İSMAİL SARIÇAY

E-Posta: isaricay@gmail.com

TARİHİ TÜRK İDEALLERİ–20

GELELİM TÜRKİYE’YE:

Şimdi kendi kendimize soralım. Yakın komşularımızın hem de direk bizim ülke ve topraklarımızı ilgilendiren büyük ideal ve hayalleri var.

Peki, bu gün bizim Türk halkı ve Türkiye olarak gelecekle ilgili böyle büyük ideal ve hayallerimiz var mı?

Cevabını yine ben vereyim. Ben bilmiyorum. Bilenin olduğunu da sanmıyorum. Ama mutlaka büyük bir idealimizin olması gerektiğine de inanıyorum.

Maalesef Türkiye’nin bilindiği kadarıyla bu gün öyle büyük bir ideali ve yol haritası yoktur.

Ne o, Mete hanın hedef gösterdiği “güneş ışınlarının yayıldığı her yer”, ne Selçuklu ve Osmanlının “İ’lay-i kelimetullah”ı ve “Nizam-ı Âlem ülküsü”, nede ”Kızıl elmamız” vardır.

Hedefi olmayan toplumların geleceğinin de olmayacağını tarih bize acı örnekleriyle hatırlatmaktadır.

İdealleriniz varsa, idealleriniz doğrultusunda önünüzdeki yüzyılları, bin yılları şekillendirecek hedeflere de sahipsiniz demektir.

Bu günkü ifadeyle eğer küresel güç ya da devlet olmak istiyorsanız yüce ideallerinizin olması şarttır.

Aksi takdirde ulaşacağınız ya da ulaşamayacağınız yer bellidir.

Ancak şunu da söylemeden geçmeyelim.

Yeni yeni 2023 hedefinden bahsediliyor. Ama bu bence büyük bir ideal değil, küçük menzilli bir hedeftir. Tabiî ki buna da şükür. Bu zamana kadar o da yoktu.

Yine geçtiğimiz yıl bir bakanımızın ağzından geç de olsa ilk defa Kızılelma lafını duyduk.

Bu bakan Orman ve su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu. 22 Ocak 2011 Cumartesi günü Şirin yer’de bir ilköğretim okulunun açılışında yaptığı konuşmada Prof. Dr. Veysel Eroğlu şöyle diyor.

 “Türkiye’nin büyük hedefleri var. Dolayısıyla bu gençlerimizi bu ideallerle, bu ülküyle, bu ’Kızıl Elma’ ile yetiştirmemiz lazım. Geçmişte atalarımızın ‘Kızıl Elma’sı vardı. Herkes bu hedefe kilitlenirdi. İnşallah hocalarımız da bu gençlere büyük idealleri, büyük hedefleri gösterir” dedi. Tabii ki bahsettiği hocaların böyle büyük idealleri varsa.  Bu konuşmasından dolayı Prof. Dr. Veysel Eloğlu’nu kutluyoruz.

Aslında bizim genlerimize ideallerimiz kotlanmıştır. Bu kotların okunacağı günler bizleri bekliyor. 

SONUÇ

 Türkler ilk devletlerini kurduktan sonra kendilerine büyük ve kutsal ideal olarak cihan hâkimiyetini kurma ve yönetme idealini benimsemişlerdir.  Bu ideal “Gökte ve yerde nasıl bir düzen varsa, devlette de aynı düzen olmalıdır” anlayışına dayanıyordu. Bu anlayışı kendilerine rehber edinmişler, bu rehber öncülüğünde bütün dünyayı yönetme peşine düşmüşlerdir.

Türkler İslam’dan önce Gök Tanrı’nın, İslam’dan sonra da Allah’ın, cihan hâkimiyetini kendilerine emanet ettiğine inanmışlardır. 

Kutsal kabul ettikleri bu yüce İdealleri uğruna kıtalardan kıtalara koşmuşlar ve belli oranda da ideallerine kavuşmuşlardır.

Türklerin bir başka cihan hâkimiyeti parolası şu olmuştur. “cihan tahtının tek sahibi Türkler olmalıdır. Türklerden başka hiçbir millet cihan tahtına layık değildir.”

Türkler İslamdan önce cihanı yönetmek için Gök tanrı tarafından özel olarak kendilerinin görevlendirildiğine iman etmişlerdir. Bu imanları sayesinde Gök tanrının buyruklarını eksiksiz yerine getirmek için en değerli varlıkları olan canlarını hiç düşünmeden ortaya koymuşlardır.

Bu ideallerinin damıtılmış hali bazen “güneş ışınlarının yayıldığı her yer”, bazen “güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar”, bazen “İ’lay-i Kelimetullah”, bazen “Kızılelma”, bazen de “İslam Birliği” olmuştur.

İslâmı kabul ettikten sonra “cihan hâkimiyeti idealleri”, “İ’lay-i Kelimetullah” şekline dönüşmüştür.

İ’lay-i Kelimetullah hedefi Türklere cihan hâkimiyeti yolunda bir Kılavuz, inanç ve güç kaynağı olmuştur.

Peygamberimizin “Yüce Allah: benim bir ordum vardır ki onlara Türk adını verdim. Onları doğuda birleştirdim. Bir millete kızarsam cezalandırmak görevini onlara veririm...” hadisi şerifi, Türklere İslam bayraktarlığını Allahın verdiğine işaret sayılmış, bu amaçla yeryüzünde fitne ve fesattan eser kalmayıncaya kadar mücadele azmini bırakmama kararında olmuşlardır.

Buradan hareketle İslam’ın cihat ve gaza prensibi uyarınca ölürsem şehit, kalırsam gazi parolasıyla büyük mücadelelere girişmişler, dünyanın en büyük gücü haline gelmişlerdir. Böylece tüm dünya devletlerince de kabul edilen “dünya cihan hâkimiyeti” ideallerini Osmanlı devleti vasıtasıyla gerçekleştirmişlerdir.

Türk hakan ve Padişahları bir mektupla Kralları esirlikten kurtaran, devletleri istekleri doğrultusunda hizaya getiren küresel güç haline gelmişlerdir.

Hakan ve Padişahlar dünyaya nizam verme konusunda Allahın kendilerini görevlendirdiğine inandıklarından ve bu uğurda her türlü mücadeleyi yapmaktan geri kalmamışlardır.

Nice memleketler fethetmişler, kral ve hükümdarlara diz çöktürmüşler, şehit olmuşlar, gazi olmuşlar fakat Allahın kendilerine verdiği görevi en iyi şekilde yerine getirebilmek için hiç bir fedakârlıktan çekinmemişlerdir.

Son söz olarak şunu söyleyebiliriz.

İdealler bir milletin yol haritasıdır. Yol haritanız yoksa geleceğiniz de, gideceğiniz yer de yoktur.

Uğrunda ölebileceğiniz ideal ve inançlarınız varsa, tarihe damga vuracak gücünüzde, geleceğiniz de var demektir.

Türk milletinin tarih sahnesine çıktığından beri sahip olduğu O yüce ve kutsal ideallerine yakın gelecekte sahip çıkmak ve kavuşmak dileğiyle.

  BİTTİ

 

                       

Politika gzt.yay.tar. : 24 Eylül 2012                  

                                                                              

                                           

<<Ana sayfa