ORTADOĞU
KAZANI
İsmailSARIÇAY
17.09.2002
e-posta:
isaricay@gmail.com
Osmanlı Türk hakimiyeti tarih sahnesinden çekileli beri, Ortadoğu
coğrafyası ne huzur buldu ne de sükun. Bu bölgede kan ve göz yaşı
hiç eksik olmadı ve öyle görünüyor ki yakın zamanda da eksik
olmayacağa benzemektedir.
Dünyaya hakim olan bu günkü güçler, bu bölgenin
petrol kaynakları üzerine kurdukları hakimiyet yetmedi ki, yeni
yeni bahaneler icat edip, senaryolar yazıp, yılanın avı üzerine
çöreklenmesi gibi bu bölgeye çöreklenmek istemektedirler.
Bu senaryo ve tertipler ülkemizi de çok
yakından ilgilendirmektedir. Daha önceki körfez savaşında
kaybettiklerimizin sıkıntılarını hala toplum olarak ağır ödemeye
devam ederken, yeni faturalarla karşı karşıya bırakılmak
istendiğimiz de açık açık görülmektedir.
Ülkemizi Ortadoğu kazanını kaynatmak için bir
araç olarak düşünen ABD ve İngiltere gibi ülkeler, maddi
sıkıntılarımızı koz olarak kullanarak, kendilerine olan
borçlarımızın bir kısmını silebileceklerini ima etmekteler, hatta
bazı ortamlarda Türkiye’nin destek vermesi karşılığında bunları
açıkça ifade etmektedirler.
Daha önceki körfez savaşında da yardım sözü
vermişlerdi ama hala o yardımlar gelecek. Güya 30-40 milyar
dolarları bulan ekonomik kayıplarımız telafi edilecekti. Biz bu
kadar kaybederken, onlar bu rakamların onlarca katını kasalarına
akıttılar ve akıtmaya da devam etmektedirler.
Ülkemizin körfez savaşından önce Irakla yaptığı
yıllık 4 milyar dolarlık ticaret hacminin savaş sonrası neredeyse
tamamen durması neticesinde, özellikle doğu bölgelerimizde büyük
işsizlik ve fakirleşmeye neden olduğunu, ayrıca Irak petrol boru
hattının kapatılmasının nelere mal olduğunu hepimiz gördük.
Bugünkü yaşadığımız büyük ekonomik krizin temel
taşlarını da işte bu körfez savaşı nedeniyle kaybettiğimiz ticari
ve ekonomik kayıplar oluşturmaktadır.
ABD ve İngiltere, Irak’ın elinde biyolojik,
nükleer vb. silahların olmasından şüphelenildiği için
saldıracaklarını söylemektedirler.
Peki şüpheden çok aşikar olan ve insanlık için
en tehlikeli silahların bu iddia sahibi, ülkeler tarafından
üretildiğini bilmeyen var mı?
Aynı bölgede yaşayan İsrail’in envanterinde
yine yüzlerce atom silahının olduğunu dünyada bilmeyen ve duymayan
kaldı mı?
Peki neden bunlar insanlık için tehlike olmuyor
da, olup olmadığı şüphe götüren Irak’ın elindeki silahlar bu kadar
tehlikeli oluyor anlamak zor.
Amacın üzüm yemek değil, bağcı dövmek olduğu
her halinden belli tabi.
Bunları yazmamızın amacı, burada Irak’ı
savunmak veya yanında olmak değil, eğer böyle tehlikeli silahlara
sahip olmak suçsa, bütün ülkeler için aynı derecede suç olmalıdır,
değilse kimse için olmamalıdır.
Dünyada kuralları hem kendin koyacaksın, hem de
önce kendin uymayacaksın. Böyle çifte standart olmaz.
Kendilerinin koyduğu kurallara kendileri uymayıp, Irak uymuyor
diye ülkemizin de içinde bulunduğu bölgeyi ateş çemberi içine
alıp, Ortadoğu kazanını kaynatmak ve böylece eksik kalan
hakimiyet alanlarını tamamlamak istiyorlar.
Bütün dünya ülkeleri bu plan ve senaryoları sezdiği için, artık
önceki körfez savaşında olduğu gibi açık destek vermemekte, hatta
karşı çıkmaktadırlar.
Ancak bize rağmen böyle bir şeyi yapabilecekleri biraz riskli
görülmektedir.
Dileğimiz kaynatılmak istenen bu kazana, yakıt
taşımak olmamalıdır.
<==Anasayfa