TUZAK  

İSMAİL SARIÇAY

E-posta: isaricay@gmail.com                                                                  

               İstanbul’daki Sinagog saldırılarından beş gün sonra, yine İstanbul’daki İngiliz hedeflerine karşı bombalı intihar saldırıları yapıldı. Bu korkunç saldırılarda, toplam 57 kişinin öldüğü, bine yakın vatandaşımızın da yaralandığı açıklandı.

Bu saldırıların İsrail ve İngiliz hedeflerine karşı yapıldığı düşünülürse de, hedefte olanın ve en büyük zarar görenin, Türkiye olduğu aşikârdır.

 Ne zaman ki ülkemiz belini doğrultmaya başlasa, bazı şer güçler hemen faaliyete geçip, önümüzü kesmeye başlıyorlar.

Çok zaman bizlerin arasına nifak sokup, bir birimizle didiştiriyorlar. Ya sağcı-solcu, ya Sünni- Alevi, ya Laik-Anti laik, Ya Türk-Kürt, yada bu gün olduğu gibi kökü ve niteliği fulu olan terör hareketleri sahneye çıkarılıyor.

Son günlerde yaşadığımız olaylarda görünenin arkasında yine Türkiye’nin önünün kesilmesi olduğu kesindir.

Bu olaylarda dünya çapında bir örgüt olarak kabul edilen, El Kaide’nin gölgesinin bulunması gözükse de, bu gün tam olarak tespit edemediğimiz bazı şer güçlerin olduğu kesindir.

Sonra El Kaide’nin lideri olarak kabul edilen Ladin’in, kimler tarafından yetiştirildiği ve niçin bu zamana kadar yakalanmak istenmediği üzerinde özellikle durulmalıdır.

İnsanın aklına ister istemez şu sorular gelmektedir.

Acaba El kaide denilen ve Müslüman kimliğinde gözüken bu örgüt, dünya imparatorluğu ya da hükümeti peşinde koşanların yönettiği paravan bir örgüt mü?

 Yoksa medeniyet savaşlarını çıkarmak ve devam ettirmek için kurulan ve beslenen emperyalist bir araç mı?

Ladin, Osmanlıyı orta doğudan atmak için Müslüman kimliğine bürünmüş Lawrens kılığındaki bir tip mi?

Eğer bunların aksine bu kişi ve örgütü, gerçekten Müslüman ise, masum insanların öldürülmesine ve şu kutsal Ramazan ayındaki İstanbul’daki Müslüman katliamına ne demeli?

Eğer Ladin olmasaydı Emperyalist güçlerin Afganistan’a, Saddam olmasaydı Irak’a saldırma bahaneleri nasıl olacaktı?

 Malum güçler, bu zamana kadar kendi emperyalist emellerine,  tam olarak alet edemedikleri ve çekemedikleri ülkemizi, böyle tuzaklarla bir oldubittiyle yanlarına mı çekmek istiyorlar?

Yoksa bir mart tezkeresinin reddedilmesinin faturasını mı kesmeye çalışıyorlar?

Bir başka soru da şu. Türkiye’nin yavaş yavaş ekonomisini ve bazı kronik problemlerini aşmaya başlamasıyla, bu insanlık dışı saldırılarla, önümü kesilmek isteniyor? Bu soruları daha da artırmak mümkün.

Bu Ladin denen zatın, bazı emperyalist güçlerin, hedefteki bölge ve ülkelere müdahalesine, zemin hazırlamak gibi bir görevi olduğunu da gözden uzak tutmamak gerekir.

Kullandıkları figüranlarında ne yazık ki, ülkemiz vatandaşlarından olması ve hele bunların kimliklerini bile gizlemeye gerek duymamaları(ceplerinde pasaport ve kimlikleriyle saldırıya katılmaları) ve bu kişilerin belli bir görüş ve inanç grubundan seçilmesi, ülkemizde özel bazı zıtlaşma ve kavgaların çıkarılmasını işaret etmektedir.

Daha önce birçok sabotaj ve saldırılarda olduğu gibi, hiçbir iz bırakmadan kaybolmaları bunu akla getiriyor.  

Tarihte de görüldüğü gibi, ekonomisi ve sosyal yapısı güçlü bir Türkiye’nin olması durumunda, sömürgeci güçler orta doğu, Asya ve hatta dünya üzerinde istedikleri gibi at koşturamayacaklarının farkındadırlar.

Bunu gören hasım güçler, daha baştan ülkemizin önüne türlü türlü tuzaklar koymaktadırlar. Bu tuzakların en tehlikelisi de iç kargaşalık ve didişmelerdir.

İç kargaşa ve didişmeler bizleri dış dünyadan koparıp, kendi gücümüzü kendimizle tüketmek ve dünya çapındaki etkinliğimizin azaltılması anlamına gelir.

 Böylece bölgemizde ve dünyada olabilecek olaylarda, ülkemiz kendi eliyle saf dışı bırakılmış olacaktır.

Bu tuzaklara düşmememiz gerekir.

Bu günkü yazımı, Ramazan bayramıyla ilgili yazmayı düşünüyordum.  Fakat hepimizi yasa boğan İstanbul’daki bu insanlık dışı saldırılar, bayramımızı ne acıdır ki hepimize zehir etti. Dolayısıyla bizim bayram yazısı da güme gitti.

Bütün halkımızın Ramazan bayramını, en içten dileklerimle kutluyor, terörsüz ve kazasız günler diliyorum.                                                                                                        24.11.2003