NORMALLEŞME

 İSMAİL SARIÇAY

E-Posta: isaricay@gmail.com        

Türkiye uzun yıllardan beri anormal şartlarla boğuşmaktadır.

Darbe anayasalarıyla yönetilmeye çalışılmaktadır.

Bu durum toplumda çeşitli rahatsızlıklara neden olmaktadır.

Çünkü hiçbir şey yerli yerinde değildir.

Tartışmalı bir hukuk sistemi.

Tam olarak yaşanamayan özgürlükler.

Rayına bir türlü oturmayan eğitim sistemi.

Yarım yamalak demokrasi.

İstenen seviyeye ulaştırılamayan ekonomik gelir seviyesi.

Bir türlü önüne geçilemeyen işsizlik ve istihdam problemi.

21.yüzyılda Türkiye’ye yakışmayan darbe tartışmaları.

Korkular üzerine kurulmuş sanal tehlikeler.

İllegal oluşumlar.

Mafyalaşma ve çeteleşmeler.

Tüm gayretlere rağmen önüne bir türlü geçilemeyen terör vb. sorunlar.

İşte bunlar Türkiye’nin normal olmayan halleridir.

Normalizasyonun önündeki önemli engellerdir.

Bütün bunlar normalleşmenin de zaruretini gösteriyor.

Bunların birçoğu yasal düzenlemelerle aşılabilecek konular.

Ancak önemli bir kısmı zihniyet ve anlayış değişimleri gerektiriyor.

Fakat burada da önemli dirençler söz konusudur.

Çünkü kimse kurulmuş olan dengelerin bozulmasını istemiyor.

Elbette tutulmuş olan köprübaşlarını terk etmek kolay değil.

Bir şekilde elde edilen, tutulan makam ve mevkilerin kaybedilmesi korku veriyor.

Yeni kurulacak dengelerde kendilerine yer bulamayabileceklerinden endişe ediliyor.

Hâlbuki normalleşme çağın şartlarına göre yeniden yapılanmadır.

Bu yapılanma Çağın getirdiği sorunları zamanında çözebilecek anlayış ve sistem oluşturmadır. 

Herkesin olması gerektiği yerde olması normalleşmenin gereğidir.

Görev sınırları içerisinde kalarak görevini en iyi şekilde yapmasıdır.

Normalleşme her insanın gönül huzuruyla ve güvenlik içerisinde işini yapması ve yaşam tarzını düzenleyebiliyor olmasıdır.

Ekonomik refah, hukuk güvencesi, can ve mal güvenliği vb. gibi temel hak ve özgürlüklerinin garanti altında olduğuna inanmasıdır.

Normalleşme eşyanın tabiatına uygun, olması gereken gibi olmaktan başka bir şey değildir.

Bundan da korkulmaması gerekir.

26.4.2010