İSMAİL SARIÇAY
E-Posta: isaricay@gmail.com
TARİHİ TÜRK İDEALLERİ–19
KOMŞU ÜLKELERİN İDEALLERİ:
Yunanistan’ın idealini geçtiğimiz bölümde açıklamıştık. Şimdide diğer komşularımızın sahip oldukları idealleri açıklamaya devam edelim.
RUSYA:
Rusya’nın “Sıcak denizlere inme” ideali vardır.
Rusya, coğrafi konumu itibariyle kuzeyindeki buzlarla kaplı denizler ile güneyinde Osmanlı Devleti’nin denetimi altında bulunan Karadeniz arasında sıkışmış kalmış ve sıcak denizlere çıkışı olmayan bir ülke konumundadır.
Bir kara devleti olan Rusya'nın sömürge yarışmasına katılabilmesi için sıcak denizlere çıkmasından başka çaresi yoktu. Rusya, sıcak denizlere inerek batı ile yarışabilecek güce ulaşmasının yolunun Osmanlı topraklarından geçtiğini de iyi biliyordu.
Bu nedenle 17. yüzyıldan sonra Osmanlı Devleti ile sürekli bir mücadeleye girişti. Rusya, Osmanlı toprakları üzerinden sıcak denizlere ulaşabilmek için İstanbul'u alarak Bizans İmparatorluğu'nu yeniden canlandırmak ve boğazlardan geçerek Akdeniz'e inmek akrabalık ve mezhep birliğine dayanarak Bizans tahtını yeniden ihya etmek istiyordu.
Rus Çarı Deli Petro (1689–1725), tahta geçtikten sonra ticaret için büyük limanlara sahip olunması ve sıcak denizlere inilmesi gerektiğini fark eden ilk kişi olmuştur.
Bunu gerçekleştirebilmek için de Karadeniz ve boğazların mutlak hâkimi olan OsmanlıDevleti’nin yıkılması ve onun sahibi olduğu coğrafi bölgelerin Rusya’nın eline geçmesi gerektiğine inanmıştır.
Çar Deli Petro’dan itibaren sıcak denizlere çıkmak ve dünya hâkimiyetini eline geçirmek politikasını bir ideal edinen Rusya, kendisine yayılma alanı olarak Osmanlı coğrafyasını seçmiştir. Boğazları ele geçirerek Karadeniz’e hâkim olmak isteyen Rusya bu amacını gerçekleştirebilmek için çok çaba sarf etmiştir.
Bu amaçla Balkan milletlerini Panslavizm propagandası yolu ile kışkırtarak bu bölgede egemen olmak ve bu yoldan Akdeniz'e ulaşmak amacındaydı.
Bu yollara sahip olmak isteyen Rusya, Osmanlı Devleti'ni parçalamak için Fransız İhtilalının etkisi ile gelişen özgürlük ve milliyetçilik akımından yararlandı. Osmanlı sınırları içinde yaşayan ulusları Panslavizm politikasını uygulayarak isyana teşvik etti. Rusya önce Sırpları sonra Yunanlıları kışkırtarak Balkan uluslarını Osmanlı’dan ayırdı.
Fakat bağımsız olan Balkan devletleri Rusya'nın bu gelişme üzerinden sıcak denizlere inmesine izin vermediler.
Rusya Balkanlar ve boğazlardan sıcak denizlere ulaşamayacağını anladığında hemen başka bir yol izlemeye başladı. Ermenileri Osmanlı aleyhine kışkırtarak, Anadolu'nun Doğu ve Güney doğusunda kendine bağlı bir Ermenistan Devleti'nin kuruluşunu sağlamak ve bu yoldan Akdeniz’e inmek peşine düştü. Ama yine bu hedefine de ulaşamadı.
Dolayısıyla ondan sonra gelen halefleri de aynı politikayı benimseyerek Rusya’nın Karadeniz ve boğazlar üzerinden sıcak denizlere inebilme politikasını yani Osmanlı’nın yıkılması politikasını aynen sürdürmüşlerdir.(Erdoğan Keleş. Rusya’nın Sıcak Denizlere İnme Politikası -Alman Deniz Yüzbaşısı Stenzel’e Göre İstanbul’a En Kısa Yol)
Rusya’nın başka bir hedefi de Panslavizm idealidir. Bu ideal de bütün Slav topluluklarını, tek devlet ve tek bayrak altında birleştirmektir.
Panslavizm Rusya’nın, özellikle çarlık döneminde uyguladığı Slav ırkından olanları kendi hâkimiyeti altında bir devlet halinde toplama siyasetinin adıydı. Neticede Sovyetler döneminde bu amaçlarına belli oranda ulaşmışlardır.
ERMENİSTAN:
Ermenistan’ın bizim topraklarımızın bir kısmını da içine alan “Büyük Ermenistan hayalleri” vardır. "Büyük Ermenistan" ideali, ilk defa Ermenistan Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan tarafından ortaya atılmıştır.Bu düşünceden hareketle Ter-Petrosyan, Dağlık Karabağ meselesini alevlendirmiş ve 1987 yılından itibaren Ermenistan'da yoğunluk kazanan gösterilerin baş organizatörlüğünü yapmıştır.
Petrosyan Dağlık Karabağ'ın Azerbaycan'dan ayrılarak Ermenistan'a bağlanmasını sağlamak amacı ile Şubat 1988'de "Karabağ Komitesi"ni kurmuştur. 1989 Kasım'ında da bu komitenin adını değiştirerek "Ermeni Millî Hareketi" olarak değiştirmiştir. Neticede istemesek de Kara Bağ’ı Ermenistan topraklarına katmıştır.
