Dokunulmazlık
deyince hepimizin aklına milletvekili, bürokrat vb. gibi kamu görevlilerinin
dokunulmazlıkları gelir.
Bu
görevlerde bulunanlara bazı kanuni zırhlar giydirilmiştir ki, kamu adına
kanunlar çerçevesinde yapacakları uygulamalarda kendilerine özgürlük ve
güvence sağlansın.
Fakat
günümüzde öyle dokunulmazlıklar da var ki, ne kanunlardan alıyor yetkisini,
ne de uluslararası kurallar ve teamüllerden.
Yazımızın başlığını da ifade eden öyle dokunulmazlıklar görüyoruz ki
yaşadığımız dünyada, herkesin gözü önünde zulüm ve işkence yapma
dokunulmazlığı var bazılarının ellerinde.
ABD’nin
Irak’ta, Guantanamo vb. yerlerde uyguladıkları zulüm ve işkencelerde olduğu
gibi.
Tüm
dünyanın gözü ve kameraların önünde yaşanan bu zulüm dokunulmazlığının bir
örneği de, Filistin’de İsrail tarafından uygulanmaktadır.
Filistin’de 60 yıldır uygulanan bu zulüm dokunulmazlığına ne acıdır ki, kimse
ne dur diyebilmekte nede engelleyebilmektedir.
Engelleyebilme gücü olanlarda insanlık suçu işleyen bu dokunulmazlara destek
çıkma ve koruma dışında, başka hiç bir eylem içine girmemektedirler.
Dolayısıyla onlarda bu suçun ortaklarıdırlar.
Bu
zulmün dokunulmazlığına sahip olanlar nasıl bir güçtür ki, insan hakları
kuruluşları, dünyada barış ve huzuru sağlamak amacıyla kurulmuş BM ve BM
güvenlik konseyi gibi kuruluşlar bile müdahale edemiyor ya da etmiyor.
Bir
halk tüm dünyanın gözü önünde yok ediliyor, soykırıma uğruyor, evleri
başlarına yıkılıyor, neleri var neleri yok, her şeyi yerle bir ediliyor
kimsenin gıkı çıkmıyor.
Tüm
dünyanın gözleri önünde duvarlar ve tel örgülerle koskoca bir halk açık
hapishaneye tıkılıyor kimse önüne geçemiyor.
Sudan
bahanelerle Türkiye’nin karşısına dikilen insan hakları savunucuları ya da
havarileri tatile çıktıklarından! Filistinli çocukların ölümcül bombalarla
can çekişen canhıraş feryatlarını duymuyorlar.
Filistinlilerin yardım beklediği ve kardeş olarak kabul ettikleri ise
petrodolarlarından ve saltanatlarından başkasını görmüyorlar.
Filistin halkı ve çocukları açlık ve sefalete mahkûm edilip imdat feryatları
arşı kaplarken, yardım edebilme gücü olanlar sağır sultanları oynuyorlar.
Filistin halkı çırpınıyor, can çekişiyor.
Yok mu?
Filistinlilerin ellerinden tutup kaldıracak,
Zulme
dur diyecek.
Ve;
İnsan
sevgisiyle yanıp tutuşanlar.
Yok mu?
Filistin halkını 21.yüzyılda bir utanç belgesi olarak aç, açık, susuz,
ilaçsız, sahipsiz bırakanlar bunun tarihi sorumluluğundan kurtulamazlar.
İsrail’in bu zulmüne ancak ve ancak Türkiye dur diyebilir ve demelidir de.
Çünkü
İsrail gibi saldırgan bir gücün Ortadoğu ve İslam ülkeleri içinde ilişkileri
iyi olan tek ülke Türkiye’dir.
İsrail,
Türkiye gibi bir ülkeyi kaybetmek istemez ve istemeyecektir.
İstemeyecektir, çünkü Türkiye’nin kendileri açısından kaybedilmesi demek,
kendilerinin bölgeden tecrit edilmesi anlamına geleceğini gayet iyi
bilmektedirler.
Ayrıca
İsrail tarafının, Türk halkının ve Türkiye’nin kaybedilmesinin nelere mal
olacağını hesap etmemiş olmaları da düşünülemez.
Türkiye’nin ayrıca bu zulmün dokunulmazlığını, tüm dünyayı da ardına alarak
kaldırma sorumluluğu da vardır.
Türkiye
bunu yapabilecek güce ve argümanlara sahiptir.
Politika gzt:11.07.2006
<==Anasayfa