İSMAİL SARIÇAY

E-Posta: isaricay@gmail.com

TARİHİ TÜRK İDEALLERİ–14

 TÜRKLERİN KIZILELMA İDEALİ:

Şeyh Edebali Oğuz'un Anadolu'daki Korkut Atasıdır. Edebali Osman Gazi'ye Selçuklunun bittiğini belirtir ve “Ona sultanlık veren Tanrı bana hanlık verdi. Eğer minneti şu sancak ise ben kendi sancağımı götürüp uğraştım. Eğer o ben Al-i Selçuk’um derse ben de Gök Alp (Oğuz Han) oğluyum” dedirtir.

Osmanlı Türk Devleti bu düşünceler üzerine kurulduktan sonra Kızılelma denilen büyük idealde açılım kazanır. Osmanlının ilk Kızılelma’sı Anadolu'da beylikler dönemine son verip Türk birliğini sağlamak olmuştur.

Kızılelma; Tarihte Türk cihan hâkimiyeti idealini temsil eden bir semboldür. Bu bazen ideal, bazen ülkü, bazen de mefkûre olarak ifade edilmiştir

Kızılelma, Türklerin yaşadıkları bölgeye göre, özellikle garp yönünde ulaşılması gereken bazen bir bölge, bazen de bir ülkedeki taht veya mabet üzerinde parıldayan veya cihan hâkimiyetini temsil eden saf altından yapılmış kızıl renkli Altın bir top olarak tahayyül edilmektedir.

Bu altıntop bazen zaferin işareti, bazen hâkimiyetin sembolü, bazen de fethedilmek üzere hedef seçilen yerin sembolü olarak görülmüştür.

Evliya Çelebi, Seyahatname’de, Osmanlı’nın “Kızılelma”larını şöyle saymaktadır.

Bizans(İstanbul).

Kuzey Kafkasya.

Budin,

Belgrat.

Estergon.

Viyana.

Roma ve Köln’dür. (Danişmend 1983, 162,163)

Halk kültürümüzde destanlaşmış şu dörtlük de kızıl elmaya vurgu yapılır.

Atam olur öğrendim ata binmeyi

Pirimden öğrendim kılıç çalmayı

Dilerim Mevlâdan Kızıl Elmayı

Yan anam yan, bana derler Genç Osman.

On üçüncü(XIII) yüzyıl alperenlerinden Sarı Saltuk’un İslâmı yaymak için giriştiği savaşları anlatan Ebü’l-Hayr-ı Rumi,  Saltuknâme’sinde Avrupa içlerine yapılan bir seferde Kızılelma’yı şöyle anlatılır.

“Bir ulu şehre çıktılar.

Bir ulu kilise kapısı üstünde bir altıntop dururdu.

Pes anda Sarı Saltuk eğitti, Bu nedir?

Eğittiler, Buna kızıl elma derler.

Kastetti ki o ulu altıntopu indire.

Hızır aleyhisselâm geldi.

   Hazreti Muhammed halifesi gele, o indire dedi.” (Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci)

Osmanlının “Kızılelma”sı daha öncede belirtildiği gibi büyük çoğunlukla batı yönünde olmuştur.

Yahya Kemal’in Bitmemiş Şiirler kitabında yer alan bir beydi de şöyledir.

 “Cedlerin şanlı akınlar dolu dört yüz senesi

 Tâ Kızılelma’ya gitmek denilen an’anesi” (Ayvazoğlu 2008, 272)

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in ”İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden asker ne güzel askerdir' hadisi şerifi Türkler için kızıl elmanın İstanbul olduğunun işareti sayılmıştır.

Birçok hükümdar ya da padişah İstanbul’u almanın hayalleriyle yaşamıştır. Neticede İstanbul’un fethi, Fatih Sultan Mehmet’e nasip olmuştur.

Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul fethedilince kızıl elma Roma’daki Sen Piyer kilisesinin kubbesi ya da Roma olarak kabul edilmiş Otronto’ya bu amaçla seferler düzenlenmiştir.

Daha sonra Kızılelma Budapeşte’ye taşınmış ve Nazlı Budin fethedilmiştir.

Budin’den sonra ise Kızılelma Viyana’ya taşınmıştır. Ancak bu kızıl elmaya çeşitli nedenlerle ulaşılamamıştır.

Kızılelma, Türk düğünlerindeki bayraklara takılan kırmızı elmalarla da sosyal hayatımıza girmiştir.

