2002 Dünya kupası,Türk milletinin bütün sıkıntılarına rağmen bir
moral,kendine güven ve başarı tabloları oluşturmasına sebep
olmuştur.
Bizler kendimizi bileliden beri o
kadar arzulamamıza rağmen,dünya çapındaki böyle başarılara her
zaman hasret kaldık. Her uluslararası karşılaşmada, statlardan
veya televizyon başlarından hüsranla ayrılırdık.
Bütün Avrupa takımlarıyla yapılan
maçlarda istisnalar hariç her zaman yenilmekle kalmaz,
Avrupalıların karşısında ezilirdik,kahrolurduk.
Bu
başarısızlıklara bir nevi kendimiz de zemin hazırlardık. Neden mi?
çünkü günlerce önceden karşılaşacağımız takımların başarıları
anlatıla anlatıla bitirilemezdi. Daha maça çıkmadan önce hem
sporcularımız hem de halk olarak bizler psikolojik olarak
ümitsizliğe kapılır, tabi ki sonuçta yenilirdik.
Bu
defa tersinden başladık. Yani maçlar bittikten sonra aynı şeyleri
yapmaya başladık. Dünya kupasında ki ilk maçımızdan sonra milli
takımımız adeta linç edilmek istendi.
Hem de kim tarafından biliyor
musunuz? Spor konusunda ahkâm kesenler tarafından.
Özellikle Brezilya ve ardından Kostarika maçı sonrası milli
takımımıza yapılmadık hakaretler ve söylenmedik ağır sözler
bırakılmadı. Çin’i 3-0 sıfır yenmemize ve tur atlamamıza rağmen bu
ağır eleştiriler devam etti.
Japonya maçı öncesi de Japon’ların çok güçlü olduğundan
tutunda,maçta onları kimsenin tutamayacağını,açıkça söylenmese de
yenilmekten başka çaremizin olmadığını söylemeye kadar vardıranlar
oldu.
Ama Şenol Güneş ve yirmi iki Aslanı,görüldüğü gibi Japonya’yı hem
de kendi evinde dize getirip dünya kupasına veda biletini
kesiverdi. Bizlere de bu Aslanlar, Türkiye tarihinde yaşamadığımız
başarı ve sevinçleri yaşatmışlardır.
Dileriz ekonomi ve diğer alanlarda
da aynı başarıları yaşama mutluluğuna kavuşuruz.
Evet
tebrik ediyoruz Şenol Güneşi ve yirmi iki yıldız futbolcusunu.
Bize hayatımızda yaşamadığımız başarıları yaşatmakla kalmadılar
Türkiye’nin dünya haritasında yerini bile bilmeyenlere çizgi
çizgi,harf harf öğrettiler.
Ayrıca ağır söz ve hakaret sahiplerine,çeyrek final oynama
başarılarıyla gereken cevabı da fazlasıyla vermiş oldular.
Dünya kupası favorilerinden Brezilya’ya 2-1 yenilmemizden sonra
bir çok spor yazarımız ve eleştirmenlerimiz maalesef başta Milli
takımımızın teknik direktörü Şenol Güneş ve Futbolcularımızı
yerden yere vurarak söylemedikleri söz ve etmedikleri hakaretler
kalmadı.
San ki karşılarında bir düşman
takımı vardı. Değil ki düşman takımı bile olsa,kimsenin kimseye
hakaret etme hakkı yoktur. Üstelik Brezilya’ya herkesin ittifak
ettiği şekilde bir hakem hatasıyla yenilmemize rağmen.
İnsan kendi kendine sormadan edemiyor.
Bu
kadar acımasızca,milli takım ve çalıştırıcısına niçin
saldırılıyor?
Bu
takım bilerek ve kasıtlı olarak mı yenildi yoksa?
Bu
hakaretleri milli takımımız hak etti mi? vb.
Bütün bu
saldırı ve hakaretlerin altında sonradan anlaşıldığına göre milli
takımımızın yöneticileri ve futbolcuları öyle bir suç işlemişler
ki affedilecek gibi değil.
Neymiş bu suç biliyor musunuz ?
topluca Cuma namazına
gitmeleriymiş.
Beyler biraz insaf sahibi olun
insaf. Bir çok rakip takımın futbolcu ve yöneticilerini sahaya
çıkarken veya gol attıklarında “Haç “ çıkartırken görüyoruz.
O zaman hiç kimse onları
eleştirmediği gibi taktir edildiklerini biliyoruz. Böyle kendi
moral değerlerini horlayan ve aşağılayan hiçbir toplum kesimi,
öyle sanıyorum ki dünya üzerinde yoktur.
Milli takımımızın 22 haziran 2002 günü saat 1430
da Senegal’le oynayacağı çeyrek final maçını da kazanarak
yarı finale kalacağına yürekten inanıyoruz.
Milli takımızın azim ve kararlılığını televizyonlardan görünce bu
ekibin finali de oynamaması için hiçbir neden yok. Başarmak
isteyenlere bütün engeller,geçmeleri için yol verir. Bu azim ve
kararlılığı milli takımımızda görmek mümkün.
Ne kadar tersini savunanlar olsa
da.
Tebrikler Şenol Güneş ve onun kahraman dünya yıldızları.
<==Anasayfa