YAZARLAR
 

OKUYAMAMANIN FATURASI

          İsmail SARIÇAY                                                                                       

                                     e-posta: isaricay@gmail.com

         Her gün bir intihar edeni veya cinnet geçireni televizyonlardan irkilerek izliyoruz. Toplumumuz ve insanlarımız her gün biraz daha karamsarlığa, ümitsizliğe,yalnızlığa ve çıkmazlara itiliyor. Hiçbir Allah’ın kulu da bunlar nedir ,neye işarettir deyip ne çare üretiyor, nede çözüm buluyor.

    Toplumun nereye sürüklendiğini maalesef göremiyor ve okuyamıyoruz.Her gün büyük harflerle gözümüze gözümüze sokulan bu olaylar toplumumuzun büyük bir buhrana sürüklendiğini, çöküşe doğru yol aldığını apaçık ifade ederken sorumlular maalesef bu gidişe bir çözüm bulamıyor,bulamadığı gibi de üzerinde pek de durmuyor.

         Bir gün bakıyorsunuz T.B.M.M bahçesinde bir simitçi kendini ağaca asıyor,diğeri bir apartmanın sekizinci katından bütün insanlara ibret olacak şekilde atlıyor,bir başkası boğaz köprüsünden kendini aşağıya bırakıp intihar ediyor,başka biri en değerli varlıkları olan çoluğunu  çocuğunu kurşuna diziyor veya kesiyor,bir başkası başbakanlığın önünde kendini yakmaya çalışıyor veya zincire vuruyor ama bunlar neden oluyor diye  ne yazık ki kimse ne düşünüyor nede köklü çözümler bulmaya çalışıyor.

Kimi işsizlikten,kimisi borcunu ödeyememekten, kimi derdine çere bulamamaktan,kimisi evine götürecek ekmek parası bulamamaktan bunalıma girmekte ve istenmeyen sonuçlar ortaya çıkmaktadır.

         Toplumumuz büyük bir çözülmenin eşiğindedir.Moral değerleri aşındırılmış,sosyal ve psikolojik olarak anafora uğratılmış,ekonomik olarak ise büyük tonajlı bir pres altına sıkıştırılmış Türk insanı, bir çıkış yolu bulamaz  ve düşünemez duruma getirilmiştir.

      Milletimizin büyük çoğunluğu yarınlarından ümidini kesmiş, dayanacağı ve güveneceği ne bir dostu ne de tutunacağı bir dal kaldığına inanıyor artık.

         Yarınından emin olmayan insanlar,moral değerlerini de kaybettiğinden, hayata bakış açısı olumsuz yönde değişime uğrayarak,büyük bir karamsarlığa ve ümitsizliğe kapılarak tek çare olarak kendi hayatına yanlış ve  tehlikeli de  olsa maalesef son verebiliyor.Acı gerçek bu.

Biz bu intihar olaylarının hikayelerini hep Avrupa’ya gidip gelenlerden dinlerdik.Oralardaki intihar kuleleri anlatılır,bizde şaşkın şaşkın dinlerdik.Nasıl olurda insanlar kendi kendini öldürebilir diye.

Çünkü ülkemizde bu tip olaylara yakın zamanlara kadar çok az rastlanırdı.Zaman zaman basında çıkan Avrupa menşeli  bu tip haberlerde Türk insanının intihar sıralamasında dünyada son sıralarda olduğu yazılır çizilirdi.

Avrupa’lılara göre bunun sebebi de Türklerin moral değerlerine çok sıkı bağlı olmasından kaynaklanıyordu.

Toplumumuzu daha da çıkmazlara sürüklemeden gerekli her türlü tedbirler alınarak ekonomik ve moral yönünden rahatlaması sağlanmalıdır.

         Özellikle gençlerimizi, milli  ve moral değerlerimizle donatarak,onlara bu değerlerimizin her türlü sıkıntıya,zorluğa, çaresizliğe ve yokluğa karşı  bir direnç kaynağımız olduğunu bilmelerini,altından kalkılamayacak hiçbir problemin olmadığını,her türlü problemin şöyle veya böyle bir çözümümün bulunduğu konusunda uyarmamız ve onları hayata karşı daha dirençli kılmamız gerektiğine inanıyorum.Genç insanlar ümitlerle yaşar.

        Onlara ümit verecek geleceğe güvenle bakacak, kaynaklardan mahrum bırakmayalım.

         Toplumumuzda meydana gelen bu gerilim ve  sıkıntıları iyi okuyup,sebep ve sonuç ilişkilerini iyi değerlendirip,toplumumuzun değer yargılarını bir saniye bile hatırdan çıkarmadan, her düzeydeki insanların bunlara çare üretmeleri,çözüm yolları göstermeleri ve uygulayıcılarında bunlardan faydalanarak ilmin ve teknolojinin ulaştığı çözüm metotlarıyla icraya koymaları gerekir.

            Yoksa gidiş iyiye işaret değil,faturalar altından kalkamayacağımız kadar ağır olabilir.

          

<==Anasayfa