ORTAÇAĞA PAYDOS

İSMAİL SARIÇAY

E-posta: isaricay@gmail.com                                             

             Önümüzdeki 29 Mayıs 2003 Perşembe günü, İstanbul’un fethinin 550.yıl dönümüdür. 29 Mayıs 1453 Cuma günü yapılan bu Fetih öyle bir Fetihtir ki, Türk ve dünya tarihi açısından bir dönüm ve başlangıç noktası oluşturmuştur.

İstanbul’un Fethiyle karanlıklar çağı olarak da adlandırılan Ortaçağ sona ermiş ve yepyeni bir çağ olan yakın çağ başlamıştır.

Fetihle birlikte başlayan yakınçağ, aynı zamanda aydınlanmanın, bilimin, teknolojinin, adaletin, insan hak ve hürriyetlerinin(özellikle inanç hürriyetinin) batı dünyasına armağan edildiği bir başlangıçtır aynı zamanda.

Bizans halkına, “Kardinal külahı görmektense, Türk sarığı görmeyi tercih ederiz” dedirten işte o yüksek hasletlerdir.

Bizans’ın ve bütün batı dünyasının mezhep savaşlarıyla, engizisyon mahkemeleriyle, Enterti(hıristiyanlıktan uzaklaştırma) uygulamalarıyla, bilimden ve medeniyetten uzak yaşam tarzlarıyla ün kazanmış Ortaçağa, Büyük Türk hakanı Fatih’in İstanbul’u fethiyle paydos denmiştir.

Avrupa, Avrupa olmaya işte bu tarihten sonra başlamıştır. Fetihten sonradır ki, Avrupa’lılar bilim ve Teknolojiyi, insan hak ve hürriyetlerini o zaman tanımış, bunun neticesinde Türklerle rekabete girişerek,  üstünlüğü ele geçirmiş ve neticede bu iki medeniyet dünyası maalesef sonradan yer değiştirmiştir.

Batıya beş yüz elli yıl önce armağan ettiğimiz o güzel hasletleri, onlar daha da geliştirerek bu gün dünyaya örnek teşkil etmektedirler.

Bizlerde yıllardan beri batı ülkelerine, aman sizlerin sahip olduğu bu medeni değerlere, bizlerde kavuşalım diye önlerinde takla atmadığımız kalıyor.

Batılılar, eğitim ve öğretimde, bilim ve teknolojide, insan hak ve hürriyetlerinde, çalışmada, üretimde, gelişmede, zenginleşmede, dünyada söz sahibi olmada vb. her alanda bizi fersah fersah geride bırakırlarken, bizler ise şimdi onların karşısında ne acıdır ki el pençe divan duruyoruz.

Bugün batıyla aramızdaki farkı görmek için, basit birkaç karşılaştırma yapacak olursak şu sonuçları görürüz.

Gelişmişlik onlarda, geri kalmışlık bizde.

İnsan hak ve hürriyetleri onlarda, işkence ve kötü muamele bizde.

Huzur ve barış onlarda, kavga, gürültü ve güvensizlik bizde.

Zenginlik ve refah onlarda, fakirlik, işsizlik ve sefalet bizde.

Çalışkanlık ve üretim onlarda, tembellik ve üretimsizlik bizde.

Hak ve adalet onlarda, haksızlık ve adaletsizlikler bizde.

Yakınlaşma ve uzlaşma onlarda, uzaklaşma ve didişme bizlerde.

Bilim ve teknolojide dev adımları atanlar onlar, yerinde sayan ve hatta gerileyen bizleriz.

Dünyayı yönetme peşinde olanlar onlar, kendini bile aşamayan bizleriz.

Gelecek yüz yılları planlayanlar onlar, düne takılıp kalan ve yarını göremeyen bizleriz.

Bu “bizde” ve “bizleriz”i daha da çoğaltmak mümkündür.

Bizler ne zaman ki İstanbul’u fetheden ruhu ve Kuvva-yı Milliye ruhunu kaybettik, herkesin malumu her alanda geri kaldık.

             İşte o ruhlardır ki, Türk milletini ayakta tutan, tüm milletlere öncülük ettiren ve Ortaçağa paydos dedirten.

           Ne acıdır ki, açtığımız çığırı devam ettiremedik. Yaşadığımız çağların gereklerini yerine getiremedik ve halâ bir birimizle didişmekten getireceğe de benzemiyoruz.

           Tüm halkımızın 29 Mayıs 2003 perşembe günü kutlanacak olan İstanbul’un fethinin, 550. fetih yıl dönümü kutlu olsun.                      27.05.2003