istihdam da oluşturarak büyük paralar kazandıklarını da görüyorsunuz.

Biz ki, bin, bin beş yüz yıllık arşivlerimizi bile eskiye matuf diye Bulgarlara hurda kâğıt diye satan, yakan, elimizde kalan arşivleri de rutubetli mahzenlerde çürümeye terk eden bir milletiz maalesef.

İstanbul’da, Bursa’da, Edirne’de Sivas’ta, Kayseri’de Manisa’da vb şehirlerimizde kalan az sayıdaki medeniyetimize ait eserleri bile bu gün korumakta yetersiz kalıyoruz.

 Eski Roma ve Bizans eserlerine verdiğimiz önemi maalesef kendi eserlerimize gösteremiyoruz.

Bu durum karşısında gel de sen hayıflanma. Her neyse buda bizim geçmişimize ve tarihimize karşı düşmanlığımız, en hafif tabiriyle vurdumduymazlığımız diyelim.

Floransa’da meşhur Santa Maria Katedrali, saraylar ve evler orijinal haliyle korunmuş. Floransa’nın içinden geçen Irmağın üstündeki köprünün üstü de görmeye değer yerlerden biri. Köprünün üzerine sıra sıra binalar yapmışlar. Binaların altında da küçük küçük dükkânlar var. Bu dükkânlar daha çok sarraflara ait.  

Birde köprünün ortasında bir heykel var. Heykelin çevresi demir çitlerle çevrilmiş. Bu demir çitlere Türkiye’de ağaçlara bez bağlandığı gibi dilek maksadıyla kilitler asılıp kilitlenmiş. Kilitlerin üzerine insanlar isimlerini yazmışlar ya da yazdırmışlar. Anahtarlarını da köprünün altından geçen nehre atıyorlarmış.

Kilitlerde Türk isimleri de var mı diye bir kısmına göz gezdirdik. Fakat bulamadık. Ancak yanındaki duvarın üstüne silinmeyecek mürekkeple yazılmış Türkçe isim ve yazılar gördük. Bu tip batıl inançların sadece Türkiye’de değil Avrupa’da da var olduğunu gördük.

Heykeltıraş Mikelanj’ın Davut heykellinin de bulunduğu meydanda birçok tanınmış tarihi şahsiyetlerin heykellerinin bulunduğu meydanı ziyaret ettik. Hatta bu bölgede çok sayıdaki binanın dış cephelerinde de çok sayıda heykel var. Duvarlardaki bu heykeller o binaların bulunduğu sokaklara ve evlere ayrı bir hava katmış.

Floransa’da domuz ürünlerinin pek tüketilmediğini, burada daha çok büyükbaş hayvanların, özellikle dana eti ürünlerinin ilgi gördüğünü öğrendik.

Floransa’nın önemli yerlerini böylece gezdikten sonra tekrar merkezi tren istasyonuna giderek tekrar Ricciona’ya dönmek için biletlerimizi aldık. Bologna’ya kadar hızlı, Bologna’dan Ricciona’ya da normal tren bileti alarak saat 17:00’da yola çıktık.

Bologna tren istasyonu dört katlı yapılmış. Bineceğiniz istasyonu bulmak için bir hayli gayret sarf etmeniz gerekiyor.  

Bindiğimiz tren kompartımanlı bir trendi. Her kompartıman altışar kişilikti. Trenlerde hiç bilet kontrolü yapan kondüktör görmedik. İstasyonlarda inenler binenler kontrol edilmiyordu. Meğer biletsiz binen olup da yakalanırsa büyük cezası varmış. Onun için kimse biletsiz binmeye cesaret edemezmiş. Doğrusu iyi bir yöntem bulmuşlar.

Saat 18:00’da Bologna’dan hareket eden tren 19:30 dolaylarında Ricciona tren istasyonuna vardı. Otelimiz buraya yakındı. Saat 20:00 dolaylarında otelimize vardık. Artık İtalya’da son gecemizdi o gece.

26 Ocak 2016 sabahı kahvaltıdan sonra servise binerek Rimini’ye gittik. Trafik oldukça sıkışıktı. Servis saat 10:30’daydı. Dolayısıyla servise birkaç dakika geç kaldık. Servisin kalktığı yere vardığımızda servisin 2-3 dakika önce gittiğini öğrendik. İster istemez bir sonraki servise kaldık.

Bologna’dan İstanbul’a uçağımız yerel saatle 14:30’daydı. Saat 11:00’da yeni bir servis koyduklarını öğrendik. Yarım saat bekleyerek ona bindik. Yerel saatle 12:30 dolaylarında Bologna hava alanına vardık.

Hava alanında kalkış saatimizi beklerken bir anons yapıldı. İstanbul’daki olumsuz hava şartları nedeniyle uçağın kalkış saatinin saat 15:00’a alındığı anons edildi.

Dolayısıyla havaalanında yarım saat daha fazla bekledik. Anons edildiği gibi uçağımız saat 15:00’da hareket etti. Uçakta İstanbul’a 2 saat 10 dakika sonra varılacağı planlandığı anons edildi. Yani 17:10 dolaylarında İstanbul’daydık. Fakat İstanbul Sabiha Gökçen hava alanına varıldığında hava şartlarının uygun olmaması nedeniyle uçağımız havaalanına hemen inemedi. Neticede saat 18:00 dolaylarında hava alanına uçağımız iniş yaptı.

Biletlerimiz İzmir havaalanına kadar olmasına rağmen benim Ankara’ya gidecek olmam dolayısıyla yol arkadaşlarımla İstanbul Sabiha Gökçen havaalanında ayrıldık.

Şakir Sarıçay ve Cemal Kaplan 19:30’da İzmir uçağıyla İzmir’e, bende 21:00’da Ankara uçağıyla Ankara’ya hareket ettik. Saat 21:50 dolaylarında Esenboğa havaalanına indik. Havaalanından oğlum beni alarak saat 23:00 dolaylarında eve vardık.

Böylece belasız kazasız tekrar yurdumuza dönerek 4 günlük İtalya gezi programımız sona ermiş oldu.

SON