TÜRKİYE KENDİNE Mİ DÖNÜYOR?

 İSMAİL SARIÇAY

E-Posta: isaricay@gmail.com  

 Başlığa bakıp da Türkiye kendinde değil miydi diye soranlar olabilir. Evet, Türkiye maalesef çok uzun yıllardan beri, hem kendinde ve hem de kendi gücünün farkında değildi.

Eğitimden ekonomiye, sosyal hayattan dünyaya bakışına kadar hep batı ve ABD gözlüğüyle görüyordu her şeyi.

Her şeyi onların penceresinden ve ölçülerinden değerlendiriyor ona göre önlemler alıyordu.

Bunun neticesinde dünyanın hala gelişmiş ülkeler sınıfında değil, gelişmekte olan fakir ülkeler sınıfında bulunuyor.

Her şeyimiz batıya bağlı ve tek çıkış yolumuzun burası olduğu, bunun dışında alternatifin olmadığı kabul ettirilmişti.

Ancak son zamanlarda Türkiye’nin ABD ve AB pencereleri dışında dünyaya bakmaya başladığı, hesaplarını kendine göre yapmaya yöneldiği bazı batılı kişi ve kuruluşların açıklamalarından daha iyi anlayabiliyoruz.

Bu dikkat çekici açıklamalardan biri geçtiğimiz günlerde CIA eski uzmanlarından Graham Fuller’in yaptığı konuşmalarda saklıydı.

Graham Fuller Washington’da Jamestown adlı düşünce kuruluşunda düzenlenen “Gürcistan’dan sonra Türkiye ve Kafkasya” konulu bir konferansta Türkiye ile ilgili ilginç açıklamalar yaptı.

Konuşmasında Türkiye’nin bugün çok daha bağımsız düşünceye sahip olduğunu belirten Graham Fuller;  "Yüz yıldır ilk defa Türkiye'nin büyük bölgesel bir güç haline geldiğini" belirterek şu iddiada da bulundu. “Türkiye artık ABD’nin müttefiki değildir. Türk ve ABD dış politika çıkarları birbirine uymuyor”.

Yine Almanya ve Fransa’da ki bazı basın yayın organlarında yapılan açıklamalarda ise “Ankara gururunu ayaklar altına alarak IMF'ye çağrıda bulunmalı” diyerek IMF’ye teslim olmasını, yine  “Türkiye felakete koşuyor” gibi panik oluşturmaya yönelik iyi niyetle bağdaşmayan açıklamalar yapılıyor.

 Bu açıklamalar Türkiye’nin IMF kanalıyla tekrar kontrol altına alınması gerektiğini ifade etmekten başka bir anlam taşımıyor.

Bu açıklamalardan çıkan sonuç Türkiye’nin artık batının kontrolünden çıkmaya başladığını ve kendine dönüş yolunda olduğudur.

Burada IMF ile ilgili şunu da söylemeden geçmeyelim. Dünya finans krizini fırsat bilerek işlevi bitme noktasına gelen IMF’nin tekrar canlandırılma yoluna gidildiği de görülüyor.

Çünkü IMF’den kredi alan ülkelerin oldukça azaldığı, hatta İMF bünyesinde çalışanların işlerine son verileceği basın ve yayın organlarında dillendirilmeye başlamıştı.

Konumuza dönecek olursak Batı ve ABD’nin kontrolden çıkmış bir Türkiye istemediklerini dünya âlem bilmektedir.

Onun için önümüzdeki günlerde Türkiye’nin başına şiddetini artırmış terör olayları olmak üzere ekonomik alanda da büyük engeller çıkarabileceklerini hemen şuraya yazalım.

Türkiye’nin yüz yıldır ihmal ettiği başta komşuları olmak üzere, Asya’ya, Afrika’ya, orta doğuya ve Rusya’ya açılması, batılı emperyalist güçleri endişelendirmeye başladığını görüyoruz.

Çünkü 20.Yüz yıl boyunca bu bölgeleri vahşice sömürmüşler, ürettikleri malları buralara istedikleri gibi kolayca satmışlardır.

Türkiye’ye de aman ha Rusya’ya yaklaşmayın komünizm gelir, Araplara yaklaşmayın şeriat gelir vb. gibi telkinler yaparak buralardan uzak tutmuşlardır.

Bizlerde bu telkinlere ne yazık ki kulak vererek, yüz yıl boyunca sınırlarımızın dibindeki ülke ve insanları ihmal etmiş, sınırlı alış veriş yapmış ve hepsini düşman görmüşüzdür.

Son zamanlarda batıda çıkan haber ve yorumlarda, Türkiye’nin çizmeyi aşmaya başladığı ve dünyanın çeşitli bölgelerine yönelik kendine göre plan ve projeler üretmekte olduğu düşünülerek gerekli tedbirlerin alınması istenmektedir.

Tüm bunlara rağmen Türkiye bölgesel güç olmaktan ziyade küresel güç olmak mecburiyetindedir.

Tabiî ki kendi ayakları üzerinde durup gerçekten kendine ve kendi tarihi misyonuna dönebilirse.  

03.11.2008