Boşuna
dememişler insanların kendi kendine yaptığını düşmanları bile yapamaz diye.
Milli bayramlarımız olur.
Bu bayramlar sanki bayram değil de kutuplaşma ve kriz çıkarma günleri haline
getirilir.
Seçim olur, proje ve
gelecekle ilgili düşünceler üretme yerine, hep birbirimizin kuyusunu kazmakla
meşgul oluruz.
Ülkemiz biraz ekonomik
vb. alanlarda kendine gelmeye başlasa, olmadık söylentiler çıkararak kriz
müteahhitliği yapar adeta harakiri yapmaya çalışırız.
Yeni yeni fikirler ve
düşünceler ortaya konsa, anlamadan dinlemeden peşin hükümle hemen suçlu ilan
eder mahkûm ederiz.
Her ülke kendi toplumunun
değerlerine sahip çıkararak onları dünya kültür pazarlarında değerlendirmeye
ve tanıtmaya çalışır, biz ise kendi değerlerimizi paspas yapmaya çalışırız.
Başka ülkeler kendi
kültürüne yakın ülkelerde meydana gelen olayları o ülke açısından
değerlendirir.
Biz ise o olumsuzları
sanki kendi halkımız içinde yaşanmış ve halkımız suçluymuş gibi halkımızı
suçlar baskı altına almaya çalışırız.
Demokrasi demokrasi
deriz, hep demokrasiyi kendimiz için ister, kendi kendimize demokrasi oyunu
oynamaya çalışırız.
Fikir hürriyeti deriz,
kendi fikrimiz dışındakilere bütün kapıları kapatmak için elimizden geleni
ardımıza koymayız.
Kendimiz için
istediklerimizi sanki başkaları için istiyor gibi görünüp, halkımızın
üzerinden bazı hesaplarımızı gerçekleştirmeye çalışırız.
Onatlı tane devlet kurup
yıktığımızla övünüp, bunların hepsinin kendimizin çıkardığı krizler
neticesinde yine kendimizin yıktığını hiç aklımıza getirmeyiz.
Gelişmenin ve
zenginleşmenin çalışmaktan ve üretmekten geçtiğini sakız gibi durmadan
çiğneriz. Fakat bunun uygulayamaya konmadan gerçekleşemeyeceğini hiç
düşünmeyiz.
Bilim ve teknoloji
üretmenin yolunun araştırmak, düşünmek, daha çok çalışmaktan geçtiğini sık
sık söylemekten geri durmayız, ama bilim ve teknoloji üretmekte de, dünyada
son sıralarda bulunmaktan hiç mi hiç rahatsızlık duymayız.
Fırsat ve sorumluluklar
bizdeyken yapabileceklerimizi her nedense yapmayız ya da yapamayız.
Fakat fırsatlar elimizden
gidince yapacaklarımıza dair kendi kendimizi kahraman ilan etmekten de hiç
geri kalmayız.
Mürekkep yalamışlarımız
çözüm üretmek yerine, ne yazık ki hep kriz üretim kaynakları olmaktan bir
türlü vazgeçmez.
Halkımız çözüm bekler,
bizler akla hayale gelmeyen krizler üreterek halkımızı sıkıntıdan sıkıntıya
sokarız.
Dünya ülkeleri,
halklarının refahını nasıl artırabileceğinin yollarını ararken bizler
halkımızın yolunu nasıl kesebileceğimizin hesaplarıyla meşgul oluruz.
Ülkemizin dünya birinci
liginde boy göstermesi için her şeyimizi değerlendirerek dünya klasmanındaki
yerimizi alacak hayaller, projeler ve değerler üretme yerine, birbirimizi
yemekle enerjimizi harcama yoluna gideriz.
Sözün özü bizler
çalışmayı, üretmeyi, ilerlemeyi, gelişmeyi, zenginleşmeyi değil kriz
çıkarmayı seviyoruz.
Krizlerden kazancımız ne
olduysa ya da ne oluyorsa, krizleri çok mu çok seviyoruz.
<==Anasayfa