MÜHRÜMÜZ

İSMAİL SARIÇAY

E-posta: isaricay@gmail.com                                                                  

            Milletler tarihe mührünü insanlığa bıraktığı eserlerle vurur. Yüz yıllarca hatta milyonlarca yıl ayakta kalabilen eserler veren milletler, kendileri tarih sahnesinden silinip gitseler bile, bıraktıkları eserlerle yaşamaya devam edip giderler.

Anadolu da hâla  ayakta kalabilen binlerce yapı, şu gün itibariyle tarih sahnesinde olmayan çeşitli milletlere aittir. Hititler, Lidyalılar vb. gibi.

Türk milleti olarak bizlerinde dünya insanlık tarihine bıraktığımız bir çok  eser vardır. Orhun abideleri, Selçuklu ve Osmanlı han, hamam, köprü, cami, kümbet vb gibi.

1990’lı yılların ortalarında Yugoslavya’nın parçalanmasıyla ortaya çıkan iç savaşta, hem Sırplar, hem de Hırvatlar büyük bir kültür katliamına girişmişlerdi.  Bu katliamların başında Türk kültür eserleri geliyordu.

Türk’ün mührünü taşıyan ne kadar köprü, cami kütüphane varsa hepsini imhaya ve ortadan kaldırmaya çalışıyorlardı.

Özellikle Sırp ve Hırvatlar tarihi Kütüphane ve camileri hedef almışlar, yakmışlar ve  yıkmışlardır.  Bir çok Türk eserini de amacına uygun olmayan tarzda kullanıma açmışlardır. Camileri meyhane yapmaları gibi.

Bosna halkı ise, bizim medeniyetimizin eserlerine sahip çıkmaya çalışmıştır. Bundan dolayıdır ki,  Sırplar esir aldıkları Boşnak askerlere, Osmanlı(Türk) fesi giydirerek kendilerince alay etmeye çalışmışlardır.

O sıralarda Avrupa’da Boşnakların, Orta Asya’da Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlık mücadelesi hepimizi hem heyecanlandırmıştı hem de büyük acılar çektirmişti.

Çünkü buralarda meydana gelen olaylar, öldürülen insanlar, yakılan yıkılan eserler bizlerden birer parçaydı.

Özellikle Avrupa’da kalan ve bizim kimliğimizin bir parçası olan  bu yıkımların ve Karabağ’ın Ermeniler tarafından işgal edilmesinin karşısında, o günlerde kalemimden şu mısralar dökülmüştü.

DÜŞÜNMEYE ÇAĞRI

Uyanıyor dünyada yeni bir devir

Gelen sensin,uyanan senin devin

Engeller,tuzaklar,kursalar da derin

Görmeye,düşünmeye çağırıyorum

***

Kan ağlıyor, Karabağ, Bosna-Hersek

Sanma ki bunlar, sana olacak köstek

Baksana, görmez misin selâm verdi Bişkek

Görmeye düşünmeye çağırıyorum

***

Gör. Okumuşu, okumamışı, amiri, memuru

Karılıyor yüzyılların kardeşlik hamuru

Yağmaya başladı artık bereket yağmuru

Görmeye düşünmeye çağırıyorum.

 Yıkılan eserlerimizin başında, Bosna’da bulunan Mostar köprüsü geliyordu. Mostar köprüsü Türk mimarisinin Avrupa’da kalan az sayıdaki örneklerinden birisidir. Bunlar bizim adeta Avrupa’ya vurduğumuz  mührümüzdü. İşte bizim mührümüz olan bu Mostar köprüsü 1993 yılında, Hırvat’lar tarafından topçu ateşiyle yıkıldı. 

Milletimizin Avrupa tarihine vurduğu mühür özelliği taşıyan bu köprü, ülkemizin önderliğinde, bir çok dünya kuruluşunun da katılımıyla aslına uygun olarak tekrar  yapıldı ve büyük bir törenle hizmete açıldı. Darısı diğer eserlerimizin başına.

Tüm milletler kendi kültürel değerlerine nerede olursa olsun sahip çıkmaya çalışırlar. Bu konuda hiçbir masraftan da kaçınmazlar.

Millet olarak bizler ise bu konuda biraz  ihmalkâr davranmışızdır. Üç kıtada sayısız maddi ve manevi kültürel değerlerimiz, maalesef gözlerimizin önünde yok olup gitmiştir ve gitmeye de devam etmektedir. Suudi Arabistan’daki Ecyad kalesi gibi.

 Mostar köprüsü bir başlangıç örneği olmalıdır. Önce Anadolu topraklarındaki eşsiz eserlerimiz olmak üzere, dünyanın çeşitli bölgelerinde bulunan Türk kültür ve medeniyetinin mühürleri özelliğini taşıyan eserlerimize mutlaka sahip çıkılmalıdır.    27.07.2004