ÜNİVERSİTE REFORMU ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

İSMAİL SARIÇAY

E-posta: isaricay@gmail.com                                            

               Milli Eğitim Bakanımız sayın Erkan Mumcu’nun, tartışmaya açtığı, Üniversiteler reform yasası tartışmaları devam ediyor. Çeşitli toplantı, görsel ve yazılı medyadaki tartışmalara baktığımızda, kimisi reformlardan yana, kimileri de reformların karşısında yer alıyor. 

Genelde üniversite gençliği ve kamu oyundaki beklenti reform yönündedir. Reform yenilik, müspet yönde değişim anlamına geldiğine göre, yenilik ve değişimden yana olmak tabiidir. Öylede olması gerekir.

üniversiteler, toplumların önünü tıkayan değil, her alanda önünü açan bir yapıya sahip olması gerekir.

Burada Üniversite gençliğinin ve toplumun büyük tepkisini çeken YÖK, ya kaldırılmalı, yada yeniden bütün Üniversite  camiasını ve toplumu kucaklayan yeni bir yapıya kavuşturulmalıdır.

Bu yapıda düşünen, üreten, soran, sorgulayan, çalışan, dünyadaki çağdaşlarıyla her alanda rekabet edebilen, toplumumuzun temel değerlerine yabancı olmayan, geleceğimizin bekası olan gençleri yetiştirecek bir yapıya sahip olmalıdır. 

Üniversiteler, yarın ülkemizi ve geleceğimizi yönetecek gençleri, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür insanlar olarak yetişmelerini sağlayacak bir yapıya kavuşturulmalıdır.

Bilim yuvaları, öyle olmalıdır ki, yasakların ve korkunun, hiç mi hiç uğramadığı yerler olmalıdır.

Ülkemizi Muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarmak, dünya ülkeleriyle her alanda rekabet etmek, küresel  çapta  bizimde bir sözümüz var diyebilmek istiyorsak,  çağımıza uygun anlayış ve teknikleri Üniversitelerimize getirmekten ve uygulamaktan korkmamalı, çekinmemeliyiz.

Her zaman gıptayla baktığımız batılı üniversiteler ve bilim adamlarının, çeşitli alanlardaki buluş ve yöntemlerinin dünya çapında nasıl yankı uyandırdığına hepimiz şahit oluyoruz.

Niçin bizim Üniversitelerimiz ve bilim adamlarımız da böyle buluş ve yöntemlere dünya çapında imza atmasınlar.

Bütün bu buluş, yöntem ve teknikler, yıllar süren, hatta bir ömür boyu devam eden araştırmalar neticesinde bulunabilmekte ve geliştirilebilmektedir.

Bu çerçeveden baktığımızda, Üniversite reformu yapılırken, özellikle araştırma ve geliştirme yapmanın önündeki, bütün engeller kaldırılmalıdır.

 Bir taraftan bütün engeller kaldırılırken, diğer taraftan başarılarda en iyi şekilde ödüllendirilerek, araştırma ve geliştirme teşvik edilmelidir.

Maddi olanaklar sonuna kadar zorlanarak, araştırmacıların ve bilim adamlarımızın maddi problemlerinin mutlaka kökünden halledilmesi gerekir.

Çünkü maddi sıkıntılar içerisinde bulunan insanların yapabileceği fedakarlıklar sınırlıdır.

Yapılacak reformda, hiçbir araştırmacı ve bilim adamının, özgürlüğünden endişe duymaması gerekir.

Bilim adamı şöyle düşünmemeli. Ben şu bildiklerimi söylersem işimden olurum veya başıma olmadık şeyler gelir düşüncesinden, uzak olduklarından emin olmalıdırlar.

Ülkemizin her yerinde yaygın olan bir anlayış vardır hani.  “İşte filan yerde birisi uçak, füze vb. bir icat yapmış, onu hemen deli diye tımarhaneye koymuşlar” diye. Bu tür sözleri her yerde duyarız. Bu söz, vatandaşlarımızın kafasında, devletin bu tip buluşlara sahip çıkmadığı, önem vermediği anlamındadır.

Üniversiteler bulunduğu bölgede  oluşan sanayi, ticaret, sanat, sosyal hayat vb. her alanda, her  türlü bilgi birikimlerini ve tecrübelerini bir araya getirerek gerekli organizasyonu yapabilecek bir yapıya kavuşturulmalıdır.

Kim, nerede, ne bulmuş, ne geliştirmiş, özellikle Üniversitelerimiz hemen bunlarla ilgilenebilecek bir birim oluşturmalıdır. Yani bu birim bir bilgi, proje ve tecrübe bankası olmalıdır.

Üniversitelerimize akademik kariyerle ilgili şöyle bir uygulamada getirilebilir. Akademik kariyer yapan her kişi, bu kariyerini tamamlayabilmesi için mutlaka bir buluş, yöntem ve teknik geliştirdikten sonra bulunduğu seviyeyi geçebilsin. Nasıl ki yabancı dil  şartı varsa.

Bir araştırma görevlisinin, doktora yapabilmesi yada doktorasını bitirip yardımcı doçent vb. olabilmesi için bir buluş, yöntem ve teknik geliştirmesi gibi.

O zaman göreceksiniz bilim adamlarımız, dünya buluş literatürüne, neler neler ekleyecekler.

Ayrıca Üniversitelerimiz çağın araç ve gereçleriyle en iyi şekilde donatılmalıdır. Çünkü  araştırma, geliştirme, laboratuarlarda yapılır. Mümkünse bütün dersler ezbere değil uygulamalı yapılmalıdır.

Unutulmamalıdır ki, yeni buluş, yöntem ve teknikler, laboratuar çalışmaları ve uygulamaların neticesidir. 14.01.2003