TARİHİ MİSYONUMUZ BİZİ BEKLİYOR

Her ne kadar bu hafta savaşla ilgili yazı yazmamayı düşündümse de, savaşla ilgili gündem peşimizi bir türlü bırakmıyor.  İster istemez gündeme takılı kalıyoruz. 

ABD yetkilileri ile ülkemiz yetkilileri arasında, Irak ile ilgili büyük pazarlıklar yapılmaktadır. Tabir yerindeyse, kıran kırana yada pazarlık üstüne pazarlıklar olmaktadır.

Öyle anlaşılıyor ki, artık Türkiye de, bölgesinde yapılması muhtemel, temel değişiklik ve düzenlemelerde, tarihin kendine yüklediği misyonu hatırlamaya başlamıştır.

Eğer yetkililerimiz bu pazarlık gücünü kullanma becerisini gösteremeselerdi, belki de şimdiye kadar ABD Irak’a saldırmış olacaktı.

Dolayısıyla bir emri vaki neticesinde, şu anda Irak ve orta doğu bölgesi toz duman olacaktı.

Türkiye’nin, her türlü ekonomik sıkıntılara rağmen, savaşa karşı direnmesi, barışçı bir tutum takınması, bir bakıma kendi gücünün farkına da varmasına neden olacaktır.

Artık kendi bölgesinde savaş veya barışın yapılmasında, kendinin de söz sahibi olduğunu dost düşman herkese göstermiş olacaktır.

Özellikle dünyanın tek süper gücüne karşı pasifte olsa, böyle bir direncin gösterilebilmesi, hemen hemen  tüm dünyanın dikkatini çekmektedir.

Eğer bir savaş çıkmadan bu bölgesel problem çözülebilirse, bundan sonra Türkiye’nin bölgesinde olduğu gibi, bütün dünyada da sözüne itibar edilen güçlerden biri olacağı muhakkaktır.

Irak veya orta doğu bölgesinde çıkacak bir savaş, bizi her zaman doğrudan etkileme istidadına sahiptir. Bu etkilenme başta ekonomik olmak üzere, sosyal ve psikolojik olarak ülkemizde derin yaralar bırakabilecek yapıdadır.

Çünkü bu bölgeyle bizim kültürel birliğimizin yanında, geniş akrabalıklarımızda söz konusudur.

Bizim atalarımız bu bölgelerde beş yüz yıl adaletle hüküm sürmüş, en ufak bir kargaşalık olmadan yönetmiştir. Dolayısıyla biz buralardan çekilirken bir çok değerlerimizi de geride bırakarak çekilmişizdir. İşte şimdi böyle bir zamanda tarihi misyonumuz bizi bekliyor.

Milliyeti, rengi ve inancı ne olursa olsun Türk milleti olarak bizlerin bu bölgelerle ilgili manevi sorumluluklarımız vardır.

Her ne kadar  bölge ülkelerinin idarecileri,  ülkemize soğuk da baksalar, bölge halklarının kendilerine en yakın ve dayanak gördüğü ülke, Türkiye’dir. Buna yakın tarihlerde hepimiz şahit olduk.

Sadece 1990’lı  yılları hatırlamak yeterlidir. Hepimizin bildiği gibi, Balkanlarda  karışıklık çıktığında, bütün bölge halkının yardım istediği tek ülke Türkiye oldu.

Azerbaycan, Çeçenistan vb. yerlerde karışıklıklar çıktı yine insanların gözleri, yanlarında hep Türkiye’yi aradı. Bütün oralardaki çaresizlik içindeki insanların, göz yaşı ve haykırışlarını görünce hep yüreklerimiz parçalandı.

Artık böyle göz yaşlarına Türk milleti olarak tahammülümüz yok. Gerçek gücümüzü dost ve düşmanlara karşı, barış yönünde gösterebilmeliyiz.

Dünyadaki bu günkü konjüktür de barıştan yanadır. Bu gücü Türkiye olarak arkamıza alarak Irak’ta bir savaş çıkmasını her şeye rağmen önleyebiliriz.

ABD’nin, dünyadaki savaşa karşı oluşan  kamu oyu tepkisini dikkate almadan, Irak’ın güneyinden, uzun sürecek bir savaşı göze alabileceği, biraz zor görünüyor.

ABD’nin A planlarında da, B planlarında da, varsa C planlarında da, öyle inanıyorum ki kilit ülke, Türkiye’dir.

Türkiye olarak bizler Tarihi misyonumuzu, coğrafi ve stratejik konumumuzu hiçbir zaman unutmadan, barışçı bir yöntemle, bölgemizde çıkması muhtemel bu savaşı önleyebiliriz.

Barış  dolu günler dileğiyle.

Politika gzt.yay.tar.: 24.02.2003