PRES ALTINTA TUTULMAK İsmail SARIÇAY 22.03.2005 e-posta: isaricay@gmail.com Son günlerde ülkemizin istikrar ve güvenliği başta olmak üzere birçok alanda sıkıştırılmak istendiği açık seçik ortadadır. İçte; Kapkaç, hırsızlık olayları aldı başını gidiyor. Neredeyse herkes sokağa çıkmaya korkmaya başladı. Sokaklarda bütün insanların gözü önünde silahla takır takır insanlar öldürülmektedir. Evlere girilerek yapılan hırsızlıklarda da yine birçok yaralanma ve öldürülme olayları meydana geliyor. Bütün bunlar halkımızın can ve mal güvenliği açısından negatif baskı oluşturmaktadır. Dışarıda; Bir; karşımıza devamlı ABD’nin Ortadoğu politikalarına eklemlenmemiz için yoğun bir baskı var. Orta Doğuda Türkiye’nin kendi politikası olması istenmediği gibi, sınırlarını çizdikleri saha dışına çıkmamız da istenmemektedir. Bu durum Cumhurbaşkanımızın Suriye’ye yapması planlanan gezisiyle ilgili ABD Ankara büyük elçisi Sayın Eric Adelman’nın sözlerinden gayet iyi anlaşılmaktadır. Bunlara karşı direnmeye çalışıldığı müddetçe, bu baskıların süreceği de anlaşılmaktadır. The Wall Street Journal'da çıkan Robert L. Pollock'un yazısı üzerine, ABD-Türkiye arasındaki ilişkilerde gözle görülür bir limonileşme olduğu açık seçik ortaya çıkmıştır. Görülen o ki, Orta doğuda ABD politikalarına tam onay verilmediği anlaşılıyor. Eğer tam onay verilseydi, yani ABD’nin her isteğine he denseydi, ABD basınında ülkemize karşı bir kampanya halini alan tahrik ve eleştiriler bu kadar olmazdı. Aksine alkışlayacaklardı. Robert L. Pollock’da özür mahiyetindeki açıklamaları sırasında, özründen büyük laflarda etti. Ne diyordu Pollock; “…benim asıl amacım ABD aleyhine oluşan havaya karşı, Türkiye’deki ABD taraftarlarını harekete geçirmekti…”. Herhalde başarıya ulaşmıştır. Ayrıca Ermeni meselesini de bir koz olarak her zaman çantalarında taşıdıklarını ima etmekten de geri durmadıklarını görüyoruz. İki; AB ile ilişkilerde de Kıbrıs meselesi devamlı ülkemizi sıkıştırma ve baskı altında tutma aracı haline getirilmiştir. Eğer AB’nin Kıbrıs dahil tüm isteklerini yerine getirseniz sizden iyisi olamayacaktır. Ancak bu isteklerin sınırsız olduğunu da aklınızdan çıkarmayın. Biz bunları tarih boyunca yaşadık hala daha yaşamaya devam ediyoruz. Kıbrıs’ta dediklerini yapsanız ege sırada bekliyor, onu yapsanız hayali azınlıklar devreye girecek. Velhasıl istenecek ödünlerin bir sonu yok. Dolayısıyla AB de sizin kendi kontrolü dışında, hareket etmenizi istemiyor. Onun için devamlı, Kıbrıs, azınlıklar vb. gibi baskı araçlarını kullanmakta tereddüt etmiyorlar. Siz istediğiniz kadar müttefikiz, stratejik ortağız, aynı devlet çatısı altında birleşmeye çalışıyoruz deseniz de, hemen hemen her alandaki çıkarlarınız maalesef çatışıyor. Burada şunu da söylemek mümkün. Türkiye yukarıda saydığımız güç merkezlerince, her zaman pres(baskı) altında tutulması gereken bir ülke özelliğini tarih boyunca korudu şimdide korumaya devam ediyor. Aksi takdirde kontrolden çıkıp kendi başına bir güç olacak olursa, kendilerine dünyada ve bölgesinde en büyük rakip olabileceğini de bizlerden daha iyi bildiklerine eminiz. Tüm bu güç merkezleri tarafından devamlı pres altında tutulmak istenmiyorsa, kendi ayaklarınız üzerinde durabilecek ekonomik güç olmak zorundasınız. Yoksa bu sömürgeci, baskıcı ve kontrol etme heveslilerinden anlayış beklemeniz beyhudedir. |