KIBRIS’TA ADALETLİ ÇÖZÜM ŞARTI
New York’ta yapılan Kıbrıs görüşmelerinin ilk etabı, geçtiğimiz hafta sonu anlaşmayla sonuçlandı. Haftalardan beri hepimizin biraz heyecan ve birazda endişe içerisinde takip ettiğimiz görüşmeler, zaman zaman tıkanma noktasına geldi
Ha kesildi, ha kesilecek denilen görüşmeler, Türk tarafının sürpriz bir atağıyla, görüşmelerin seyri bir anda olumluya dönüştü.
Bütün ulusal ve dünya medyası, Türklerin yaptığı bu büyük manevranın, Rumları feci şekilde sıkıştırdığı ve böylece gönülsüz de olsalar, evet demek zorunda bıraktığını yazıp söylediler.
Fakat şunu hiç unutmamak gerekir. Varılan bu anlaşma bir çerçeve anlaşmasıdır. Hemen bu çerçeve anlaşmasının ardından zafer ilan etmenin çok erken olduğu kanaatindeyim. Çünkü esas görüşmeler 19 şubatta başlayacak. Dananın kuyruğu işte ondan sonra kopacak.
Asıl zorluklar ve tehlikeler bu çerçeve anlaşmasının içinin doldurulması sırasında yaşanacaktır. Türk tarafı olarak neler istediğimizi, isteklerimizde nereye kadar ısrar edebileceğimizi, neleri verip neleri alabileceğimizi çok iyi düşünüp, iyi planlamamız gerekir.
Ayrıca tüm millet olarak ve kurumlar bazında hepimizin hem çok dikkatli, hem de bir birimize kenetlenmiş olmamız gerekmektedir.
Türk milleti olarak bizler, birlik ve beraberlik içerisinde olduğumuz müddetçe, aşamayacağımız hiçbir engel yoktur.
Burada şunu da unutmamak gerekir. Rumların anlaşma olmaması halinde kaybedecekleri fazla bir şeyleri yok. Onun için önümüzdeki 19 şubat 2004’de başlayacak görüşmelerde, çeşitli Bizans oyunlarına baş vurabileceklerdir. Daha fazla taviz koparabilmek için aşırı mızıkçılık yapacaklardır. Dünya Rum-Yunan lobi ve propagandasını devreye sokup, dünyayı velveleye vereceklerdir. Zamanı uzattıkça uzatmaya çalışacaklardır. Tüm bunlara karşı hazırlıklı ve sabırlı olmak zorundayız.
Çünkü Rumlar 1 mayıs 2004’de AB üyesi olacak. Böylece bundan sonra kendilerini daha güçlü hissedeceklerinden kolay kolay anlaşmaya yanaşmayacaklardır.
AB, Rum’lara Kıbrıs’ta kesin çözüm gerçekleşmeden sizi üye olarak kabul etmeyeceğiz. Önce kesin anlaşma sağlayın, sonra üyelik demelidir. Gerçekten samimilerse.
Ancak böyle bir tavır karşısında Kıbrıs’ta adaletli bir çözüm gerçekleşebilir. Aksi taktirde, zoraki bir anlaşma sağlansa bile ileride bugünden kestiremeyeceğimiz daha büyük tehlikeler doğabilir.
Hatta Ülkemizin başına öyle badireler getirir ki, bunlar altından kalkamayacağımız kadar ağır olabilir.
Nasıl ki çözümsüzlük çözüm olmazsa, her çözüm de çözüm olmayabilir. Kıbrıs’ta soydaşlarımızın haklarını gasp ederek, ileride azınlık durumuna getirebilecek bir çözüm, çözüm değildir.
Şunu da unutmamak gerekir. Diyelim ki anlaşma oldu. Rum’lara göre fakirlik ve işsizlik içinde bulunan soydaşlarımız, yarın bavullarını ellerine alıp, serbest dolaşım hakkından yararlanarak, AB’nin değişik ülkelerine dağılıp yerleşebilirler. Böylece adadaki Türk nüfusu eriyebilir.
Zamanla bu durum şu tehlikeyi de ortaya çıkarabilir. Şöyle ki; Kuzeyde Türk nüfusu azalıp, güneyden gelen Rum’larla kuzey Kıbrıs tarafında Rum nüfusu çoğunluk haline gelebilir.
Böylece kuzeyde Türk nüfusu azınlık durumuna düşerse o zaman ne yapacağız?
İşte bu ve benzer durumların cevaplarını da, bu günden vermemiz gerekir. Onun için bu ve buna benzer sorunlar için, anlaşma yapılırken uluslararası kesin güvenceler, anlaşma metinlerine mutlaka girmelidir.
Aksi taktirde yarın AB gibi, geleceğin süper gücü ile Kıbrıs’ta tekrar karşı karşıya gelebiliriz. Bu da başımızı bir hayli ağrıtabilir.
Eğer Türkiye gibi, Yunanistan ve AB de, Kıbrıs’ta adaletli bir çözüm istiyorlarsa, Rumlara Kıbrıs’ta anlaşma yapmadığınız taktirde sizin üyeliğinizi beklemeye alıyoruz demelidirler.
Yunanistan ve AB’nin böyle bir şartı, en adaletli çözüm şartı olacaktır.
Politika gzt.yay.tar:17.02.2004