YAZARLAR

  

KAVGASIZ YAŞAMAK

        İsmail SARIÇAY                                                                   20.06.2006

e-posta: isaricay@gmail.com                                            

 

Halkımız arasında sık sık söylenen şu söz hep aklıma takılmıştır. “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” .

Her zaman kendi kendime sormuşumdur. Bu söz gerçekten doğrularımı ifade ediyor, yoksa temennilerimi?

Genellikle vardığım sonuç temennilerden ibaret olduğudur.

Çünkü 1960’lı yıllardan bugüne kadar geçen zamanı az çok okuyarak, yazarak ve yaşayarak biliyoruz.

O günlerden bu günlere baktığımızda ülkemizde birbirimizi yemekten daha iyi bir iş yaptığımızı söylemek mümkün olmamaktadır.

Gençlik dönemlerimiz iç kargaşalarla geçti.

Birçoklarımızca bilinen bazı odaklar, Türk gençliğini birbirine düşürmüştü.

 Binlerce gencimiz o kargaşada, hayatının baharında ortadan kaldırılmıştı.

Olgunluk dönemlerimizde de ülkemizde yine maalesef kavgasız gün geçmedi diyebiliriz.

 Hep gerginlik hep kargaşa ortamları oluşturulmaya çalışıldı ve hala çalışılmaktadır.

Tüm bu görüp, yaşadıklarımız bize şunu söyletmeye zorluyor. “Türk’ün Türk’ten başka düşmanı yoktur”.

Belki birçoğumuz bu söze tepkide gösterecektir.

Peki, 40-50’li yaşlardaki vatandaşlarımız yaşadığı zaman dilimini film şeridi gibi gözünün önünden şöyle bir geçirse acaba nasıl bir karara varacaktır.

Kendi kendine şöyle diyebilecek midir dersiniz?

Hayatım öyle mutlu öyle barış ve huzur içinde geçmiştir ki, geçmiş yıllarım her zaman benim özlem duyacağım yıllar olacaktır.

Evet, istisnalar kaideyi bozmaz kabilinden belki de diyebilen çok az sayıda insan çıkabilir.

 Ancak Türk insanının kahir ekseriyetinin aksi cevap vereceğinden eminim.

Çünkü iç çekişmelerden fakir ve sefil kalmaya mahkûm edilmişizdir.

Televizyonlardan izliyoruz. Eşeklerle hala uzak yerlerden su taşıyan vatandaşlarımız var.

 Milyonlarca gencimiz işsiz ve aşsız dolaşıyor.

Hangi çağda yaşıyoruz Allah aşkına?

Bunlar bizlere bir şeyler anlatmıyor mu acaba?

Dünya halkları arasında medeni değerler açısından alt sıralarda sayılmaktan bir türlü kurtulamıyoruz.

Eğitim konusunda yine dünya sıralamalarında son sıralarda yerimizi kimseye kaptırmıyoruz.

Üniversitelerde bilimsel çalışma ve buluşlarda ilk beş yüze bile giremiyoruz.

Kişi başına düşen milli gelirimizi, dün ekmeğe bile muhtaçken bugün bizi fersah fersah geçen Bulgaristan’ı, Romanya’yı vb. göremiyoruz.

Kavgalara ayırdığımız zaman ve enerjiyi halkımızın refah ve mutluluğundan esirgiyoruz.

Bol bol birbirimize çelme atma yöntemleriyle dünyada ün yapmaya devam ediyoruz.

Bir birimizin önünü kesmek için şeytanın bile aklına gelmeyen plan ve projeleri uygulamaya koymaktan geri durmuyoruz.

Onatlı devlet kurduğumuzla her zaman öğünüp, bunların yine iç kavgalarımız yüzünden kendimiz tarafından yıkıldığından ders almamaya devam ediyoruz.

Bu gün bile hala yaşadığımız onca yıkımdan ders almamakta ısrar etmeye devam ediyoruz.

Birbirimizin önünü kesmek için harcadığımız enerjiyi, ülkemizin kalkınması ve halkımızın mutluluğu için harcayabilsek, Türk insanı olarak dünyanın birinci lig ülkeleri arasında olmamızı kimse engelleyemeyecektir.

Halkımız artık kavgalarla yaşamak istemiyor.

Herkes halk iradesine ve hakkına razı olmasını kabullenmelidir.

Kavgalarla varacağımız nokta her zaman olduğu gibi, acılar, düşmanlıklar, gerilimler, sefillikler, yoksulluklar ve mutsuzluklardır.

Eğer bunlardan haz duyanlar varsa bilsin ki bunlar halkımızın ve ülkemizin çıkarına değildir.

Olmamıştır da.

Herkes pozisyonunu bir daha gözden geçirmelidir.

Halkımıza değer vermeyenleri ve küçük görenleri, halkımız affetse bile tarih affetmeyecektir.

<==Anasayfa