Anadolu’nun neresine giderseniz gidin köy manzaraları aynıdır. Evleri toprak
ya da taş duvarlı, avlulu, avlular ağaç dallarıyla çevrilmiş ya da duvarlarla
örülmüştür.
Evlerin
avlularında ahırlar vardır. Birçok köyde ise altı ahır üstü insanların
oturduğu konutlar şeklindedir.
Çocukların oyun yerleri dar sokaklar ya da köy meydanıdır.
Şehirlerde gördüğümüz spor sahaları ya da lunaparklar köy çocuklarının
yabancı olduğu alanlardır.
Onların
oyuncakları daha çok kendi olanaklarıyla oluşturdukları oyun araçlarıdır.
Kimisi karpuz kabuğundan kamyon, kağnı, traktör vb gibi oyuncaklar yaparlar.
Kimisi
çelik çomak yapar onunla oynar, kimisi çam kozasını top olarak kabul eder
onunla koştururlar.
Küçücük
yaşlarında koyun, kuzu, sığır vb. gütmeye başlarlar.
Yazın o
kavurucu sıcağında aileleriyle birlikte tarlada ellerinden geldiğince
ailelerine yardımcı olmaya çalışırlar.
O
küçücük yaşlarında omuzlarına büyük sorumluluklar yüklenir.
Saçı
başı dağınık, sırtına aldığı torbanın içinde ekmekle yiyebileceği katığı bile
bulunmayan azığıyla akşamlara kadar üzerine yüklenen sorumluluğu yerine
getirmeye çalışır.
Sıcak
demez, soğuk demez hem kendi ailesinin bütçesine hem de ülke ekonomisine daha
o yaşta katkıda bulunur.
Üstü
başı bizim çocuklarımız gibi yeni ve rengârenk elbiseler giymekten ziyade,
tozlu topraklı yerlerde oynamaktan ve çalışmaktan rengi solmuş, yıpranmış ve
bir çoğununda yamalı olduğu giyeceklerle dolaşırlar.
Yüzlerine baktığımızda kapkara yanmış ten renkleriyle adeta büyüyüp küçülmüş
olgun insanlar gibidirler.
Okullarında ise doğru dürüst araç gereçleri yoktur.
Çok
zaman birkaç sınıf aynı derslikte ders görürler.
Bizler
ve ana-abalar da onlardan büyük başarılar bekleriz.
Geçtiğimiz günlerde Balıkesir’in merkez köylerinden Kozören köyüne bir
vesileyle yolumuz düştü.
Köy
okulunu da bu vesileyle ziyaret ettik. Okulun ders görülen bir dersliği
varmış. Birinci, ikinci ve üçüncü sınıflar tek derslikte ders görüyorlarmış.
Bir
tane öğretmenleri var ve bu öğretmen aynı sınıfta üç sınıfa birden aynı anda
ders veriyormuş.
Bu
okulu görünce kendi ilkokul günlerimi hatırladım. Bizlerde üç hatta dört
sınıf aynı derslikte ders görürdük.
Çok
zamanda öğretmenimiz beşinci sınıflardan birer kişiyi her bir sınıfın başına
görevlendirir bizleri onlar öğretirdi.
Kozören’deki çocukları aynı sınıfta okuduğunu öğrenince kendi ilkokul
yıllarım gözümün önünden bir film şeridi gibi geçti.
Gözlerimden sızmaya başlayan gözyaşlarımı çevremden gizlemeye çalıştım.
Bizim
köyümüz şehir merkezine uzaktı belki.
Onun
için gören yoktu bilen yoktu belki dedim kendi kendime.
Fakat
yakında da olsa Anadolu köylüsünün yaşadığı sıkıntıların hala yaşanır
olduğunu gördüm.
Fakat
şunu da gördüm, Kardeş okul projesiyle Balıkesir 100.yıl E.M.L, Kozören’in
tek okulu olan Şehit Süleyman Sevinç ilköğretim okulunu kardeşliğine yakışır
şekilde her şeyiyle yeni baştan bakım ve onarımını yaparak örnek bir davranış
sergilemiştir.
Bu köy
okulunun yenilenmesinde emeği geçen tüm 100.yıl personelini eğitime
verdikleri bu destekten dolayı kutluyoruz.
Bu
gördüğüm ve duyduklarım karşısında kafamda şöyle düşünceler oluştu.
Yakında
bir köy var.
O köyün
yolu olmasa da, suyu olmasa da, okulu araç gereçsiz ve bakımsız da olsa o köy
bizim köyümüz.
<==Anasayfa