KAPIMIZ GICIRDIYOR

 

Kafkasya bizim beş bin yıllık geçmişimizin kapısı, hem de avlusudur.

Bu kapı Sovyetler zamanında 70 yıl bize kapalı tutuldu.

Avluya çıkıp kardeşlerimizle bir araya gelemedik, birbirimizin yüzüne bile hasret kaldık.

Bu yetmiş yılda ailemizin diğer fertleriyle görüşemedik, konuşamadık, dertleşemedik birbirimizin sorunlarına çare olamadık.

Yeni nesillerimiz birbirini unuttu, birbirine yabancılaştı.

Örflerimiz ortak özelliklerimizi anlatır durumdan çıktı.

 Dillerimiz bile başkalaştı.

Birbirimizi anlayamaz olduk.

Hatta 1990’lı yıllarda Televizyonlarda Azerilerle yapılan söyleşileri izleyen bir milletvekilimiz şöyle demişti.

“Aaa Azerilerde Türkçe konuşuyor”.

Düşündürücü değil mi?

Düşünün ülkemizde Üniversite mezunu insanlar, kapı dibi komşumuz, kardeşimiz olan Azerbaycan’dan bile bihaber olmuştu.

Türk okumuşu, yazarı, çizeri, kısaca Türk eliti Azerbaycan’ın yanında Türkmenistan, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan gibi Türk devletleri ve Dağıstan, Tataristan vb. onlarca özerk Türk Sovyet cumhuriyetlerinden zaten bihaberdi.

Rus-Gürcistan savaşı, Rusların tekrar anayurdumuzun kapısı niteliğini taşıyan Gürcistan kapısıyla oynamaya ve kapatmak için gıcırdatmaya başladıklarını görüyoruz.

Ruslar, Türkiye’nin Kafkaslar ve orta Asya’nın tek kapısı olan Gürcistan kapısını tekrar ellerine geçirmek için çeşitli manevralar peşine düştüler.

Gürcistan’ın bir iç meselesi olan Güney Osetya’ya yaptığı operasyonları bahane ederek Gürcistan’a geniş çaplı saldırılar başlattı.

Önüne gelen her şeyi yakıp yıkan Ruslar bütün ateşkes ve barış çağrılarına kulak asmıyor.

Türkiye’nin ve batılı devletlerin tüm çağrılarına rağmen bildiğini okumaya çalışıyor.

Ateşkesi hem kabul etmiş gözüküyor hem de sessiz saldırılarına devam ediyor.

Gürcistan bizim hem kardeş,  hem akraba hem de komşumuz olan bir devlettir.

Gürcistan bizsiz, bizde Gürcistansız huzurlu yaşayamayız.

Onların ayağına diken batsa bizim yüreğimiz yanar.

Onun için Türkiye’nin yan odasında meydana gelen bu tür gelişmelere bigâne kalması mümkün değildir ve kalamaz da.

Kafkasya bizim nefes borumuz ve dolayısıyla Orta Asya’ya açılan tek güvenli kapımızdır.

Buranın her durumda açık kalması bizim için hayati öneme sahiptir.

Gürcistan kapısının açık kalması için en büyük görev de Türkiye’ye düşmektedir.

Sanıyorum yetkililerde bunun farkında olduklarından gerekli adımlar atılmaya çalışılıyor.

Başbakanımızın Rusya ve Gürcistan ziyaretleri de bunun bir göstergesidir.

ABD ve AB’nin çabaları belki göstermelik olabilir ama bizim bütün taraflarla samimi bir şekilde ilişkilerimizi sürdürüp sorunların adil olarak çözülmesine katkıda bulunmamız gerekir.

Bütün sorunlar uluslararası kurallar çerçevesinde ve adil olarak diplomasi tarafından çözülmelidir.

21.yüzyılda insanlar artık savaş vahşetini devre dışı bırakmasını başarabilmelidir.

18.08.2008