YAZARLAR

  

 

ZULMÜN DOKUNULMAZLIĞI

        İsmail SARIÇAY                                                                  

e-posta: isaricay@gmail.com                                           

 Dokunulmazlık deyince hepimizin aklına milletvekili, bürokrat vb. gibi kamu görevlilerinin dokunulmazlıkları gelir.

Bu görevlerde bulunanlara bazı kanuni zırhlar giydirilmiştir ki, kamu adına kanunlar çerçevesinde yapacakları uygulamalarda kendilerine özgürlük ve güvence sağlansın.

Fakat günümüzde öyle dokunulmazlıklar da var ki, ne kanunlardan alıyor yetkisini, ne de uluslararası kurallar ve teamüllerden.

Yazımızın başlığını da ifade eden öyle dokunulmazlıklar görüyoruz ki yaşadığımız dünyada, herkesin gözü önünde zulüm ve işkence yapma dokunulmazlığı var bazılarının ellerinde.

ABD’nin Irak’ta, Guantanamo vb. yerlerde uyguladıkları zulüm ve işkencelerde olduğu gibi.

Tüm dünyanın gözü ve kameraların önünde yaşanan bu zulüm dokunulmazlığının bir örneği de,  Filistin’de İsrail tarafından uygulanmaktadır.

Filistin’de 60 yıldır uygulanan bu zulüm dokunulmazlığına ne acıdır ki, kimse ne dur diyebilmekte nede engelleyebilmektedir.

Engelleyebilme gücü olanlarda insanlık suçu işleyen bu dokunulmazlara destek çıkma ve koruma dışında, başka hiç bir eylem içine girmemektedirler.

Dolayısıyla onlarda bu suçun ortaklarıdırlar.

Bu zulmün dokunulmazlığına sahip olanlar nasıl bir güçtür ki, insan hakları kuruluşları, dünyada barış ve huzuru sağlamak amacıyla kurulmuş BM ve BM güvenlik konseyi gibi kuruluşlar bile müdahale edemiyor ya da etmiyor.

Bir halk tüm dünyanın gözü önünde yok ediliyor, soykırıma uğruyor, evleri başlarına yıkılıyor, neleri var neleri yok, her şeyi yerle bir ediliyor kimsenin gıkı çıkmıyor.

Tüm dünyanın gözleri önünde duvarlar ve tel örgülerle koskoca bir halk açık hapishaneye tıkılıyor kimse önüne geçemiyor.

Sudan bahanelerle Türkiye’nin karşısına dikilen insan hakları savunucuları ya da havarileri tatile çıktıklarından! Filistinli çocukların ölümcül bombalarla can çekişen canhıraş feryatlarını duymuyorlar.

Filistinlilerin yardım beklediği ve kardeş olarak kabul ettikleri ise petrodolarlarından ve saltanatlarından başkasını görmüyorlar.

Filistin halkı ve çocukları açlık ve sefalete mahkûm edilip imdat feryatları arşı kaplarken, yardım edebilme gücü olanlar sağır sultanları oynuyorlar.

Filistin halkı çırpınıyor, can çekişiyor.

Yok mu?

Filistinlilerin ellerinden tutup kaldıracak,

Zulme dur diyecek.

Ve;

İnsan sevgisiyle yanıp tutuşanlar.

Yok mu?  

Filistin halkını 21.yüzyılda bir utanç belgesi olarak aç, açık, susuz, ilaçsız, sahipsiz bırakanlar bunun tarihi sorumluluğundan kurtulamazlar.

İsrail’in bu zulmüne ancak ve ancak Türkiye dur diyebilir ve demelidir de.

Çünkü İsrail gibi saldırgan bir gücün Ortadoğu ve İslam ülkeleri içinde ilişkileri iyi olan tek ülke Türkiye’dir.

İsrail, Türkiye gibi bir ülkeyi kaybetmek istemez ve istemeyecektir.

İstemeyecektir, çünkü Türkiye’nin kendileri açısından kaybedilmesi demek, kendilerinin bölgeden tecrit edilmesi anlamına geleceğini gayet iyi bilmektedirler.

Ayrıca İsrail tarafının, Türk halkının ve Türkiye’nin kaybedilmesinin nelere mal olacağını hesap etmemiş olmaları da düşünülemez.

Türkiye’nin ayrıca bu zulmün dokunulmazlığını, tüm dünyayı da ardına alarak kaldırma sorumluluğu da vardır.

Türkiye bunu yapabilecek güce ve argümanlara sahiptir.

Politika gzt:11.07.2006

<==Anasayfa