YAZARLAR

  

YAKINDA BİR KÖY VAR

        İsmail SARIÇAY                                                                   26.06.2006

e-posta: isaricay@gmail.com                                            

Anadolu’nun neresine giderseniz gidin köy manzaraları aynıdır. Evleri toprak ya da taş duvarlı, avlulu, avlular ağaç dallarıyla çevrilmiş ya da duvarlarla örülmüştür.

Evlerin avlularında ahırlar vardır. Birçok köyde ise altı ahır üstü insanların oturduğu konutlar şeklindedir.

Çocukların oyun yerleri dar sokaklar ya da köy meydanıdır.

Şehirlerde gördüğümüz spor sahaları ya da lunaparklar köy çocuklarının yabancı olduğu alanlardır.

Onların oyuncakları daha çok kendi olanaklarıyla oluşturdukları oyun araçlarıdır. Kimisi karpuz kabuğundan kamyon, kağnı, traktör vb gibi oyuncaklar yaparlar.

Kimisi çelik çomak yapar onunla oynar, kimisi çam kozasını top olarak kabul eder onunla koştururlar.

Küçücük yaşlarında koyun, kuzu, sığır vb. gütmeye başlarlar.

Yazın o kavurucu sıcağında aileleriyle birlikte tarlada ellerinden geldiğince ailelerine yardımcı olmaya çalışırlar.

O küçücük yaşlarında omuzlarına büyük sorumluluklar yüklenir.

Saçı başı dağınık, sırtına aldığı torbanın içinde ekmekle yiyebileceği katığı bile bulunmayan azığıyla akşamlara kadar üzerine yüklenen sorumluluğu yerine getirmeye çalışır.

Sıcak demez, soğuk demez hem kendi ailesinin bütçesine hem de ülke ekonomisine daha o yaşta katkıda bulunur.

Üstü başı bizim çocuklarımız gibi yeni ve rengârenk elbiseler giymekten ziyade, tozlu topraklı yerlerde oynamaktan ve çalışmaktan rengi solmuş, yıpranmış ve bir çoğununda yamalı olduğu giyeceklerle dolaşırlar.

Yüzlerine baktığımızda kapkara yanmış ten renkleriyle adeta büyüyüp küçülmüş olgun insanlar gibidirler.

Okullarında ise doğru dürüst araç gereçleri yoktur.

Çok zaman birkaç sınıf aynı derslikte ders görürler.

Bizler ve ana-abalar da onlardan büyük başarılar bekleriz.

Geçtiğimiz günlerde Balıkesir’in merkez köylerinden Kozören köyüne bir vesileyle yolumuz düştü.

Köy okulunu da bu vesileyle ziyaret ettik. Okulun ders görülen bir dersliği varmış. Birinci, ikinci ve üçüncü sınıflar tek derslikte ders görüyorlarmış.

Bir tane öğretmenleri var ve bu öğretmen aynı sınıfta üç sınıfa birden aynı anda ders veriyormuş.

Bu okulu görünce kendi ilkokul günlerimi hatırladım. Bizlerde üç hatta dört sınıf aynı derslikte ders görürdük.

Çok zamanda öğretmenimiz beşinci sınıflardan birer kişiyi her bir sınıfın başına görevlendirir bizleri onlar öğretirdi.

Kozören’deki çocukları aynı sınıfta okuduğunu öğrenince kendi ilkokul yıllarım gözümün önünden bir film şeridi gibi geçti.

Gözlerimden sızmaya başlayan gözyaşlarımı çevremden gizlemeye çalıştım.

Bizim köyümüz şehir merkezine uzaktı belki.

Onun için gören yoktu bilen yoktu belki dedim kendi kendime.

Fakat yakında da olsa Anadolu köylüsünün yaşadığı sıkıntıların hala yaşanır olduğunu gördüm.

Fakat şunu da gördüm, Kardeş okul projesiyle Balıkesir 100.yıl E.M.L, Kozören’in tek okulu olan Şehit Süleyman Sevinç ilköğretim okulunu kardeşliğine yakışır şekilde her şeyiyle yeni baştan bakım ve onarımını yaparak örnek bir davranış sergilemiştir.

Bu köy okulunun yenilenmesinde emeği geçen tüm 100.yıl personelini eğitime verdikleri bu destekten dolayı kutluyoruz.

Bu gördüğüm ve duyduklarım karşısında kafamda şöyle düşünceler oluştu.

Yakında bir köy var.

O köyün yolu olmasa da, suyu olmasa da, okulu araç gereçsiz ve bakımsız da olsa o köy bizim köyümüz.

<==Anasayfa