Ermenistan’ın “Büyük Ermenistan” hedeflerinin içine bizim Doğu ve Güney doğu Anadolu topraklarımızın da girdiğini aklımızdan çıkarmayalım.
İRAN:
İran’ın geçmişteki “Pers imparatorluğunu” yeniden kurma İdeallerinin olduğunu biliyoruz. Farsçılık ve Şiilik düşüncesi çerçevesindeki çalışmalar bu ideallerinin Kılavuzluğunu yapmaktadır.
Son yıllardaki İran’ın Ortadoğu’daki Şiilik ekseni oluşturma çalışmaları bu düşüncenin hayata geçirilmesinin bir yansımasıdır. Bu konuda da belli bir mesafe kat ettikleri açıktır. Bu gün Irak, Suriye, Lübnan vb. bölgelerdeki İran’ın etkinliği bütün çevrelerce istenmeyerek de kabul edilmektedir.
SURİYE:
Suriye’nin de “Büyük Suriye” hayallerinin varlığını biliyoruz. I. Dünya Savaşı sırasındaki ittifak devletlerinin kışkırtmaları ve geliştirilen "Büyük Suriye" hayali, bu toprakların Osmanlı'dan ayrılmasına neden olmuştur.
O zaman temelleri atılan “Büyük Suriye” hayalleri bu gün hala Suriye yönetimleri tarafından da devam ettirilmektedir.
Bu hayalin ilk basamağı olarak Hatay’a sahip olmaktan geçtiğini, birçok Suriye basın ve yayın organı çeşitli tarihlerde dile getirmiştir. Hatta zaman zaman basın ve yayın organlarında büyük Suriye haritaları yayınlayarak Hatay’ı bu harita sınırları içinde göstermektedirler.
Geçmiş yıllarda Hafız Esed ve Suriye yönetiminin "Büyük Suriye hayalini" gerçekleştirmek amacıyla bazı adımlar attığı bilinmektedir. Bunların başında PKK terör örgütünün desteklenmesi gelmektedir.Bunun dışında Türkiye’de üniversite sınavını kazanamamış ve bir yüksek okulda okuma olanağı bulamamış özellikle Hataylı gençlere Şam, Lâskîye ve Halep Üniversiteleri'nde burslu olarak okuma ve okutma olanakları sağlanmıştır.
Bütün komşularımızın hayal ve hedeflerine baktığımızda hepsinin ortak bir özelliği var. O da kabul etsek de etmesek de hepsinin idealleri içerisine Türkiye’nin topraklarının tamamı ya da bir kısmının girmesi gerçeği vardır.
İSRAİL:
İsrail’in “Arz-ı mevut” adı verilen vaat edilmiş topraklar olarak da adlandırılan hem dini hem de siyasi idealleri vardır. Bu ideallerini Tevrat’tan alırlar. Tevrat’ta Dünya Yahudi Devleti’nin kurulacağından bahsedilir. Bunun adına da “Siyonizm” diyorlar.
Dolayısıyla Siyonizm’in tarihi Tevrat kadar eskidir. Siyonizm’in vazgeçilmez hedefi olan bu devletin sınırları Tevrat’ta şöyle ifade ediliyor. “Ayak tabanınızın bastığı her yer sizin olacak. Sınırınız çölden Lübnan’dan ırmaktan, Fırat Irmağı’ndan Garp Denizine kadar olacaktır.
Önünüzde kimse duramayacak, Allah’ınız Rab size söylediği gibi dehşetinizi ve korkunuzu ayak basacağınız bütün diyar üzerine koyacaktır”.(Tekvin Bölümü, 12/25)
Yahudiler kendilerine vaat edildiğine inandıkları bu topraklara kavuşmak amacıyla, ilk resmi adımı 29 Ağustos 1897′de Basel’de I. Siyonist Kongresi’ni düzenleyerek attılar. Theodore Herzl, başkanlığını yaptığı bu kongrede kuracakları Yahudi Devleti’nin sınırlarını şöyle açıklıyordu. “Kuzey sınırlarımız Kapadokya’daki (İç Anadolu) dağlara kadar dayanır. Güneyde de Süveyş Kanalı’na. Sloganımız Davud ve Süleyman’ın Filistin’i olacaktır.” (The Complete Diaries of Theodor Herzl, Theodor Herzl, cilt 2, sf.711)
Theodore Herzl devamında şöyle diyordu. “Basel’de ben Yahudi Devleti’ni kurdum. Eğer bunu yüksek sesle söylersem bütün dünya güler. Fakat beş sene içinde veya elli sene sonra herkes bunu böyle bilecektir.” (The Complete Diaries of Theodor Herzl, Theodor Herzl, cilt 2, sf.581)
Theodor Herzl Kutsal Toprakları açıkladıktan 88 yıl sonra, İsrail ordusunun komutanı Moshe Dayan, mevcut Yahudi Devleti’nin sınırlarını yeterli bulmadığını şu sözleriyle açıklıyordu. “Eğer Kitab-ı Mukaddes’e sahip çıkıyorsak, eğer kendimizi Kitab-ı Mukaddes’te yazılı olan halktan sayıyorsak, Kitabın yazdığı topraklara da sahip olmamız gerekir.” (Jerusalem Post,10 Ağustos 1967)
Kısaca İsrail’in vaat edilen topraklar(Arz-ı mevut) adı altında “tüm Ortadoğu ve bizim güneydoğu ve İç Anadolu topraklarını da içeren bölgeye hâkim olma” ya da meşhur sözleriyle “Nil’den Fırat’a kadar senin olacaktır” idealleri bulunmaktadır. İsrail’in ya da Yahudilerin asıl idealleri tüm dünyaya hâkim olup “dünya hükümetini kurmak” tır.DEVAM EDECEK
Politika gzt.yay.tar. : 17 Eylül 2012