Halkımız arasında sık sık
söylenen şu söz hep aklıma takılmıştır. “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur”
.
Her zaman kendi kendime
sormuşumdur. Bu söz gerçekten doğrularımı ifade ediyor, yoksa temennilerimi?
Genellikle vardığım sonuç
temennilerden ibaret olduğudur.
Çünkü 1960’lı yıllardan
bugüne kadar geçen zamanı az çok okuyarak, yazarak ve yaşayarak biliyoruz.
O günlerden bu günlere
baktığımızda ülkemizde birbirimizi yemekten daha iyi bir iş yaptığımızı
söylemek mümkün olmamaktadır.
Gençlik dönemlerimiz iç
kargaşalarla geçti.
Birçoklarımızca bilinen
bazı odaklar, Türk gençliğini birbirine düşürmüştü.
Binlerce gencimiz o
kargaşada, hayatının baharında ortadan kaldırılmıştı.
Olgunluk dönemlerimizde
de ülkemizde yine maalesef kavgasız gün geçmedi diyebiliriz.
Hep gerginlik hep
kargaşa ortamları oluşturulmaya çalışıldı ve hala çalışılmaktadır.
Tüm bu görüp,
yaşadıklarımız bize şunu söyletmeye zorluyor. “Türk’ün Türk’ten başka düşmanı
yoktur”.
Belki birçoğumuz bu söze
tepkide gösterecektir.
Peki, 40-50’li yaşlardaki
vatandaşlarımız yaşadığı zaman dilimini film şeridi gibi gözünün önünden
şöyle bir geçirse acaba nasıl bir karara varacaktır.
Kendi kendine şöyle
diyebilecek midir dersiniz?
Hayatım öyle mutlu öyle
barış ve huzur içinde geçmiştir ki, geçmiş yıllarım her zaman benim özlem
duyacağım yıllar olacaktır.
Evet, istisnalar kaideyi
bozmaz kabilinden belki de diyebilen çok az sayıda insan çıkabilir.
Ancak Türk insanının
kahir ekseriyetinin aksi cevap vereceğinden eminim.
Çünkü iç çekişmelerden
fakir ve sefil kalmaya mahkûm edilmişizdir.
Televizyonlardan
izliyoruz. Eşeklerle hala uzak yerlerden su taşıyan vatandaşlarımız var.
Milyonlarca gencimiz
işsiz ve aşsız dolaşıyor.
Hangi çağda yaşıyoruz
Allah aşkına?
Bunlar bizlere bir şeyler
anlatmıyor mu acaba?
Dünya halkları arasında
medeni değerler açısından alt sıralarda sayılmaktan bir türlü kurtulamıyoruz.
Eğitim konusunda yine
dünya sıralamalarında son sıralarda yerimizi kimseye kaptırmıyoruz.
Üniversitelerde bilimsel
çalışma ve buluşlarda ilk beş yüze bile giremiyoruz.
Kişi başına düşen milli
gelirimizi, dün ekmeğe bile muhtaçken bugün bizi fersah fersah geçen
Bulgaristan’ı, Romanya’yı vb. göremiyoruz.
Kavgalara ayırdığımız
zaman ve enerjiyi halkımızın refah ve mutluluğundan esirgiyoruz.
Bol bol birbirimize çelme
atma yöntemleriyle dünyada ün yapmaya devam ediyoruz.
Bir birimizin önünü
kesmek için şeytanın bile aklına gelmeyen plan ve projeleri uygulamaya
koymaktan geri durmuyoruz.
Onatlı devlet
kurduğumuzla her zaman öğünüp, bunların yine iç kavgalarımız yüzünden
kendimiz tarafından yıkıldığından ders almamaya devam ediyoruz.
Bu gün bile hala
yaşadığımız onca yıkımdan ders almamakta ısrar etmeye devam ediyoruz.
Birbirimizin önünü kesmek
için harcadığımız enerjiyi, ülkemizin kalkınması ve halkımızın mutluluğu için
harcayabilsek, Türk insanı olarak dünyanın birinci lig ülkeleri arasında
olmamızı kimse engelleyemeyecektir.
Halkımız artık kavgalarla
yaşamak istemiyor.
Herkes halk iradesine ve
hakkına razı olmasını kabullenmelidir.
Kavgalarla varacağımız
nokta her zaman olduğu gibi, acılar, düşmanlıklar, gerilimler, sefillikler,
yoksulluklar ve mutsuzluklardır.
Eğer bunlardan haz
duyanlar varsa bilsin ki bunlar halkımızın ve ülkemizin çıkarına değildir.
Olmamıştır da.
Herkes pozisyonunu bir
daha gözden geçirmelidir.
Halkımıza değer
vermeyenleri ve küçük görenleri, halkımız affetse bile tarih affetmeyecektir.
<==Anasayfa