SİNCAP MİSALİ

İSMAİL SARIÇAY

E-posta: isaricay@gmail.com                                                                  

               Yurdumuz yeşil alan bakımından bir hayli fakirdir. Olan yeşil alanların da her yıl binlerce hektarını bilerek veya bilmeyerek yakıyoruz.

Şehirlerimiz yeteri kadar yeşilden yoksun, köylerimiz yoksun. Anadolu’muz ise artık bozkırlar olarak anılıyor.  Peki üzerinde yaşadığımız bu cennet vatanı bu hale kimler getirdi? Elbette elbirliğiyle bizler getirdik. Ağaçları kestik yerine dikmedik, ormanları yaktık yerine yeni orman alanları oluşturmadık.

Bunun sonucu yurdumuz ormandan, ağaçtan ve dolayısıyla yeşillikten mahrum kaldı. Halâ bu gün  ağacın ve ormanın değerini anladığımızı söyleyemeyiz.

Her yıl bütün yurt çapında okul öğrencileri, çeşitli kurum ve kuruluş temsilcileri sembolik ağaç dikme törenleri düzenleriz. Büyük bir heyecanla kameralar önünde ağaçları yerlerine yerleştirir ellerimizle ve küreklerle fidan çukurlarını doldururuz. Ne hikmetse ormanlarımız bir türlü çoğalmaz, aksine azalır.

Bizler kendimizi bildi bileli her yıl mart aylarında ülke çapında ağaç dikme törenleri düzenler büyük kalabalıklar halinde ağaçlar dikeriz. Bazı istisnaları dışında törenlerle diktiğimiz ağaçların yanına  ve semtine bir daha uğramayız. Halbuki yeni dikilen ağaçlar iki üç yıl, yazları hem sulanmalı, hem de bakımı yapılmalıdır. Bu dikilen ağaçların çevresinde yangınlara karşı her türlü tedbir alınmalıdır.  Bunların hiç birisi bizlerde yok.

Hepimiz Timur ile Yıldırım Beyazıt’ın yaptığı Ankara savaşını biliriz. Timur binlerce savaş Fili’ni Ankara yakınlarında, günlerce görünmeden ormanlarda saklar. Demek ki Ankara ve iç Anadolu öyle ormanlarla kaplıdır ki koca koca filleri, bütün savaş araç, gereç ve askerlerini buralarda kamufle edebiliyordu.

Büyük seyyah evliya çelebi hepimizin bildiği gibi Anadolu’yu karış karış gezmiş. Bakın Evliya Çelebi Anadolu ormanları için ne diyor. “Bir sincap Üsküdar’daki bir ağaçtan zıplayarak ayakları hiç toprağa değemeden Şam’a ulaşır.”

Bu söz bile bu günkü geldiğimiz noktayı bize çok açık bir şekilde ifade ediyor. Ormansız kalan ülkemizin, her yıl Kıbrıs adası kadar toprağı erozyonla denizlere sürüklendiğini bilmeyen yok.

Bu durum karşısında güzel gelişmeler de olmuyor değil. Hayrettin Karaca’nın önderlik yaptığı Tema vakfı bunların başında geliyor.  Hayrettin Karaca ki hayatını bu yola vakfetmiş bir örnek insanımız.

Ülkemizin her bölgesinde, hatta her beldesinde bunun gibi onlarca kuruluşumuz ve onlarca Hayrettin Karaca’mız olsa.

O zaman görülecektir ki, ülkemiz yeşile bürünecek, nesilleri kesilen ve kesilmeye yüz tutan yabani hayvanların yaşam ortamları oluşacaktır.

Avrupa ülkelerine baktığımıza hepsi yeşillik denizi içinde yüzüyor. Bütün bölgeleri bizim Kara deniz kıyıları gibi zümrüt yeşilinde.

 Önceden Anadolu’muzun da öyle olduğu anlaşılıyor. Çünkü atalarımızda şöyle bir gelenek vardı. Her doğan çocuk için on tane ağaç dikerlerdi. Çocuklar büyüyüp evlenme çağına bastıklarında, kendi adına dikilen bu ağaçlar satılır çeyiz olarak kullanılırdı. Tabi kesilenlerin yeri de boş bırakılmazdı.

Düşünelim bir kere. Bir ana babanın beş çocuğu olmuşsa en az elli tane ağaç dikilmiş demektir. Bunu ülke çapında düşünecek olursak milyonlarca ağaç hiç kimsenin dik demesine gerek kalmadan, vatandaşlarca gönüllü olarak dikilmekte ve her türlü bakımı da üstlenilmektedir.

Bu gün de bütün vatandaşlarımızı ikna ederek, okul çağına gelen çocuklar için kayıt şartlarında, çocuk adına beş tane ağaç dikilmiştir belgesi istense, her halde fena olmaz.  Peki ağaç nereye dikilecek diye sorulabilir. Bunun çözüm yolları da bulunabilir. Bence nereye dikilirse dikilsin, yeter ki dikilsin derim.

Yine her askere giden vatandaşımız, askerlik süresi içinde en az beş tane ağaç dikip ondan sorumlu olsa ne kadar güzel olur. Böyle gelenekler geliştirsek hiç de fena olmaz.

İşte o zaman yakın gelecekte Üsküdar’dan çıkıp ayakları toprağa değmeden Şama kadar gidebilecek Sincap misali, ülkemiz tekrar yeşile bürünerek yurdumuz ağaçlarla daha başka olacak.

NOT:Bütün kadınlarımızın sekiz  mart dünya kadınlar gününü tebrik ediyorum.             08.03.2004