TELAFER-MUSUL-KERKÜK
İSMAİL SARIÇAY
E-posta: isaricay@gmail.com
Politika Gzt. Yay. Tar. : 21.09.2004
Başlıkta adı geçen yerleşim yerleri Irak’ta soydaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı şehirler yada bölgelerdir.
Irak’ta bu bölgelerde yaşayan soydaşlarımız, Saddam zamanında asimilasyona tabi tutulmuş yada bu bölgelerdeki yoğunluğunun azaltılması için sürgünler yapılmıştır.
Bu duruma tepki gösteren binlerce Irak’lı Türkmen ya idam edilmiş yada hapishanelerde çürütülmüştür.
Maalesef burnumuzun dibindeki bu zulme hiçbir zaman dur diyememiş ve soydaşlarımıza sahip çıkamamışızdır.
Bu diyarlar Saddam gittikten sonra da, başta ABD olmak üzere işgal güçlerinin eline geçmiş, fakat soydaşlarımızın kaderleri yine değişmemiştir.
Geçtiğimiz hafta Telafer’e saldıran işgal güçleri, çoluk çocuk demeden yüzlerce Türkmen’i katletmiştir. Onları yine koruyamamışızdır.
Güya ABD ile stratejik ortağız. Stratejik ortaklıkta taraflar, karşılıklı olarak birbirlerinin çıkarlarını her zaman göz önünde bulundurmaları gerekir.
Ama ABD stratejik ortağının çıkarlarını her nedense unutmuş gözüküyor. Çünkü Telafer’de stratejik ortağının akrabalarının yaşadığı bölge olduğunu bile bile, burada katliama girişiyor. Yakıyor yıkıyor.
Tüm Irak’ta sorumluluğu elinde bulunduran işgal güçleri her nedense oralara mal taşıyan Türk kamyoncuları bile koruyamamaktadır yada işine öyle gelmektedir.
Ayrıca teröre karşı dünya çapında savaş açtığını söylemesine rağmen, stratejik ortağına zarar veren terör örgütlerine kol kanat geriyor, onlarla işbirliği içinde olduğu ilgili terör örgütleri tarafından itiraf ediliyor.
Bizim asıl söylemek istediğimiz bu gün Telafer, yarın Kerkük, öbür gün Musul’un bu tehlikelerle karşı karşıya kalma riskidir. Bütün Irakta olduğu gibi, Türk bölgelerinin de kan gölüne döndürülmesi an meselesidir.
Öyle anlaşılıyor ki, Telafer saldırısı, Türkiye’nin tepkisini ölçme saldırısıdır. Eğer Türkiye Telafer saldırısını sineye çekecek olursa, kısa zaman sonra Kerkük ve Musul bölgeleri aynı bahanelerle saldırıya uğrayacaktır. Bütün Türk bölgeleri kan gölüne dönecektir.
Bu saldırılarla buralarda yaşayan Türkmenlerin göçe zorlanarak, dağıtılması sağlanacak ve Türkiye’nin can damarlarından birisi kesilmiş olacaktır.
Öyle görülüyor ki gelecekte oluşabilecek güçlü bir Türkiye’nin, şimdiden önünün kesilmesi, etki alanlarından tecridi ve Anadolu’ya hapsedilmesi söz konusudur.
Hakim güçler Irak’tan sonra bizim orta doğuya açılan kapılarımızdan birisi olan Suriye’yi de bertaraf ederek bunu büyük oranda sağlamış olacaklardır. Ardından Kafkasya’ya çıkış kapımız olan İran’da aynı şekilde ve aynı bahanelerle saf dışı bırakılacaktır.
Eğer İran da aynı akıbete maruz kalırsa, Türkiye tamamen kuşatılmış olacaktır. Tüm çevreden kuşatılmış olan Türkiye’nin gelecekte dünya dengeleri içinde yer alması da, daha şimdiden kontrol altına alınmış olacaktır.
Böylece batılı devletlerin asırlardan beri kızıl elmaları olan “Şark meselesi”nin önünde engel kalmayacaktır.
Batlılar için Şark meselesi, Türkleri ya geldikleri Orta Asya steplerine geri sürmek yada Anadolu’da imha etme düşüncesinin ifadesidir.
İşte Telafer-Kerkük-Musul’un Türk nüfusunun yoğun olması yada olmaması bizim geleceğimizle bu bakımdan direk ilgilidir. Anadolu’nun savunması Kafkaslar, Orta doğu, Balkanlar vb. bölgelerin huzur ve sükunundan geçer.
Eğer tehlike sınırlarımıza kadar dayanmışsa, Anadolu’da huzurumuzun bozulduğu gibi, ödeyeceğimiz faturalar da daha ağır olacaktır.
Nasıl ki ABD kendi ülkesi ve vatandaşlarının ileride karşılaşması muhtemel olarak kabul ettiği tehlikeleri önlemek için dünyanın öbür ucundan gelip buralarda önlem alıyorsa, ülkemizin de gelecek yüz yıllar içinde karşılaşabileceği tehlikeleri şimdiden görme mecburiyeti vardır.
Onun için Telafer-Kerkük ve Musul’un emniyeti, bizim emniyetimiz anlamına da gelmektedir.
Politika Gzt. Yay. Tar. : 21.09.2004