KERKÜK’ÜN ATEŞİ
İSMAİL SARIÇAY
E-posta: isaricay@gmail.com
Misak-ı milli sınırlarımız içinde yer alan Kerkük, İngilizlerin çeşitli entrikaları neticesinde milli sınırlarımız dışında kaldı. Kerkük bir Türkmen bölgesi ve dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip olmasıyla tanınır.
Kerkük son günlerde yine gündemde. Bu defa Kuzey Irak’taki Peşmerge liderlerinin densiz açıklamaları ve sonuçsuz kalmaya mahkum hayalleriyle.
Peşmerge liderlerinin, bazı bölge dışı ülkelerin kendi arkalarında olduğunu düşünerek, Kerkük ve diğer bazı bölgeler üzerinde hak iddiasında bulunduklarını görüyoruz.
Bu iddiaların ve planların asıl sahipleri Peşmergelerden ziyade, arka planda kalmaya özen gösteren diğer güçlerin iddia ve planlarıdır. Bu tarihte de böyle olmuştur, bu gün de böyledir.
Peşmerge liderleri eğer biraz teferruatlı tarih bilgisine sahip olsalardı bunu açık açık görürlerdi.
İşgal güçlerinin bir gün mutlaka bu bölgeden gideceklerini bilirler ve bölge devletlerine ve halklarına karşı daha ölçülü davranış içine girerlerdi.
Böylece Kerkük’te yakılmak istenen ateşe odun taşımaz ve alet olma yanlışlığına düşmezlerdi.
Özellikle İngilizlerin, ABD ve İsrail’in bu bölge üzerinde uzun vadeli planları olduğu, artık herkesin malumu.
Bu ülkeler direk olarak Kerkük ve çevresi hakkındaki planlarını açık ifade edemedikleri için, Kuzey Iraklı Peşmerge liderleri üzerinden bu planlarını yürüttükleri görülüyor.
Bunları bilerek veya bilmeyerek uygulayan ve Kerkük’ün bir Kürt şehri olduğunu iddia eden Peşmerge liderleri, gerekirse burası için savaşı bile göze alabilecekleri mesajını vermeye çalışıyorlar. Güya Türkiye’ye göz dağı vermek istiyorlar.
Irak’a yük taşıyan kamyoncularımıza saldırarak ve öldürerek, ülkemizin elini ayağını Irak’tan kesmek istiyorlar.
Kuzey Irak’tan, Kerkük bölgesine on binlerce göçmen getirerek, Kerkük’ün nüfus yapısı değiştirilmeye çalışılıyor. Oradaki soydaşlarımızı yıldırmaya ve göç etmeye zorluyorlar. Her gün soydaşlarımıza yönelik saldırı ve cinayetler düzenleniyor.
On yıllarca sahip çıkamadığımız ve haklarını savunamadığımız Irak’lı Türkmenler ise, Saddam sonrası yine savunmasız ve yalnız kalmışlardır. Hatta Saddam’ın silahları çeşitli etnik ve bölgesel gruplar tarafından kapışılıp kaçırılırken, onlar yine silahsız ve savunmasız kalmışlardır yada bırakılmışlardır.
Böylece zayıf durumda kalan Türkmenler, diğer grupların kolayca ezebilecekleri topluluklar olarak görülmektedir.
Yoksa ekonomik ve savunma yönünden kayda değer bir ağırlıkları olsaydı, bu gün Kerkük üzerinde plan yapanlar acaba bu kadar rahat ve açık konuşabilirler miydi?
Gün be gün Kerkük bölgesinin ateşini yükseltmeye ve böylece bir oldu bittiyle, bu bölgeyi kontrol altına almaya çalışabilirler miydi?
Tüm bu gelişmeler, ülkemizi kuzey Irak’tan uzak tutmak isteyen güçler tarafından, aslında Kerkük üzerinden Türkiye’nin ali menfaatlerini sekteye uğratma faaliyetleridir.
Bölge insanlarıyla halkımız arasına husumet tohumları ekerek, böl ve yönet taktiğini uygulamaktadırlar.
Terörü önlemek maksadıyla Irak’ı işgal edenler, burada uzun vadeli terör zeminleri oluşturmaya ve bundan faydalanma yoluna gitmektedirler.
Eğer öyle olmasaydı, işgal altındaki terör odaklarına bu kadar sempati göstermezler, müttefik olduğu ülkelere zarar veren odakları buralarda bu zamana kadar barındırmazlardı.
Bütün bu gelişmeler, bazı güçlerin uzun zamandan beri Irak bataklığına çekemedikleri ülkemizi, Kerkük’ü bahane ederek ve Kürtleri kullanarak bu bataklığa çekmek isteyebilecekleri de gözden ırak tutulmamalıdır.
Kerkük’ün ateşini yükseltenler yada Kerkük’ü ateşe vermeyi düşünenler, bu ateşin içinde kendilerinin de kalacaklarını unutmamalıdırlar. 03.11.2004