Bilindiği üzere Anadolu’nun hemen hemen her yerinde yapılan düğünlerde kullanılan bayraklar kız evinde gelin adayının arkadaşlarıyla birlikte dikilir, düzenlenir ve bayrağın sopasının en tepesine de kırmızı bir elma yerleştirilir.

Bu Kırmızı elmalı bayrak düğün arifesi akşamı kız evinden alınır oğlan evine getirilir.  Düğünün birinci günü sabah ezanı okunduktan hemen sonra, oğlan evinin herkes tarafından görülecek bir yerine havaya silahlar atılarak Kızılelmalı bayrak dikilir.

Böylece evlenecek damat adayının Kızılelma’sı olan ve gelin adayını temsil eden Kızılelmalı bayrağın oğlan evine getirildiği ve düğünün başladığı ilan edilir.

Özellikle ege bölgesinin birçok yerinde bu gün dahi düğünlerimiz, tarihi özelliklerinin büyük bir kısmını kaybetmeden, Kızılelmalı bayrakla hala devam etmektedir. Buna örnek olarak Manisa’nın İcikler beldesindeki düğünlerimizi gösterebiliriz. Bu yöremizde yukarıda açıkladığımız özelliklerin tüm yozlaşmalara rağmen direnmeye devam ettiğini görüyoruz. 

Kızılelmalı bayrak düğün boyunca damat adayının en yakınlarından olan ya amcaoğlu, ya da teyze oğlu tarafından taşınır. Bayrağı taşıyan delikanlıya düğün boyunca “Bayraktar” denir.  Bayraktar ne pahasına olursa olsun hem bayrağı hem de bayrağın tepesindeki Kızılelma’yı bir başkasına kesinlikle emanet etmez ve kaptırmaz. Çünkü güvenilir olduğuna inanılarak o emanet kendisine verilmiştir ve kimseye devredilemez.

Bayraktar bayrağı veya Kızılelma’yı kaptırdığı takdirde çok ağır cezalara çarptırılır. Bu cezalar arasında el ve ayaklarının bağlanarak bir süre bir odaya atılmasından tutun da ağır para cezalarına kadar cezalar verilir.

Peki, bu cezaları kim verir? Düğünde iki tane Seymen başı vardır. Bunların ellerinde bildiğimiz cinsten birer adet kılıç bulunur. Seymen başları efe başı olarak adlandırılır. Efe başılar bayrağı ya da bayrağın tepesindeki Kızılelma’yı kaptıran bayraktara verilecek cezayı Seymenlerle birlikte kararlaştırırlar. Efe başılar Seymenlere sorarak bayraktara hangi cezanın verileceğine dair oylama yaptırır. Oylamada oy çoğunluğuyla hangi ceza layık görülürse o ceza uygulanır. Akla şöyle bir soru gelebilir.

Bu cezalar hangi hukuka göre verilir?

 Bu cezalar Türklerdeki yazılı olmayan Töre(Hukuk) inancına göre verilir. Hiç kimse de bu cezalara karşı gelmeyi aklından bile geçirmez. Çünkü bu cezalar öyle bir hale getirilmiştir ki, eğlencenin ve kaynaşmanın olmazsa olmaz bir parçası olarak görülmüştür.

Burada geçen Seymen sözü de, elinde kırk elli santimetre boyunda metal lama demirden yapılan bıçaklarla, belli bir düzen halinde oyun havasının ritmine göre bıçakları birbirine vurarak yüksek desibelde ses çıkararak oyun oynayan gençlerden oluşan ekibe denir.  Seymen grubu beş ya da yedi çift gençten oluşur.

Üç gün süren düğünden sonra da oğlanın(damat adayının) asıl Kızılelma’sı olan kız, gelin olarak ata bindirilerek babasının evinden alınır, Seymenlerin bıçak şakırtılarıyla birlikte oynanan oyunlarla, Kızılelmalı bayrak eşliğinde oğlan evine getirilir.

Böylece damat adayları gerçek Kızılelmalarına kavuşmuş olurlar. 

Özet olarak Türklerin Kızılelma hedef ve inançlarının düğünlerimize de bir şekilde yansıdığını görüyoruz.

Buradan şu sonucu da çıkarmak mümkündür. Tarihi Türk ideallerinin Türk halkı tarafından benimsendiğini, hatta bir yaşam tarzına dönüştürüldüğünü ve böylece toplumsal alt yapısının da sağlam zeminlere oturtulduğunun bir göstergesi olarak değerlendirebiliriz.

                                                                                                 DEVAM EDECEK

                                                    Politika gzt.yay.tar. :06 Ağustos 2012                  

<<Ana sayfa